MENÜ
Erzurum 14°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Tanının Doğrusu
Ahmet Göksan
YAZARLAR
26 Kasım 2010 Cuma

Tanının Doğrusu

“Kıbrıs Türk’ü, hür ve bağımsız olarak ebediyen yaşayacaktır. Tanrı Kıbrıs Türklerini korusun”
Dr. Fazıl KÜÇÜK
 
            Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 27. kuruluş yıldönümü bu yıl Hacılar Bayramı ile birlikte kutlandı. Bu güzel ve anlamlı bayramları adada birlikte kutlamanın da mutluluğunu sizlerle de paylaşmak istiyoruz. Aradan geçen 27 yıllık dönemde sular köprülerin altından her türlü olumsuzluğa karşın akmıştır. Akmaya da devam ediyor. Yaşanmış olan bütün olumsuzluklara karşın Kıbrıs Türklerinin devletlerine sahip çıktığını söylemek durumundayız. Siyasetçilerin olumsuz çıkışları ve aşağılayıcı tavırları bile bu sahiplenmeyi engelleyememiştir.
            Yabancı konuklarla, Kıbrıs’ta yaşanmakta olan uyuşmazlığın uluslararası hukuk boyutunu da konuşmuş bulunuyoruz. AB ülkelerinden gelen konuklar, Kıbrıs uyuşmazlığına ne yazık ki Rumların baktıkları pencereden baktıklarını da kaydetmek durumundayız.  Böyle bir bakış uyuşmazlığa şaşı bakmakla koşuttur.  Bu nedenle önümüzdeki sürecin yaşamsal önemde olacağını da bu fırsattan yararlanarak yinelemek  istiyoruz.
            Bu gün değin Kıbrıs uyuşmazlığının konuşulmayan hatta tartışılmayan bir yönünün olmadığı artık genel bir kabul görmektedir. Bu nedenden olacak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adına görüşmelere katılanlar, görüşmelerin artık sonlandırılmasını istemektedirler. Yıllardır çözülemeyen bu uyuşmazlığın kısa sürede çözülmesi de olanaksız ötesi bir gerçeğin göstergesi olmaktadır. Gelinen bu noktada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin artık tanınması ve uluslar arası toplumda hak etiği yeri alması gerektiğini vurgulamak istiyoruz.
            Uluslararası toplumun önde gideni,  geçtiğimiz günlerde Kıbrıs Türk tarafı değil,  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafı ile Rum Yönetiminin liderini bir araya getirdi. Yapılan bu toplantı, BM Genel Sekreterinin elini güçlendirmek için yapıldığı genel bir kanıdır. Bu güne değin bütün BM Genel Sekreterleri her yılın sonlarında Kıbrıs uyuşmazlığına ilişkin raporlar yazdıkları da biliniyor. Bu raporlar, 1964 yılından günümüze dek geçen zaman diliminde adada görev yapmakta olan Barış Gücünün görev süresinin uzatılmasına yönelik bir uygulamadır.
            18 Kasım 2010 günü yapılmış olan son görüşmeyi bu açıdan değerlendirmek de olasıdır. Liderlerin yapılan bu görüşmeden mutluluk duymalarını anlamış değiliz. Yapılan açıklamada Kıbrıs halkının adada barışı istediğinden söz edilmektedir. Bay Genel Sekreterin bu değerlendirmesini son derece yanlış ve kastını aşan bir değerlendirme olarak alıyoruz. BM adına görev yapanlar, adada Türklerle Rumların yaşadıkları kayıtlarında yer vermişlerdir. Bu hususu bilemeyecek derecede cehaletle yüklü olabileceklerini düşünmek bile istemiyoruz.
            Rum yöneticiler, bu güne değin kendilerini Kıbrıs halkı olarak değerlendirmiş olabilirler. Bu husususun inandırıcılıktan uzak olduğunu dünya alem bilmektedir. Buna karşın bu yanlış bilgi  raporlarda yer almıştır. Böyle bir açıklama, Rumların amaçlarına hizmet etmektir. Böylesine taraflı olan bu açıklamaya itirazın mutlaka yapılması gerekiyordu. Bu açıklamayı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adına görüşmelere katılanlarla Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığının tepki vermesi gerektiğine dikkati çekmek istiyoruz.
            Tıp biliminde hastaya tanının doğru konması sonrasında hastanın sağlığına kavuştuğu biliniyor. Bu nedenle başta Uluslararası toplum olmak üzere AB’nin de Kıbrıs’ta yaşanmakta olan uyuşmazlığa doğru tanıyı artık koymalarının zamanı gelmiş hatta geçmektedir. Şu anda yapılmakta olan görüşmelerden de çözüme ilişkin bir sonucun çıkamayacağı ortalık yere çıkmıştır. Adanın her iki bölgesinde yapılmış  olan araştırmaların bütün  sonuçları bu yargımızın kanıtıdır.
            Kıbrıs uyuşmazlığını, lastiği patlamış olan bir AB’nin çözmesini beklemek, zamanı boşuna harcamakla koşuttur. Mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gidenleri, 2012 yılında AB’nde dönem başkanı olacakları günlerin hesabını yapıyorlar. Bu gerçeği sizlerle de paylaşmak istiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gidenlerinin insafına terk edilemeyecek kadar büyük olduğunun da bilindiğine inanıyoruz. “Alın atınızı verin tımarımızı demenin” zamanı gelmiş midir ne…
            SEVGİ ile kalınız…
 
 
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2025 Erzurum Gazetesi