“Amerika özellikle Başkan seçimi döneminde Yunan lobisinin etkisindedir. Kıbrıs meselesinde Amerika’nın tüm girişimleri 1955’den bu yana daima Rumlar ve Yunanistan lehine olmuştur. Amerika Kıbrıs’ın Akdeniz’de bir Küba olmasından korkmaktadır. Ancak tüm Rum yanlısı Girişimleri ile Kıbrıs’ın Akdeniz’de Küba olmasına zemin hazırladığının farkında değildir”. 1979 Dr. Fazıl KÜÇÜK
Karşımızdaki unsurun sıklıkla Türkiye’yi ve Kıbrıs Türklerini saldırı için hedef tahtasına koyduktan sonra bu davranışlarından haz duyduklarını söylemek olasıdır. Bazıları da hırslarının akıllarının önüne geçmesi üzerine dozunu ayarlayamayıp ağızlarından köpükler saçarak da saldırıyorlar. DİSİ’nin önceki başkanı şu anda DİSİ milletvekili Averof Neofidu toplumun konuşmaya değil eylemlerde bulunmaya gereksinimi olduğunu söyleyerek Hristodulidis’in 50 yıldır işgal altında olan ve 2013 yılında ekonomide yaşanan sıkıntıların aşılabilmesi için hiçbir işlem yapmadığını vurguluyor. Barış Harekâtının 50. yılı nedeniyle saldırılarına ivme kazandırmanın hesaplarını yapıyorlar.
Bunları yaparak bir yandan Türkiye’yi öcü olarak göstererek mağduriyet yaratmayı da amaçladıkları biliniyor. Aradan geçen 50 yılda gönderden Bayrak indirmenin dışında ciddi sayılacak başka bir olayın yaşanmadığı biliniyor olmasına karşın boş atarak doluyu bulmaya çalışıyorlar. Bunu sağlamak için dünya ölçeğinde lobi çalışmalarını yapan kuruluşlarla işbirliği içinde çalışıyorlar. Çözüm için yeni Kıbrıs Cumhuriyeti modeline neden karşı olduklarını sorgulayanlara da ne yazık ki pek rastlanmıyor.
Lobi çalışmaları sırasında dolandırıldıklarını yaşıyorlar. Amerikan Kongre üyesi olan Menendez isimli bir senatörün geçmişi araştırılıp sorgulanmadan üstün hizmet madalyası ile onurlandırdıkları duyurulurken kısa süre sonra bu kişinin bazı akçeli işlere bulaştığı öğrenildikten sonra verdiklerinin geriye verilmesini istediklerini duyurdular.
50 yıldır aynı sözlerle Türkiye ve Türk Silahlı kuvvetlerine söylemediklerini bırakmayanların bu isteklerinin gerçekleşmeyeceğini de öğrenmiş olmaları gerekiyor. Gelinen bu aşamada Yalancı Çoban konumuna düşenlerin yüzlerine kimselerin bakmayacağı gerçeği ile yüzleşecekleri günlerin yakın olduğunu kaydetmek gerekiyor.
Eylül ayına sayılı günler kala BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Kişisel Özel Temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar’ın hazırladığı müzakere zemininin olası olup olmayacağı konusunda karar vermesi bekleniyor. Karşımızdaki unsurun önde gidenleri son dönemde müzakerelerin yeniden başlatılmasını istediklerini tek ayak üzerinde durarak konuşuyorlar. Antonio Guterres’in tarafları ortak masa etrafında bir araya getirilme girişimlerini de baştan sabote etmeye çalışıyorlar.
4 Mart 1964 tarihinde BMGK’nde alınan 186 sayılı karar ile gasp ettikleri Kıbrıs Cumhuriyeti sıfatı ile elde ettikleri kazanımlarını diledikleri gibi kullanıyorlar. Anılan kararın düzeltilmesi için aradan geçen 50 yıla karşın çözülemeyen konunun ne zaman çözülebileceğinin uzun yıllar sonrasında bu konu ne idi ne zaman yaşandı konusunda sorular sorularak çözüm zemini araştırılarak neler yapılabileceği usulen konuşulacaktır. O zaman ise gerçek tanıkların da olmayacağı çözümsüzlük tetiklenmeye devam edilecektir.
Gelinen bu aşamada yaşanan bütün olumsuzluklara karşın kurmuş olduğumuz devletin var olan eksiklikleri olmasına rağmen değerinin bilinmesi gerekiyor. Devletimizin kuruluşundan bu yana görev almış olanların yapabileceklerinin iyisini yapmak için uğraşı verdikleri yadsınamaz. Bu bilinçle hareket etmemiz durumunda yaşanmakta olan sıkıntılarımızı aşacağımıza inanmamız gerekiyor. Uzun soluklu çalışmalarla kurduğumuz devletimizin de aynı çabalarla tanınmasını başaracağımıza inanmamız gerekiyor.
Yeni öğretim yılına girmemize sayılı günler olduğuna göre yaşananları geleceğimiz olan gençlere anlatmamız gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…