“Bizim için ‘şahıs’ mevzubahis değildir. Birkaç kişinin menfaati düşünü-lemez. Dün olduğu gibi bugün de yarın da göz önünde tutacağımız bütün bir halkın menfaatidir”.
1956 Dr. Fazıl KÜÇÜK
AB ülkeleri Rus saldırısına karşı Ukrayna’ya birlikte tavır sergilemeye özen gösteriyorlar. BMGK’nin her ne kadar yaşananları savaş değil anlaşmazlık olduğunu tanımlamasına karşın ilgilerini esirgemiyorlar. Almanya - Fransa – ile İtalya’nın önde gidenlerinin ilgilerinin bölge ülkelerine nasıl silah satarız diye yoğunlaştığını söylemek olasıdır. İngiltere’nin önde gideni onlarla birlikte hareket etmediği halde koşarak Ukrayna’ya giderek görüştüğü Zelenski’ye savaşı uzatmasını öneriyor. Ayrıca İstediği kadar her türlü silahı verebileceğini söylüyordu. AB ülkeleri müzakerelere dönülmesi çağrısını yapmalarına karşın yaptıkları bu çağrı muhatap bulamıyordu. Rusya verilen bu silahlarla sivil halkın vurulduğunu duyuruyordu.
İngiltere Genel Kurmay Başkanı Sir Patrick Sanders gerçek amaçlarının “Artık müttefiklerimizle birlikte savaşabilecek ve savaşta Rusya’yı yenebilecek bir zorunluluğumuz var. Orduyu bir kez daha Avrupa’da savaşmaya hazırlaması gereken bir nesiliz” diyor. Bu tavır yanmakta olan ateşin üzerine yakıcı madde dökmeye eşit bir davranışın yanı sıra tek sözcükle savaş kışkırtıcılığıdır. Bizim kuşağımız benzerlerini yaşamıştır.
Savaşın pek çok kötülüğünün olduğu biliniyor. Ölenler ve sakat kalanların yanı sıra savaş bölgesindeki dünya mirası ve halkın olduğu bilinen kültürel değerlere de saldırılmasıdır. Öyle ki dünyaca tanınmış olsalar bile aynı düşünce yapısında olmayanlar ve savaşı adeta fırsata çevirmek isteyenler yok etmek için çaba içerisine giriyorlar. Yakın dönemde bu tür vahşeti bütün insanlığa yaşatıyorlar. Son örneğinin Ukrayna’da olduğu gibi. Rusya’nın kültür değerleri ile yetişen Ukraynalılar Rus kültürünü çağrıştıran cadde ve sokak isimlerini değiştiriyorlar. Ayrıca evrensel olan müzik bile bu yıkımdan nasibini alıyor. Bunları yaparak zafer kazanacaklarını düşünmelerini zavallılık olarak değerlendirmek olasıdır.
Francesco Martorcca ve Ed Moes öncülüğündeki Citi analistleri şu anda yaşanan petrol fiyatlarının düşürülmesi için OPEC ve Petrol üreticisi ülkelerin hiçbir müdahalelerinin olmadığını belirtiyorlar. Buna göre hazırladıkları senaryoya göre petrolün varil fiyatının 2022 yılı sonuna kadar 65 dolara 2023 yılı sonunda ise 45 dolara gerileyeceğini açıklıyorlardı. Bu açıklamadan sonra petrolün varil fiyatında 10 dolar düşüş yapıldığının ilan edildiği belirtiliyor.
Ayrıca petrol fiyatlarının yükselişinin Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi ile yaşandığına da işaret ediliyor. Değerlendirmeyi yapanlar “Tarih ancak en kötü küresel resesyonla da talebin olumsuz etkilenmediğini gösteriyor. Buna karşın yaşanmış olan tüm resesyon dönemlerinde petrol fiyatları düşüyor” açıklamasını yapıyorlar. Bir anlamda da umut pompalamış oluyorlar.
BM Genel Yazmanı Antonio Guterres, adada konuşlu olan Barış Gücü’nün 16 Aralık 2021 – 14 Haziran 2022 döneme ilişkin raporundan sızdırılan bilgilere göre Garantör ülkelere çağrıda bulunuyor. Çağrısında doğal kaynakların da iki toplum arasında paylaşılması ve enerji işbirliği yapılmasını öneriyor. Benzer önerilerini sıklıkla yinelemesine karşın önerileri adeta nadasa bırakılıyor.
Bir yanda ekonomik sıkıntılarla boğuşulurken bu yönlü öneriyi en az zararla kendi lehimize nasıl çeviririz düşüncesi ile hareket edilmesi gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…