“Tenkidin, hür milletler ve toplumların açık hakkı olduğunu, bunu kimsenin elinden alınmasına hiçbir hak ve yetkisinin olmadığını en sert kafalara anlatmaya muvaffak oldum. Yine anlattım ki, doğru yolda olanlar tenkitten korkmaz. Açık alınla yürüyenler her an hesap vermeye hazır bir durumdadır ve bundan çekinmez, yılmaz”. 1966 Dr. Fazıl KÜÇÜK
Mendil büyüklüğündeki ülkeyi yönetenler, 52 yıldan bu yana 01 Ekim gününü “bağımsızlık” günü olarak kutluyorlar. 1960’lı yıllardan sonra kendilerini adanın tek egemeni olarak kanıtlamaya çalıştılar. Bu çabalarını sürdürürlerken ‘Bağlantısızlar’ diye bilinen ülkelerle olan ilişkilerini sağlama alarak geliştirdiler ve bu kuruluşun önde gidenleri olarak öne çıktılar. Önde sayılan Mısır’daki yönetimle olan ilişkilerini önemsiyorlardı. (Bu noktada bir anımsatmayı sizlerle paylaşmak istiyoruz. Tarihe Kanlı Noel diye geçen Rum saldırıları başlarken Mısır’dan gönderilen silahlarla Türklere karşı etnik temizliğin yapılmasına katkı verdiler).
Son dönemde bölgede yaşanan Arap Baharı ise bölge dengelerini değiştirdi. Bu değişiklik sonrasında şimdilerde dengelerin oluşturulması için çabaların yoğunlaştığını söylemek istiyoruz. Adı geçen ülkenin İsrail’le olan ilişkilerinin geliştirilmesinin temelinde bu olgunun yattığını kaydetmek istiyoruz. Bay Yorgo Yakovu, “İsrail zor zamanımızda bize yardımcı oldu. Yalnız tabii ki bu yardımın da kendilerine göre bir mantığı vardı. Bu gün ise parametreler değişti. Bu gün İsrail isimli bir müttefikimiz var” diye konuşuyordu.
Kurulan bu ortaklık sonrasında İsrail’in Kıbrıs’ı bir üs, Yunanistan’ı da boru hattının geçeceği ülke olarak kullanacağını gözlemliyoruz. Bay Yakovu, “Bu boru hattı ya Mora Yarımadası’ndan ya da Girit’ten geçecek” değerlendirmesini Cumhuriyet gazetesinde yapıyordu. Bölgede bulunan doğalgazın Kıbrıs – Yunanistan – İsrail üçgeninin oluşmasına katkısının olduğunu belirtmek durumundayız. Kurulan bu üçgeni ağ olmanın ötesinde şeytan üçgeni olarak da değerlendirmek olasıdır.
AB’ni arkalarına almaları sonrasında Türkiye’yi zor günler bekliyor. Türkiye Cumhuriyeti uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanması sonrasında örülen bu ağın etkisini kırabilir. Şu anda adadaki durum çözümsüzlüğü de körüklemektedir. Statüko diye tanımlanan bu durum mendil büyüklüğündeki ülkenin elini bir hayli güçlendirmektedir.
Gelinen bu noktada değişen dengeler, çözüme ulaşmayı oldukça zora sokmuştur. Federal bir devletin hangi koşullarda ve nasıl oluşacağı veya oluşturulacağı ayrıca sorgulanmalıdır. Bu güne değin Birleşik Kıbrıs’ın kurulabilmesi için yürütülen görüşmeler de ortak bir noktada buluşmak olanaklı olmadı. Yeni oluşturulmasına çalışılan Federal yapının içinde İsraillilerle Rusların da mı olacağına açıklık getirilmesi kaçınılmaz olarak karşımızda sırıtmaktadır. Türklerin bu yapı içindeki yerlerinin açıklıkla belirtilmesi gerekiyor.
Sürekli olarak limanların açılması ve Maraş’ın güven arttırıcı önlemler çerçevesinde Rumlara geri verilmesi isteniyordu. Son dönemde AB’nde yeni havacılık sistemi önerileri tartışılırken Ercan hava limanının da uçuş kontrol merkezi olması veya olacağı görüşü öne çıkarılıyor. Bu güne değin Kıbrıs Türklerinin bu önerilerine karşı çıkılıyordu. Şimdilerde ortalık yerlere çıkarılan tutum değişikliğini tuzak olarak görüyor ve okuyoruz. Bu yeni oluşum içinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin adının da “Oluşturucu Devletçik” olarak geçtiği Rum basınında yer alıyor.
Kurulan bu tuzakla bu günden sonra limanların açılması olanaklı hale gelecektir. Yapılacak yeni pazarlıklarla da limanların açılmasının sağlanacağından endişe ve kuşku duyuyoruz. BM adadaki çözüm konusunda su ile doldurmaya çalıştığı havanla uğraşmaya çalışıyor. Kurulmakta olan yeni tuzaklara karşı diri durmamız gerekiyor mu ne…Bayramınızın bayramın güzelliğinde geçmesini diliyor, sağlıklı olmanızı istiyoruz…
SEVGİ ile kalınız…