Zeki Ertugay Hoca’yı tebrik ediyoruz…
“Bir daha aday olmayacağım” dediği için değil…
Ders verdiği için!
Kim ne derse desin…
Ertugay Hoca isteseydi, liste başını kimse alamazdı…
Ve MHP’nin yüksek ihtimal 1 milletvekilliğinin garanti olduğu tesbitince, Zeki Hoca 24. dönem de milletvekili olurdu…
Ama o alicenaplığın nasıl bir iş olduğunu gösterdi…
Ve…
“Artık aday değilim” dedi…
Bravo…
Zeki Hoca giderayak ders vermeye devam etti…
Gönlümüz O’nun Bakan olmasını isterdi…
Eminiz, Tarım Bakanlığını da, en mükemmelinden yapardı…
Nasip değilmiş…
***
MHP şimdi çok daha sancılı bir döneme girdi…
Aday adayı fazla…
Hepsi de gözünü birinci sıraya dikmiş durumda…
Garip bir durum…
Aday adaylarından hiçbirisi, “ikinci sırada olsam bile seçilirim” demiyor, diyemiyor…
Bu şu anlama geliyor…
“Şahsi oyumla değil, partinin oyuyla seçilmeye talibim…”
Maalesef durum bu…
Eskiden tam tersi durum söz konusu olurdu…
Milletvekilliğine talip olanlar, “milletin önemli bir kısmı bana vekalet vermeye hazır” anlayışıyla müracaat ederler, Partiler de, adayların bu niteliklerine uygun bir sıralamaya giderlerdi…
Bu yok şimdi…
“Benim olsun” anlayışı, siyasete bu yaklaşımı monte etti…
Böyle olduğu için de…
Bakınız partilere, Genel Başkan’a, Genel Merkez’e yakın birini bulan adaylığa koşuyor…
Hakkıymış, değilmiş umurunda değil insanların…
Nitelikli olmak, bilmek rafa kaldırılmış halde…
Durum bu olunca da…
Bu dönem seçtiklerimizi, gelecek seçimlere kadar akla hayale gelmeyen suçlamalara muhatap kılıyoruz…
Mütemadiyen “ölü eti yiyoruz”..
İşimiz arkadan konuşmak, dedikodu yapmak oluyor…
Güzel bir benzetme vardır ya…
Gömleğin en alt düğmesini yanlış ilikleme meselesi…
Öyle olunca düzeltmek mümkün olmuyor…
Uzattık…
Derdimiz, Zeki Ertugay Hoca’nın yaklaşımını örnek vererek, kendimize çekidüzen vermeye davet etmek…
Sadece siyasette de değil…
Hayatın her alanında…