MENÜ
Erzurum
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Herkes Rektörlük yapabilir mi?
Mahmut Akdağ
YAZARLAR
20 Şubat 2013 Çarşamba

Herkes Rektörlük yapabilir mi?

Kimi kavramlar zaman içinde anlamını öyle yitiriyor ki…
Şaşırıp kalıyorsunuz…
Bazen üzülüyorsunuz bu hale…
Ancak…
Bir bakıma çok yerinde, çok doğru bir evrilme…
Aksi halde…
Paradigmalar tabu halini almaz mı?
Buna son örnek Üniversitelerimizin zirve noktasıdır…
Rektörlük!
Eskiden ulaşılmaz, erişilmez bir makamdı…
Hem kurumsal yapı içinde…
Hem de, bütün toplum nezdinde büyük de bir itibarı ve öykünme katsayısı vardı…
Şimdi?
***
Çok değil, 1990’lı yıllarda topu topu 19 Üniversite vardı…
Ve tabi o kadar da rektör!
Ülkeyi yöneten bakanların sayısından çok daha az…
O yıllarda 30’u aşkın bakan bulunuyordu…
Şimdi 100’ü aşkın Üniversitemiz var…
Devlet, Vakıf vs…
Sayı artınca kıymet o nispette düşüyor…
Zannedersem Fransızlara ait bir anlayış var…
“Az olan çoktur” derler…
Bu yaklaşım hayatın her sahası için geçerli olmaz…
Ama, sanki mevzuumuza uygun düşüyor gibi…
***
Bütün bunları düşündürten Bayburt Üniversitesi ile ilgili gelişmeler…
Malum, eski Rektör’ü elim bir olay sonrası yakın zamanda kaybettik…
Şimdi, yeni bir süreç açılmış…
Rektör seçimi yapılacak…
Gazetelerde ardı ardına  “ben de adayım” açıklamalarını okuyoruz…
Sayı o kadar çok ki…
En çarpıcı olanı da…
“Ben niye olmayayım” yaklaşımı…
Bir bakıma…
“Profesör oldu isem Rektörlük de benim en doğal hakkım” gibi sakat bir anlayış hakim…
Rektörlüğün idari bir makam olduğu sanki gözden kaçırılıyor gibi…
Halbu ki…
Özellikle yeni kurulan Üniversiteler için bu makam çok daha önem arz etmeli…
Düşünsenize, koca bir Üniversiteyi yeniden inşa edeceksiniz…
Öğretim kadrosundan tutun da…
Eğitim araç gereçlerine…
Dahası kurulduğu yerdeki toplum katmanlarıyla kod uyuşmasına varıncaya kadar!
Büyük bir mesuliyet…
İhtimal ki…
Bayburt Üniversitesinin vefat eden Rektörü böyle bir yükün altında ezildi…
Sorumluluk hissi yüksek insanlar için geçerli bir haldir…
Rahmet istedi…
***
Yanlış anlaşılmasın…
Kimseyi hor, hakir görüyor değiliz…
Lakin, yanlış iliklenen bir düğmenin bütün bir yapıyı alt üst ettiği gibi bir gerçek var…
Kurumsal yapıların yönetici seçimindeki tercih hataları bazen öyle maliyetler yüklüyor ki…
Henüz dünya yüzü görmemişlerimizi bile kabarık bir faturayla muhatap ediyor…
Öyle ise…
“Ben de adayım” demekle olacak şeyler değil…
Daha duyarlı, daha dikkatli davranmak lazım…
Yönetim kabiliyeti olanları teşvik etmek…
Onları cesaretlendirip, “önden buyurun” demek erdem nişanesidir…
Bu da…
Daha ziyade, aydın tarifiyle cemiyette yer bulan akademisyenlere yakışan bir tutum olur…
Toplumun sorumlu bir ferdi olarak beklentimiz bu yöndedir…
Kulak kabartan olur mu?
Olur yahut olmaz!
Biz üzerimize düşeni yapalım da…
Üzerine ilahi yeminler edilen kalem hakkı adına…
Yetmez mi?
 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Mökkem dadaş
 21 Şubat 2013 Perşembe 12:38
Mervecan isimli yorumcuya şunu hatırlatmak işstiyorum Atatürk Üniversitesini itibarlı yapan Erzurum toprağıdır. Üniversiteye toprağını suyunu havasını veren bu memleket ve bu memleketin esnafıdır. Bu şekilde acından ölür vs yazarak bu esnafa bu memlekete hakaret edemezsiniz. Bu memlekette üniversite yokkende "insan" lar vardı. Şunuda aklının bir köşesine kazı milli mücadele bu toprağın insanıyla başlamıştır, ondan sonra batıya aksetmiştir.
 mervecan
 20 Şubat 2013 Çarşamba 22:00
Atatürk Üniversitesi olmasa Erzurum esnafı açlıktan ölür.
 ejder tepesi
 20 Şubat 2013 Çarşamba 16:02
Muhterem Mahmut Bey Kardeşim,güzel hem de çok güzel bir konuya parmak basıp yine çok güzel ve anlamlı bir yazı kaleme almışsınız. Çok çok teşekkür ederim.Eline,koluna, kelemine,zihnine sağlık ve afiyet olsun. Âmin !.. Gelişmiş ülkelerin bir kısmında mesela ABD,İngiltere,İsrail vb.yüksek öğretim sistemi ve üniversiteler,genellikle tampon veya ara kuruluşlar eliyle yönetilmektedir.Bu kuruluşlarda da üniversite mensubu ya yoktur ya da sınırlı sayıdadır.Yükseköğretim kurumları da üniversite mensubu olmayan kişilerden oluşan yönetim kuruluyla yönetilmektedir. REKTÖR ara kuruluş tarafından atanır. Yetkileri geniş ve görev süresi de uzundur. Rektör hem icra organı hem de akademik liderdir.Rektörde o kurumun mensubu olma ve prof. olma şartı da aranmaz.Rektör adayları da yönetim kurulu üyelerinin oluşturduğu bir komite tarafında mülakatla ve bir çalışma programı istenerek değerlendirilir.Seçilen rektör için; imkanları,maaşı,yetkileri,sorumlulukları da sözleşme ile tespit edilir.Yönetim kurulunun tespit ettiği yılık plana göre plan uygulanır.Mesela Avrupa'da da rektör bir prof'tan seçilir ve devlet başkanı atar.Her iki modelde de rektör başkanlığında akademik kurullardan oluşan bir senato vardır.Üniversite de gelir kaynaklarını artırmak için Pazar dinamiklerine bağlı olarak farklı alternatif arayışlar içerisine girerler.Bizde ise ikili ilişkiler ön plana çıkar,bürokrasi bütçeye hakim olmuştur.Yani üniversite bütçesine hakim değildir.Bizde Rektör atamayla ya bir cemaat ve ulusalcı grup tarafından aday gösterildiği için göreve geldiğinde liyakata bakmaksızın kendi adamlarını dekanlıklara atarlar,onlar da yakınlarından başlamak üzere diğer kadroları doldururlar. Üniversiteler birer aile albümü haline gelir.Halbuki bir üniversiteyi üniversite yapan,sahip olduğu nitelikli akademik personeldir.Bir üniversite,sahip olduğu nitelikli akademik personelin niteliği kadar niteliklidir.Harvard,Yale,Oxford vb. gibi.Bu üniversitelerde akademik personelin niteliğine büyük önem verilir.Bizdeki gibi tavassutla,referansla,şucu, bucuyla akademik personel atanmaz,niteliğine liyakatına bakılarak atanır.Bugün bizdeki üniversitelerdeki akademisyenler araştırılsa %80'i hep aile,akraba veya şucu,bucu referanlarıyla atandıkları görülür (Bunu,bugün ODTÜ'de olan,çalışkan bir Erzurum'lu Prof.demektedir) Eee bu şekilde bir yönetimi olan üniversiteler daha nasıl katma değeri yüksek teknolojik eser yapıp patent alacaklar ki ? Böyle bir yapıdaki üniversitelerden de bir şey beklemek hayal olur.Bizde akademisyen prof.oldumu hemen dekanlığa veya rektörlüğe göz koyup onun için çalışıyor.Akademik çalışma dama atılıyor.Diplomasını yeri gelir cemaatin emrine veriyor,makam,mevki,mansıp bekliyor.Böyle üniversite ve akademisyen olur mu ? Olmaz,olmaz,olmaz.Hükümetin vakit geçirmeden bu üniversiteleri düzeltmesi ve profları başkalarının tasallutundan kurtarması ŞARTIR.Yoksa bu düzen daha çooook devam eder.Ülke de bu çıkmazdan kurtulamaz.Rektörler idareci olmazlarsa yaptıkları icraat ve kararlardan sonuç çıkmaz.Binlerce insanı ilgilendiren kararları da alamazlar. Selamlar. Allah'a emanet ol.
 üniversite
 20 Şubat 2013 Çarşamba 11:36
üniversitesinde hiç bir üretimi olmayan sosyalitesi bulunmayan,toplum içerisne çıkamayan okuldan eve anlayışıyla eğitim gören kişilerin yönetim örevine gelmemesi lazım.hel kendi cemaatimin adaylarını önemli makamlara getirmek için hiç aday olmamalı.devlete ve millete hkkaniyetle iş yapmak için aday olunmalı.
 Hayati ozturk
 20 Şubat 2013 Çarşamba 01:32
Bu tvlere cikan rektorler bunlarin degerini dusurdu diye dusunuyorum.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2025 Erzurum Gazetesi