“Şehirli, köylü, münevver, esnaf, genç, ihtiyar artık miskinliği bırakalım! Damarlarımızdaki asil kan, bu kadar mı dondu? Benliğimizi tamamıyla mı kaybettik? Sesimiz çıkmayacak kadar mı boğazımız tıkanmıştır? 1942 Dr. Fazıl KÜÇÜK
Türkiye ile Yunanistan komşu olmanın ötesinde NATO’un üyesi olarak farklı uygulamalarla karşılaşıyor. Örneğin Türkiye’nin gelişmiş bir model olan S – 4OO’leri almasına gelen tepkilere karşılık Yunanistan’ın bir alt model olan S-300’leri almasına NATO’dan ne kebap yansın ne şiş tanımına uygun cılız tepkiler geldi. Bu durumda Türkiye’nin ensesinde adeta boza pişiriliyor. NATO’nun Güneydoğu kanadında görev üstlenen iki ülke arasında farklı uygulamalar yapılıyor.
Kıbrıs’ta Rum saldırılarının devam ettiği 1964 yılında Türkiye Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantörü ülke olarak harekete geçtiğinde Amerika’dan NATO silâhlarını Kıbrıs’ta kullanamazsınız diye tehdit mektubu geldi. Gerekli yanıtın verilmesine karşın şimdilerde Yunanistan sokağa terk edilmiş gibi her türlü yardımı alırken Türkiye’ye Amerikan Kongresi’nin kararı ile ambargo üstüne ambargo uygulanıyor. Bu nedenle Türkiye kendi güvenliğini sağlamak için icazet almak durumunda bir ülke değildir.
Rusya ile Ukrayna arasında yaşanmakta olan ve BM tarafından sınır anlaşmazlığı ile tanımlanan savaşın bukalemuna benzediğini söylemek olasıdır. Yaşanan savaşların ülkesine göre doğanın yaratığına benzetilmesi anlaşılır olmanın ötesinde anlam içeriyor. Bazı AB ülkeleri ile Amerika arasında karşılıklı olarak uygulamaya sokulan ambargoların öncelikle Rusya’yı ekonomik olarak çökertebileceğinin hesaplarının tutmadığı gerçeği ile yüzleşiyoruz. İngiltere’nin Abbas gibi yolcu olan Başbakanı Bay Boris Johnson da makamından ayrılmak durumunda kalıyor.
Rusya’da büyük ölçüde sıkıntı yaşanmazken AB ülkeleri önümüzdeki kara kışı nasıl geçireceklerinin hesaplarını yapıyorlar. Rusya’nın doğalgaz vanasını arıza vardır gerekçesi ile kapatmasından en fazla etkilenen ülkelerin başında Almanya’nın geldiği duyuruluyor. Yaklaşan kış koşullarında ambargo uygulayan ülkelerin Rusya’ya karşı uyguladıkları ambargoların kendi ekonomilerini vuracağı görülüyor.
Zenginin malının züğürdün çenesini yorduğu gibi Kıbrıs’la ilgili olsunlar veya olmasınlar adanın çevresinde bulunan zengin doğalgaz yataklarının nasıl ve ne şekilde kullanılacağı konusunda konuşuyorlar. Son olarak bu kervana katılan Avrupa Parlamentosu Başkanı olan Bayan Roberta Metsola “Kıbrıs adası açıklarında bulunan doğalgaz yatağının AB için umut ışığı olduğunu” söylüyor. Adı geçen Bayan Kıbrıs konusunda ise Türkiye’nin adada iki devletli çözüm önerisine karşı çıkıyor. Şaşırdık mı hayır. Bayan Metsola’nın her ne kadar Kıbrıs Türklerinin yerinin AB olduğunu söylemesine karşın Rum görüşmeci Menelaos Menelau “bugünkü olgulara göre Kıbrıs konusunda çözüm için beklentilerinin olmadığını” belirtiyor.
Diğer yandan Dışişleri Bakanı Yannakis Kasulidis ise, son yılların moda söylemine uyarak Rusya’nın 2023 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale edeceğini adeta karanlıkta ıslık çalıyor gibi söylüyor.
BM toplantılarına gidilirken Cumhuriyet Meclisinde temsil edilsin veya edilmesin bütün siyasi partilerin yöneticilerinin bir araya gelerek olası çözüm konusunda ortak noktada buluşmalarını önemsiyoruz. Önceliğin Kıbrıs Türkünün adadaki varlığının kalıcı olacağı çözüm modeli olduğunu kaydediyoruz.
Kıbrıs Türkünün böyle bir hakkının olduğu bilindiğine göre daha fazla zaman yitirmeden uzlaşılması gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…