İHA’nın geçtiği bir haber:
‘Sivas İl Genel Meclis Başkanı seçilen Mehmet Şarkışla makam aracını kabul etmeyerek kendi şahsi aracıyla meclise gidip geleceğini açıklaması takdir topladı.’
Bir haber..
Önemli bir haber..
Mühim bir vurgu.
**
Vakit 12 Eylül öncesiydi.
Birlikte tahsil etme nimetini paylaşmıştık.
Merhum Prof. Dr. Kaya Bilgegil’in ‘Aşiyan’ olarak tarif ettiği, şimdi yerinde yeller esen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde aynı davanın sadık bendeleriydik.
Dava, ‘İla’yı Kelimetullah için Devlet ebed müddet’ti.
Şehit Yazıcıoğlu’nun diyarındandı.
Meşrebi, hayat üslubu, alperen duruşu, Yunusça edası, Celaleddin-i Rumice tefekkürüyle..
Candaştı, kardeşti, ülküdaştı.
**
Vakit 12 Eylül öncesiydi.
‘Ölümlerle eğlenen tunç yürekliler’dendi o.
Sivas’tan Erzurum’a konuktu tahsili için.
Habipbaba Türbesi arkasında şimdi metruklaşan bir evde, her halde şükür, her halinde zikirle yaşıyor, arkadaşlarını mütevazi imkanlar içinde evinde ağırlamaktan özel bir haz alıyor, ekmeğini bölüşüyordu.
Sofra açan bir yüksek ailenin evladıydı.
Tek başına ne yemek yer ne de çay içerdi.
Ülkü Ocakları mektebinden icazetliydi.
‘Feda’ terbiyesiyle büyümüş, dayanışma kültürünü hayat tarzı edinmiş, meşveret ehliydi.
Henüz 18’lerindeydi.
Ne ki müktesebatıyla Dede Korkut ahfadı olduğunu her dem gösterirdi.
Sivaslı Yiğido Mehmet Şarkışla’ydı o..
Eşrefi Mahlukat tarifinin timsallerinden, takdimlerinden.
Ülkü eri Şarkışla..
**
Vakit 12 Eylül öncesiydi.
35 öğrenciydik.
Dekanımız Merhum Kaya Bilgegil’in uhdesinde, edep de dahil hayata ve edebiyata dair her şeyi bize belleten Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, Prof. Dr. Bilge Seyidoğlu, Prof. Dr. Orhan Okay, Prof Dr. Kemal Yavuz, Prof. Dr. Turgut Karabey, Prof. Dr. Efrasiyab Gemalmaz, Prof. Dr. Hüseyin Ayan, Prof. Dr. Recep Toparlı, Prof. Dr. Şerif Aktaş gibi Türk Dünyasında ve sahalarında otorite Edip ve Akademisyenlerin tahsilinden geçtik birlikte.
Şimdi her biri çeşitli üniversitelerde örnek ve mümtaz bilim adamı olarak mesai yapan Prof. Dr. Muhsine Börekçi, Prof. Dr. Kerim Dinç, Prof. Dr. Şahin Köktaş, Prof. Dr. Nergis Biray, Prof. Dr. Ceyhun Vedat Uygur, Prof. Dr. Ali Duymaz, Prof. Dr. Ekrem Kıraç, Merhum Doç. Dr. Himmet Biray, Prof. Dr. Ahmet Doğan, İlknur hocalarımızla aynı sınıfta geleceğimize yol arıyorduk.
Mehmet Şarkışla, Nazım Günay, Merhum Zeki Erdem, Bülent Adanalı, Olcay Kılıç gibi ‘Kanımız aksa da zafer İslam’ın’ adanmışlığında gönüllerini birleştirmiş seçkin dava adamlarıyla.
Fikirlerimiz ayrı olsa da..
Değişik dünya görüşlerini paylaşsak da..
35 öğrenciydik..
35 kardeş..
**
Vakit 12 Eylül öncesiydi.
Her gün bir şehirden bir fidanın katledildiği günlerdi.
Kemal Durmazpınarların, Mustafa Yardımcı’ların
Süleyman Özmenlerin, Dursun Önkuzuların..
Her Gün..
Gözlerin yaşlı, gönüllerin yaslı olduğu demler..
Şehitlere kara kazanlarda su ısıtılan günler..
Yufka Yüreklilerle çetin yollar aşılmaz’ imanından taviz vermeyen kardeşlerimizle acıları da bölüşüyorduk..
**
Vakit 12 Eylül öncesiydi.
Merhum üstadımız, annemiz, ablamız, adı gibi olan Bilge Seyidoğlu hocamın, maaşından her ay verdiği parayı, evinden aylık nafakası gelmeyen kardeşlerimize, hocamızın adını vermeden -ki öyle istiyordu – üleştirdiğimiz günlerdi.
