Hayatı öylesine hızlı yaşamaya alıştık ki…
Acele kavramı anlamını yitirdi…
Oysa…
Eskiler, “Temkinli ve dikkatli davranmak Allah’tan, acelecilik ise şeytandandır.” Hadisi Şerifini sık sık tekrarlayıp, uyarı yaparlardı.
Dahası…
“Aceleyi yavaş yapın.” Diyenlere bile rastlardık.
Şimdilerde unuttuk bunları…
“Yap, bir an önce yap” diyenler arttı.
Hey gidi Abdulkadri Geylani Hazretleri…
“Acele yapan ya hata yapar, ya da hataya yakın olur.” Tekdirini unutalı çok oldu…
“Acelecilik el keser, gevezelik dil” diyenleri de hatırımıza getirmiyoruz artık.
Bu şu anlama gelmiyor elbet…
Çalışmayalım, gayret etmeyelim…
Tam tersi…
Çalışalım, hem çok çalışalım…
Say’imiz, gayretimiz ne kadar fazla olursa, İndaAllahta karşılığını da o nispette görürüz.
Ancak, parola şu: “Acele etmeden, fakat durmadan” çalışmak…
Sonu hayır ifade eden işlerimizi ertelemek anlamı da çıkmasın söylediklerimizden.
İşin o kısmı çok mühim…
Bir an önce hayırlı işlerimizi yapalım…
Mesela, evlilik mevzu…
Vakte bırakmamak gerekenlerin başında geliyor…
Bir başkası ibadetlerimiz…
Özellikle namaz…
Vakti girince eda edilmeli; bu konuda acele az bile kalır…
Hemen, biran önce, anında…
Bu noktada bir yüksek uyarıyı not düşelim mi?
“Hayra niyet edince acele et ki; nefsin sen caydırmasın” diyor Hazreti Ali Efendimiz…
Bunlar ayrı…
Biz, hayatın olağan akışındaki tarzımız, çalışmalarımız için “Sabırda musibet, acelede ise menfaat yoktur” diyoruz…
Ve ilave ediyoruz, hatalarımız aceleden doğar.
Bakın etrafınıza…
Çoğu kere, suallere düşünmeden cevap verenlerin uğrak yeri pişmanlık limanı olmuştur.
O halde…
Son cümle şöyle olsun mu?
Acele etmeyin, vaktindebaşlayın!