ejder tepesi 20 Şubat 2013 Çarşamba 16:02
Muhterem Mahmut Bey Kardeşim,güzel hem de
çok güzel bir konuya parmak basıp yine çok güzel ve anlamlı bir yazı kaleme almışsınız.
Çok çok teşekkür ederim.Eline,koluna,
kelemine,zihnine sağlık ve afiyet olsun.
Âmin !.. Gelişmiş ülkelerin bir kısmında mesela ABD,İngiltere,İsrail vb.yüksek öğretim sistemi ve üniversiteler,genellikle tampon veya ara kuruluşlar eliyle yönetilmektedir.Bu kuruluşlarda da üniversite mensubu ya yoktur ya da sınırlı sayıdadır.Yükseköğretim kurumları da üniversite mensubu olmayan kişilerden oluşan yönetim kuruluyla yönetilmektedir.
REKTÖR ara kuruluş tarafından atanır.
Yetkileri geniş ve görev süresi de uzundur.
Rektör hem icra organı hem de akademik liderdir.Rektörde o kurumun mensubu olma ve
prof. olma şartı da aranmaz.Rektör adayları da yönetim kurulu üyelerinin oluşturduğu bir komite tarafında mülakatla ve bir çalışma programı istenerek değerlendirilir.Seçilen rektör için; imkanları,maaşı,yetkileri,sorumlulukları da
sözleşme ile tespit edilir.Yönetim kurulunun
tespit ettiği yılık plana göre plan uygulanır.Mesela Avrupa'da da rektör bir prof'tan seçilir ve devlet başkanı atar.Her iki modelde de rektör başkanlığında
akademik kurullardan oluşan bir senato vardır.Üniversite de gelir kaynaklarını artırmak için Pazar dinamiklerine bağlı olarak farklı alternatif arayışlar içerisine girerler.Bizde ise ikili ilişkiler ön plana çıkar,bürokrasi bütçeye
hakim olmuştur.Yani üniversite bütçesine hakim değildir.Bizde Rektör atamayla ya bir cemaat ve ulusalcı grup tarafından aday gösterildiği için göreve geldiğinde liyakata bakmaksızın kendi adamlarını dekanlıklara atarlar,onlar da yakınlarından başlamak üzere diğer kadroları doldururlar.
Üniversiteler birer aile albümü haline gelir.Halbuki bir üniversiteyi üniversite yapan,sahip olduğu nitelikli akademik personeldir.Bir üniversite,sahip olduğu nitelikli akademik personelin niteliği kadar niteliklidir.Harvard,Yale,Oxford vb.
gibi.Bu üniversitelerde akademik personelin
niteliğine büyük önem verilir.Bizdeki gibi tavassutla,referansla,şucu, bucuyla akademik personel atanmaz,niteliğine liyakatına bakılarak atanır.Bugün bizdeki
üniversitelerdeki akademisyenler araştırılsa %80'i hep aile,akraba veya şucu,bucu referanlarıyla atandıkları görülür
(Bunu,bugün ODTÜ'de olan,çalışkan bir Erzurum'lu Prof.demektedir) Eee bu şekilde bir yönetimi olan üniversiteler daha nasıl katma değeri yüksek teknolojik eser yapıp patent alacaklar ki ? Böyle bir yapıdaki üniversitelerden de bir şey beklemek hayal olur.Bizde akademisyen prof.oldumu hemen dekanlığa veya rektörlüğe göz koyup onun için çalışıyor.Akademik çalışma dama atılıyor.Diplomasını yeri gelir cemaatin emrine veriyor,makam,mevki,mansıp bekliyor.Böyle üniversite ve akademisyen olur mu ? Olmaz,olmaz,olmaz.Hükümetin vakit geçirmeden bu üniversiteleri düzeltmesi ve profları başkalarının tasallutundan kurtarması ŞARTIR.Yoksa bu düzen daha çooook devam eder.Ülke de bu çıkmazdan kurtulamaz.Rektörler idareci olmazlarsa yaptıkları icraat ve kararlardan sonuç çıkmaz.Binlerce insanı ilgilendiren kararları da alamazlar. Selamlar. Allah'a emanet ol.
|
|