MENÜ
Erzurum 18°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Gecenin Sayfalarını Çeviriyorum...
İsmail Bingöl
YAZARLAR
11 Ocak 2009 Pazar

Gecenin Sayfalarını Çeviriyorum...

Tek tek ayırarak, içinde yazılı olanları daha iyi görmek ve okumak için sayfaları dikkatle çeviriyorum. Ellerim titriyor, yüreğimden, acı mı, hüzün mü, yoksa başka bir şey mi olduğunu tam çıkaramadığım, ne olduğunu çıkarmak için gayret etmeme, beynimi zonklatıncaya kadar düşünmeme rağmen yine de bulamadığım duygular geçiyor. Üstüne eğildiğim masadan başımı kaldırdığımda, yaşadığım saatlerin geceye ait olduğunu ve gecenin bütün haşmeti, bütün saltanatıyla devam ettiğini görüyorum. Karşımda ayna olmadığı halde, etrafı süzen bakışlarımın anlamsızlığını tahmin edebiliyorum. Sadece anlamsızlığın değil, yorgunluğun da gözlerimi sardığını, göz kapaklarıma çöken ağırlık iyice hissettiriyor bana...

            Gecenin sayfalarını  çeviriyorum...

 

            Bir musiki sesi; uzaktan mı, yakından mı geldiğini kestiremediğim bir musiki sesi sarıyor ortalığı birden... Musikiyle birlikte eski bir ses... Kime ait olduğunu bilemediğim... Belki de bilmek istemediğim. Zaten bilsem de bir şey farketmeyecek olan... Bilmem gerekmeyen bir ses bu... Bu sesin bana çağrıştırdıklarını daha çok mühimsiyorum. Ve asıl önemlisi, gecenin sayfaları arasından bana ulaşması, güzellikleri, en güzel şekliyle geçmişte yaşandığını sandığım güzellikleri tedai ettirmesi... En güzel aşkları... En güzel sevdaları... En güzel dostlukları... En güzel arkadaşlıkları... En.. En... En... Bu cümleyi de tamamlamaya gerek yok. Belki de; bunu yapmaya takatim yok. Yok olanlara bakınca, çekip gidenleri, küstürülenleri görünce ve zamanın hep böyle hoyratlıkları, inceliklerden ve güzelliklerden habersiz geçinenleri resmedeceğini, resmettiğini hatırıma getirince, artık bu cümleyi tamamlamaya gerek olmadığına kesinkes kanaat getiriyorum.

            Gecenin sayfalarını çeviriyorum...

 

            Kan damlıyor sayfalarından… Kan damlıyor yeryüzüne... Damla damla dökülen kanlar bir göl halini alıyor ardından... Kan gölünde boğulanları ve bu kan gölünü yaratanları düşünüyorum. Merhametsizlikleri... İffetsizlikleri... Şefkatsizlikleri... Acımasızlıkları... Zulümleri ve zalimlikleri... Hasılı; bütün kötülükleriyle, bu kan gölünü meydana getirenleri... Günbegün büyütenleri... Kendilerine karşı olan herkesi bu kan gölünde boğmak isteyenleri... Çocukları… Kadınları… Savunmasız insanları… Bombalarla, çağın en son silahlarıyla, yüreklerinde en küçük bir acı hissetmeden öldürenleri… Körpecik vücutları, incecik canları hayatlarının baharında toprağa gömenleri… Duyduğum ürküntünün de etkisiyle, birden daha çok farkediyorum ellerini kan göllerinde yıkayanları... Ve kan gölünde yıkadıkları ellerinden kan damlayanları... Yedikleri haklardan, sömürdükleri vücutlardan, rahatsız ettikleri ruhlara ait bedenlerden akan kanlardı bu gölü meydana getiren... Utancın, büyük ve dayanılmaz ağırlığıyla sarsılıyor vücudum ve kafamı kaldırdığım masaya tekrar kapaklanıyorum.

            Gecenin sayfalarını çeviriyorum...

 

            Arasından vuran ışıltı gözümü kamaştırıyor ve umutsuzluğun yerini umudun, karanlığın yerini aydınlığın aldığını görüyorum. Yaşanamayacak hale getirilen dünyayı, yeniden yaşanacak hale getirmek için çabalayanları... Sadece kendileri için değil, başkaları için de yaşayanları... Ve ellerindeki güzellikleri başkalarına dağıtmak için... Onları da bunlara ortak etmek için dolanıp duranları, paylaşmasını bilenleri görüyorum. Işıklı yüzlerden yüzlerimize akseden parıltıları... görüyorum. Uğruna mücadele edilecek daha nice değerin olduğunu görmek, üstümüzdeki yüke tahammül etmemiz ve sabırla bunların üzerine gitmemiz gerektiğini bir kere, bir kere daha hatırlatıyor bana... Ve teşekkür ediyorum geceye... Sayfalarına dokunmama izin verdiği ve bana bunları hatırlattığı için...

            Gecenin sayfalarını çeviriyorum...

 

            Ve şimdi kendimi okuyorum gecenin sayfalarında... Çocukluğumu... Gençliğimi... Şimdiki zamanlarımı... Gecenin sayfalarından bir bir geçiyor yıllar... İlk yürek burkuntuları... İlk düşünceler... İlk hissedişler... İlk duyuşlar... İlk bakışlar... Hayatı; insanları tanımadan önce, kitaplardan tanımak için sayfalara göz nuru dökmeler... Okuduklarını aklında tutmak ve karmakarışık fikirler arasında bocalamalar... Ve; neyi niçin okuduğunun çokta farkında olmadan gece, gündüz okumalar... okumalar... okumalar... Şuraya, buraya takılmadan, şunu bunu düşünmeden ve arkaya bakmadan okumalar... Büyüklerden dinlenen sohbetler... Gönlünü türkülere, şarkılara dökmeler... Seyredilen filmler... Kurulan arkadaşlıklar... Ve sonra... Sonrası...

            Bu sonrayı ve buraya kadar yazdıklarımı daha fazla açmadan kapatmalıyım bu sayfayı... Gecenin bana ait olan... Yalnızca benim olan... Beni anlatan bu sayfasını... Belki bir gün yeniden açar ve daha detaylarıyla okurum. Şimdilik bu kadar diyorum ve kapatıyorum gecenin sayfalarını...

 

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2025 Erzurum Gazetesi