MENÜ
Erzurum 19°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
İspir elmasından Kırım'a varmak
Bünyamin Aydemir
YAZARLAR
4 Kasım 2014 Salı

İspir elmasından Kırım'a varmak

Rahmetli Nevzat Kösoğlu’nun “Geçmiş Zaman Peşinde Yahut Vaizin Söyledikleri” isimli eserinden daha önceden de paylaşımlarda bulunmuş, çeşitli değerlendirmeler yapmıştık.

Devam edelim. Her sayfası ayrı bir dünya açıyor önümüze. Kültür adamı olunca baktığı objeleri de o yönüyle tarif ediyor. 

Meyveleri konu ettiği bölümü çok önemli buldum. Yerli meyveler yerine bize uzak olanların teşvikini ve yaşanan hayal kırıklığını o kadar çarpıcı aktarıyor ki…

Üniversitemizin en eski fakültelerinden Ziraat’ın değerli akademisyenlerine farklı bir açı sunuyor.

Buyurun okuyun:

“…Bu benim çok ağırıma gidiyor. Ziraat fakülteleri üniversitelerimizin en eski kuruluşlarıdır; on binlere varan ziraat mühendisimizin de işsiz gezdiğini duyuyoruz. Hiçbir yerli meyvenin, ıslah edilip de, zamana yahut taşımaya karşı direnci artırılarak ticari değerinin yükseltildiğini duymadım. 

Niçin? Bizim yaz elmaları, hışhışanlar, gelin elması, değirmi elma, cennet elmaları yok oluyor. Bu gelişmelerin hiçbir anlamı yok mu, ziraatçilerimizi ilgilendiren bir yanı yok mu, bilemiyorum... Vaktiyle, İspir ve Pazaryolu'ndaki nerdeyse bütün dut bahçelerini kestirip, sitarking ve golden elmaları diktirdiler. Giderek onların ticari değeri de düştü, alınıp satılmaz oldular; olan bizim bahçelere oldu.

Ablamın oğlu Rahmetli Avni Hoca (Hüseyin Avni Âdem) üç beş yıl önce, değirmi elma, yaz elması ve gümüşhane elmasından taze filizler göndermişti; onları dal aşısı yaptırdım. Çok güzel geliştiler; fakat geçen sene ne oldu bilmiyorum, yaz elması kurudu; bu sene de değirmi elma kurudu; gümüşhane de meyve vermedi. Elma ağaçlarının bakımı bana kalırsa olacağı buydu; ama, gene de çok üzüldüm...

 

 

 

***

 

 

Pazaryolu’nun evvelki kaymakamı Tuncay Dursun’a, bir keresinde bizim eski meyveleri anlattım; isimlerini saydım ve bunların yok olmalarını önlemeleri gerektiğini söyledim; hiç olmazsa, örnek kabilinden korumaya alınmalarını düşünmesini istedim. Daha sonra geldiğinde, Pazaryolu’nda, eski elmaları ve bunların tarımını bilen insanları topladığını ve örnek bahçeler oluşturduğunu söyledi. Çok sevindim; aferin Tuncay; bunlar da bizim millî değerlerimizdendir. Ayrıca, çevrecilik üstüne dünyada kıyamet kopuyor; bu da çevreciliktendir, inşallah o bapçalar duruyordur...
Bizim elmalar, armutlar üzerine çalışan biri varsa, bunu duyarsam çok mutlu olacağım. Hiç olmazsa, çalıştık, uğraştık da yapamadık desinler; hoş, yapılmayacak bir şey yok ya...

Ben size, ablamın ve Kanlı Hocagillerin Hüseyin Dayı'nın oğlu Halit'in de yardımıyla toparladığım elma ve armutların adını yazayım; ne olur, ne olmaz, kendi gitti adı kaldı yadigâr, desinler.

Elmalar: Gümüşhane, Gelin Elması, Yaz elması, Hışhışan, Değirmi, Karaseki, Misket, Cennet elması, Mismile. 

Armutlar: Büyükleri: Hacıhamza, Bozdoğan, Hanımbudu. Küçükleri: Bıldırcın, Bayrambey, Zincirkıran, Şalgam armudu, Bal armudu, Ahlat armudu, Bardak armudu, Kış armudu, Yaz armudu. 

Erikler de var: Sabır eriği, Şerbet eriği, Eşek eriği, Bardak eriği, Tamas eriği. Yine rahmetli Avni, iki tane tamas eriği fidanı göndermişti; onları da diktim, bakalım meyve verecekler mi?

Beş on sene önce Kırım'a gitmiştim. Gurzuf dolaylarında gezerken, aynen bizim elmaları gördüm; yol boylarında dizilmiş köylü kadınların tablalar içinde satmaya uğraştıkları elmalar, bizimkilerdendi. Cengiz Dağcı'nın, romanlarında bahsettiği baba evini bulmaya çalışırken, bize, ihtiyar bir Rus'u salık verdiler; o bilebilir dediler. Gittik. Adamın bahçesinde sarı bardak eriklerini görünce, daha hiçbir şey düşünmeden tahta darabayı aştığım gibi ağacın dallarına saldırdım, ihtiyar Rus sesini çıkarmadı...

Nerden nereye geldim ama, Kırım'ın neden Osmanlının öyle derinden yürek ağrısı olduğunu, o elmalardan, armutlardan ve sarı bardak eriğinden bir kere daha anladım; bizim tarım kültürümüz bile aynıydı...”
 

***

Evet.. bu noktaya ancak, hayatını yerli ve milli değerlere adamış bir kalem erbabı gelir. Doğup büyüdüğü kasaba topraklarından, oralarda yetişen meyvelere oradan da, milli bir yaraya…

Daha önce ifade ettik; yineleyelim, eser o kadar kıymetli ki, sadece İspir’i, Pazaryolu’nu, Erzurum’u değil, bize ait gönül coğrafyamızı bütünüyle anlatıyor.

Rahmet niyazlarımız bakidir!

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi