Konuştukları dil Türkçe, renkleri,dilleri,kültürleri farklı farklı 700 kişilik çocuk topluluğu..
Sevgi ve barış çiçeği diye tabir edilen bu çocuklar, tam 115 ayrı ülkeden gelmişler..
Dünya kardeşliği türküsünü hep birlikte söylüyorlar..Ne kadar güzel..!
İşin boyutuna bakın..Afrika’dan Asya’ya, Avrupa’dan Amerika’ya kadar 5 kıta ve 115 ülkeden 700 öğrenci..
Üstelik şiir, şarkı, halkoyunları ve güzel konuşma dallarında birbirleriyle yarıştılar.
Kızılcahamam’da başlayan Türkçe olimpiyatları İstanbul, Ankara, Bursa başta olmak üzere dalga dalga gruplar halinde diğer Anadolu kentlerine dağılarak birbirinden güzel konserler verdiler ve hünerlerini sergilediler.
Baştan beri gittikleri her yerde devlet tarafından, kurum ve kuruluşlar tarafından daha önemlisi geniş halk kitleri tarafından büyük bir coşku ve sevgiyle karşılandılar.
ARTIK DÜNYA KÜÇÜK BİR KÖY GİBİ..
Ortak değerleri yakalamak için aynı dili konuşmak lazım.
..Ancak o zaman kültürel değerler bir çatı altında toplanır ve diyalog köprüleri kurulabilir.Üstelik dünyamız artık gelişen ulaşım ve iletişim sayesinde küçük bir köy haline geliyor, her şey hızlı ve fenni olarak aktif bir şekilde cereyan ediyor.
Küçülen dünyada, Türkçenin dünyaca konuşulmasının ve anlaşılmasının önemine dikkat çekmek istiyorum: Amerika,Asya,Avrupa,Afrika ve Avustralya’da belki yarın dünyanın tamamında Türkçe konuşan on binlerce hatta milyonlarca insanın varlığı söz konusu olacak..Bu sayede, bir yanda dilimiz dünya dilleri arasında yerini alırken, diğer yanda sosyal, kültürel, ticari ve teknolojik bağ ve bağlantıların kurulmasına,dünyayla her türlü çağdaş ve uygar ilişkilerin gelişmesine yol açacak. Sonuçta Rahmetlik Sayın ÖZAL’IN deyimiyle bir takım transformasyonlara sebep olacak.
YILDAN YILA HIZLA KATILIM ARTIYOR
Birinci Uluslar arası Türkçe Olimpiyatlarına sadece 17 ülke katılmışken, bu yıl 115 ülke katılmıştır. Yıldan yıla artan sayıda yeni ülkelerin katılımı devam etmektedir. Hedef, olimpiyatları bütün dünyaya yaymak ve on binlerce öğrenciyi bu olimpiyatlarda yarıştırmaktır, dünyaya Türkçenin “ Sevgi, Hoşgörü ve Barış dili “ olarak tanıtarak, Türkçe olarak yarış heyecanını bütün dünyaya yaşatmaktır.
Kültürümüze ve Türkçemize bu hizmeti sunan insanlarımıza emin olun ki millet olarak çok şey borçluyuz ..
Hiç bir kuruluşumuz, bugün böyle heyecanlı ve canlı bir enformatik çalışmaya imza koymamıştır.Dilimizle, örf adetimizle, ahlakı anlayışımızla bizi ecnebiye bu denli büyük bir emekle ve gayretle tanıtan insanlarımıza ve bu tanıtımı gerçekleştiren okul ve kuruluşlarına müteşekkiriz.Onları Millet olarak alkışlıyoruz
DEVLETİN RESMİ ENFORMASYONU DIŞINDA BU TANITIM..
Ülkemizin ve ülkemizin değerlerini hele hele bu değerleri yakalamak ve anlamak için dilini dünyanın 115 ülkesine tanıtıp, onları kendi aralarında yarıştırmak asla kolay bir şey değil..
Resmi bir uluslararası çalışma ve organizasyon olsaydı, ortaya çıkacağını tahmin ettiğim parasal faturalar dudak uçuklatacak cinsten olacaktı.
Resmi enformasyon çalışmaları için bütçemizde yer alan finansal rakamlar öyle tahmin ediyorum ki, küçümsenecek cinsten rakamlar değil..
Ülke yararına olan bu evrensel etkinlik için devletin herhangi bir desteği de yok sanırım.Ne finans olarak destek var, ne planlama olarak, ne malzeme olarak ve ne de insan kaynağı olarak bir destek..
Bu nedenle yabancı ülkelerin çocuklarına dilimizi öğretip onları hazırlayan ve bu olimpiyatları düzenleyen kurum ve kuruluşlar her kim veya kimler olursa olsun bir vatandaş olarak tekrar tekrar onları kutlamaktan başka bir kelime bulamıyorum.
Dil öğretmek ve öğrenmek asla kolay bir şey değil..Bunu herkesten fazla ben fiilen yaşayarak bilirim.Lütfen yaşadığım şu hatırama bir göz atın..!
BİR SEYAHAT ESNASINDA..
Trabzon-Maçka’dan çıkılan Sümela Manastırı var. Levhasını görünce direksiyonu Sümela yoluna kırdım.
Çok yüksek çam ağaçlarının ser çıktığı orman içerisinden kıvrım kıvrım manastırın bulunduğu zirveye çıktık. Zirvedeki araç park alanına peşimiz sıra 13 adet Rize plakalı jeep geldi. Gelen bu büyük kafile, Fransız turist kafilesi olduğu konuşmalarından anladım. Fırsat bu fırsattır deyip, onlarla Fransızca konuşmak geldi içimden.
Bunun için kendi çocuklarıma;
-Siz Manastıra doğru ilerleyin..Bu turistler Fransız, bunlarla ilk kez Fransızca konuşmayı deneyeceğim dedim.
Yol kenarında beklerken turistler ikişerli üçerli guruplar halinde gelip önümden geçmeye başladılar..
Konuşmak için kendimi zorluyorum,zorluyorum ama aklıma hiç mi hiçbir şey gelmiyor..En son turist grubu da geçince, kendi kendime hayıflanarak kızdım ve
-Tam yedi yıl ortaokul ve lisede, 4 yıl üniversitede yabancı dil olarak Fransızca okudum, hele şu halime bakın tek bir kelime konuşamadım, yazıklar olsun bana dedim.
Düşünüyorum; bir yanda eğitim sistemimizdeki bu kısır düngüyü hala anlamamış bulunurken, bir yanda da dilin sosyolojik olarak insan hayatında ne kadar önemli olduğunu görmüş oldum.