5 bin 700’ü aşkın ülkücü gencin kardeş kavgalarında darı ukbaya yürüdüğü günler.
‘Öz menem! ...
Öz menem! ...
Onlar kabuk...öz menem! ..
Sen yelde savrulan kül..
Yüreklerde köz menem! ..
Ülkü uğruna şehid
Men Süleyman Özmen'em! ..’ ağıtının yükseldiği..
Edebiyat Fakültesi kantininde, Merhum Haluk Güçlü ağabeyimizin bir tarih öğretisi halinde duvara resmettiği Ergenekon çıkışını seyredip, Alp Er Tunga olma hayali kurduğumuz günler.
Destan Şairimiz Merhum Gençosmanoğlu’nun:
‘Önde yalın kılıç Türkmen Başbuğu
Ardında Oğuz'un elli bin tuğu
Andırır Altay'dan kopan bir çığı
Budur, Peygamberin övdüğü Türkler...
Ya Allah...Bismillah... Allahuekber..’ mısralarının yüreklerden kopan müşterek bir terennüm halinde Edebiyat Fakültesi koridorlarını inlettiği günler.
Kayıpların acısından gülmeyi unutan, hayata sadece ve sadece davalarıyla tutunanların hikayesiydi o günler..
O günler..
**
Vakit 12 Eylül öncesiydi.
Eski yurtlardan başlayıp, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Türk Milletinin en büyük düşmanı komünistliktir’ vecizesiyle nihayete eren yerleşkede gönül gönüle yürüdüğümüz vakitlerdi.
Her ay en az 2 eser okumakla mükelleftik..
Kalemin üstün olduğuna inanlar öyle tembihlemişti.
Okuduklarımızın özetini çıkarıp birbirimize verirdik.
Tefekkür hazinemizi zenginleştirmek için Ülkü Ocakları mektebi bunu öngörüyordu.
Markstan Lenin’e, Sartre’den Kafka’ya karşısında olduğumuz fikirleri kaynağından öğreniyorduk.
İsmail Habip Sevük’ün, İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın, Altay Köymen hocamızın, Osman Turan üstadımızın, Ömer Lütfi Barkan’ın eserlerinden alıntılarla konuşuyorduk sohbetlerimizde.
Aramızda Elmalı Hamdi Yazır’ın tefsiri, Ahmet Hamdi Akseki’nin mealini okumayanımız yoktu.
Ezber edenlerimiz hayli fazlaydı.
Dar gelirli, mütevazi ailelerin çocuklarıydık.
Şükür ki, tefekkürü zengin, gönlü gani ailelerin.
Osmaniye’den Balıkesir’e, Denizli’den Trabzon’a, Şanlıurfa’dan Kahramanmaraş’a, Kütahya’dan İzmir’e, Erzurum’dan Sivas’a mübarek Anadolu haritasının her yerinden gelen 35 can..
35 kardeş..
Gazetemiz Hergün’dü..
Hergün birbirimizi yeniden görebilmek, aynı ülküleri paylaşmak için biran önce okula gitmek için sabırsızlandığımız günlerdi..
Hergün..
**
Vakit 12 Eylül öncesiydi.
Merhum Yazıcıoğlu’nun Ülkü Ocakları Genel Başkanı, Muammer Cindilli’nin Erzurum Ülkü Ocakları Reisi olduğu zamanlar.
Vakit..
**
Yiğido Şarkışla edebi, vakarı, muhteşem sıfat ve zarflarla tezyin ettiği sohbetleriyle gönlümüzün sürur bulduğu tefekkür adreslerindendi.
Ziya Paşa Terkib-i Bendinde,
‘Âdem olanın hayr olur âdemlere kasdı,
İnsanlığa insanda budur işte delâlet.’ diyor ya..
Kasdı hayır olan bir yiğido.
‘Âdem, ona derler ki garazdan ola sâlim,
Nefsinde dahî eyleye icrâ-yı adâlet.’ tarifinin timsali.
**
İHA’nın geçtiği Bir haber:
‘Sivas İl Genel Meclis Başkanı seçilen Mehmet Şarkışla kendinden önceki başkana kiralanan makam aracını kabul etmeyerek kendi şahsi aracıyla meclise gidip geleceğini açıklaması takdir topladı.’
Bir haber..
Gurur duyduk böylesi bir insanla önemli bir geçmişi paylaştığımız için..
Övündük.
Var olsun, sağ olsun..
Tedrisinden geçtiği mektebin kırmızı çizgisine sadakat ancak böyle olur..
Rabbim muini olsun..
Amin..