Hiç böyle bir Ramazan geçirmemiştik..
Hergün gazetelere yansıyan iftar öncesi kavgalardan bahsetmiyorum.
O ayrı bir bahis konusu..
Şeytanların bile bağlı olduğu bir zaman diliminde, serbest kalan neyse, bir kesimimizi çizgiden çıkarıyor.
Tahammülsüzlük, sinir harbi..
Sudan bahanelerle sataşmalar, kavgalar..
Pek tatsız tuzsuz muyuz neyiz ki, Ramazan’da şekerimiz artıyor..
Tabi nasıl şekerse, zehirden beter bir hal alıyor görünümümüz, davranışlarımız..
Kendimizi yitiriveriyoruz..
İftar tiryakiliği halleri değil bu..
Yani zehlenmek ve latifeleşmek yok..
Fırında ekmek kuyruğunda gülmeyen yüzler, yanından esen rüzgarla dövüşen tipler..
Çarşıda, pazarda manzara bu..
Herkes birbirinden hefleniyor..
Ve herkes birbirinden hefli..
İbadet yapıyoruz güya..
Kalp kıra kıra…
Birbirimizle dövüşe dövüşe..
Güya oruç haliyle yoksulluğu hissedeceğiz, sabrı öğreneceğiz..
Tam aksi bir hal..
Zaten iftarımızın sahurumuzun yoksul sofralarıyla alakası yok..
Ramazanla sabrı ve açlığı yaşayarak nefsi terbiye yerine, haşa huzurdan semiriyoruz..
Tabi bu durum bendeniz aciz için geçerli belki..
Ama bize benzeyenler de az değil hani..
Yumurtalı pide, kıymalar, kadayıf dolmaları..
Börekler, hoşaflar…
Pastırmalar, sucuklar..
Efendim birde sünnettir diye sofralardan eksik edilmeyen ama pek de o kabilden tüketilmeyen pahalı pahalı hurmalar..
Sonra genelimizde öğleye kadar uyku..
Oruç döşekte..
İkindiye doğru şöyle bir hava almak, alışveriş etmek hesabı..
Ve oruçluyken kavga dövüş..
Ve merhaba Ey Şehri Ramazan..
Hal bu haldir..
Ve bu haldeki ahvalimiz de pek perişandır..
Aslında çeşme başında şu Küçükler’in millete çektirdiği su çilesini yazacaktım ama..
Temiz ve rengi suya benzeyen su içmek için şu Erzurumlunun çektiği çileyi..
Çeşme başı yarenliklerini..
Ve çeşme başı riyakarlıklarını…
Su kuyruğunda oy veren ellerimiz kırılsın diyenleri..
Şabahanenin, Dabakhanenin her nasılsa ve dense azalan sularından su bidonunu doldururken oy veren elleriyle dövüşenleri..
Ve kimsesi olmadığı için çeşmeden su getiremeyen, ayda 100 TL bulup da marketten su alamadığı için hala sarı renkte akan suyu içmeye mecbur ve mahkum kalan yoksulların ahını yazacaktım..
Nereye?
Su üstüne yazacaktım..
Su üstünde, su üstüne yazı okunmaz diyorsunuz hemi?
Bu su mart 2009 öncesinde de bu renkti..
O gün okunmadı da bugün mü okunacak..
He ya..
Siz moda olanını seçiniz..
Ve bu sulardan kana kana içiniz..
Amandır tatsızlık çıkmasın…Amandır..
Hayırlı sahurlar..