Başbakan Erdoğan, Erzurum’da, “Yaptığımız hizmetlerle Alvarlı Efe’ye mahcup olmadık” dedi.
İnşallah öyledir..
Bu kelam, “Erzurum’da Erzurum nostaljisi”ne itti beni..
Acep “dedim, biz Alvarlı Efe’ye, onun ifade ettiği değerlere sahip çıktık mı?
Ya da biz aynı sözü söyleyebilir miyiz?
Dadaşça ve Dadaş vicdanınca..
Söyleyebilir miyiz?
Ardından bühtanlar yağar, iftiralar dökülür korkusuyla birbirine arkasını dönemeyen Erzurumlular..
Caddelerde “bıçaklı gezen” haramileri sadece seyreden Erzurumlular..
Aile mefhumu bilmeden, tanımadan, namus mefhumunu hiçe sayarak, laf atanlara seyirci kalan Erzurumlular..
Komşusu açken, nasıl olsa SYDV var diye tok yatan Erzurumlular..
Şehrin sportif heyecanını ifade eden takımı perişanlığa sürüklenirken, “falan sahip çıksın, filan elini cebine atsın” diye yol gösteren Erzurumlular..
ÖSS’da 51.’ilikle, SBS’da 62’incilikle,” aman beterin de beteri var” diye teselli bulan Erzurumlular..
Kavşak mezarlığına döndürülen bir kentin, tarihi görkemini, sanat zevkini, kültür zenginliğini ifade edecek Kültür Merkezinden yoksun bırakılışına tepki vermeyen Erzurumlular..
Efemin karşısında mahcup değil mi?
Ekonomik ve sosyal olumsuzlukları artık bir marifet diye algılayıp, Erzurum’dan bahsedildiğinde ter dökmeden sıkıntıları anlatan dadaşlar..
Çözümün değil şehre ait sorunların bir parçası olmaktan sıkılmayan dadaşlar..
Üretene, hizmet verene destek olmak yerine, onun yoluna söylentiler, kuşkularla maniler diken dadaşlar..
Yüz yüze bakmaktan kaçınan, erce söz söylemekten saklanan, arkadan konuşmayı maharet sayan dadaşlar..
Yani biz, yani siz, yani onlar..
Alvarlı Efem karşısında hicap etmeyecek miyiz?
Ne dersiniz?
Bize ne oldu, da bu hale geldik..?
Tüm ekonomik göstergelerde bölge illeri içinde bile arka sıralardayız..
Teşvikli yatırımdan, sosyal performansa kadar..
Protestolu senet sayısında bölge birincisiyiz..
Kapanan işyeri sayısında da..
Marka üretiminde ha babam aşağıya iniyoruz..
Ankara’da üst düzey bürokrat sayımız azaldıkça azalıyor..
Hala “eldeki bir daldaki ikiden iyidir”in hesabındayız…
Ne durumu sorgulamak var, ne durumdan ders ve vazife çıkarmak.
Bir şeyler yapalım hesabı yok..
Sorumluluğu hep başkalarına ihale edip duruyoruz..
Ne kendimize, ne seçtiklerimize, ne de değerlerimize sahibiz..
Bir gün önce oy verdiği parti ya da siyasetçiden ertesi gün şikayet edenlerin olduğu bir başka şehir daha yoktur eminim..
İltifatımızda ölçüsüz, şamatamız da..
Dadaşlığın ayarı kaçmış..
Bir türlü tutturamıyoruz..
Bakın Doğu Türkistan’da bir dram var..
Uygur Türkleri sebepsiz yere katlediliyor..
Kaşgarlı Mahmud’un ruhu muazzep ediliyor.
Erzurum’a baktım..
Bekledim ki, her işyerinin vitrininde bir Çin malı protestosu olsun..
Bir demokratik tepki konulsun..
Göremedim..
Dahası
Cuma günü üç dernek Lalapaşa’da protesto eylemi yaptı.
Önce gururlandım..
Sonra etrafa bir kulak kesildim..
Bu üç güzide derneğin gerçekleştirdiği anlamlı ve yerindeki tepkiler, başka başka yorumlara uğradı.
Ben sen kavgası..
Üzüldüm..
Üzüldüm..
Ben daha iyisini yaptım, ne demek..Üç dernek de örnek ve dadaşça bir çıkış yaptılar.. Allah hepsinden razı olsun..
Ben, sen olur mu arada?
“Sen, ben desin bütün efrad, aradan vahdeti kaldır.. Milletler için işte ölüm o zamandır” mealindeki uyarıyı hatırladım..
İşte bu durumdayız..
İşte böyleyiz..
Erzurum’da, ilin asgari müştereği yok..
“Ben var, sen var, Erzurum yok..
Onun olmadığı yerde Alvarlı Efe’ye bakacak yüz olur mu?
Olur mu Allah aşkına, olur mu?