“Birleşmiş Milletlerin yalnız bir tarafı dinleyerek haklının kendini müdafaa etme imkânlarını elinden alması kadar barışa indirilen darbe olamaz. 1963’lerden jenosit hareketlerine girişmiş Rum toplumunu insanlığa utanç verici icraatlarından vazgeçirmek için ‘Garanti Antlaşması’ çerçevesi içinde hareket eden anavatana karşı düşmanca davranışlar ve alınan kararlar, Birleşmiş Milletlerin prestijine indirilen yumruk değil de nedir?” 1979 Dr. Fazıl KÜÇÜK
Tarih, uluslararası ilişkilerin tek düze olduğu dönemlerin de kısa ömürlü olduğuna tanıklık ediyor. Türk Yunan ilişkileri ise İstanbul’daki Adalar vapurunun lodosa tutulmuş halini gösteriyor. Yarım asrı aşan bu sürede de bu yargımıza tanıklık eden olayları örnek olarak tanımlamak ve anımsamak gerekiyor. Son dönemde gerek Yunanistan’ın gerekse Mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gidenleri silahlanmayı sürgit ediyorlar. Bunun nedenlerini de Türkiye’den gelecek olası saldırılara karşı kendilerini güvende hissetmek olarak belirtiyorlar. Bunun için sürekli olarak Amerika ile bağlarını güçlendirecek çalışmaları yapıyorlar.
BM Genel Kurul çalışmaları için Amerika’ya gidecek olan Yunanistan Başbakanı Mitçotakis Mavi Vatan konusunda kendilerinin de haklarının olmasını savunuyorlar. Buna karşın Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki bölgeyi işgal ettiğini aynaya bakmadan söylüyor. Adı geçen kişinin konuya ilişkin olarak “Mavi Vatan ülkemizin egemenlik haklarına yönelik önemli meydan okuma olmaya devam ediyor” diye konuşuyor. Mavi Vatan konusunda Türkiye revizyonunun devam ettiğini belirtiyor. Doğu Akdeniz’e hiçbir bağlarının olmamasına karşın Türkiye’yi Antalya Körfezi’ne hapsetmek istedikleri belli oluyor.
Diğer yandan Yunanistan Kara Harp Okulu Jeopolitik ve Modern Askeri Teknoloji Öğretim Görevlisi Dr. Konstantinos Grivas, Rum ve Yunan Hükümetlerine “Askeri bilime ve yerli düşünceye yatırım yapma gerektiği mesajını veriyor”. Alınmasını istediği önlemlerin yukarıda da belirttiğimiz gibi Türkiye düşmanlığına ilişkin olarak olası saldırı senaryoları olduğu paranoyası olarak hastalıklı bir yapının ürünü olduğu bir gerçektir.
Bir süredir karşımızdaki unsur Amerika ile Savunma İşbirliğini geliştirme çalışmalarını AKEL’in sözde karşı olmasına rağmen başlatılması çalışmaları yapıyor. Düşünülen müzakere süreci konusu da belirsizliğini koruyor.
Buna koşut BM Genel Sekreteri Antonio Guterres 2024 yılının başından itibaren görevlendirdiği Kişisel Özel Temsilcisinin hazırladığı raporun varsa meyvelerini konuşmak istiyor. Karşımızdaki unsurun önde gidenleri konuya ilişkin açıklamalar yaparak ön almaya çalışıyorlar. Bunu yaparak da yeni zemin kazanmayı amaçladıkları anlaşılıyor. Yapılacak olası görüşmelerin baş başa mı yoksa Garantör ülkelerin de katılımı ile üretilerek 4+1 formülünü ortalıklara çıkararak sureti haktan görünerek (inandırıcı olmadan) çözüm için aceleci olduklarını kanıtlamaya çalışıyorlar.
BM gözetiminde yapılması planlanan görüşme maratonunun müzakere sürecine evrilmesi karşımızdaki unsurun elindeki İngiliz anahtarındadır. Bu düşüncelerinde ısrarlı oldukları takdirde şu anda var olan iki devletli yapıya razı olacaklardır.
Çözüm istiyorlarsa tünelin ucundaki ışığı söndürmemeleri gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…