MENÜ
Erzurum 17°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Erzurum Gazetesi Arşiv
İbrahim Aydemir (Bir Vakitler Erzurum)
YAZARLAR
25 Ocak 2005 Salı

Erzurum Gazetesi Arşiv

-İŞİN TÜRKÇESİ- Ortada Temsil Edilen Kim? Nereye gidiyoruz? Düşünen hemen herkesin ve herkesimin birbirine yahut kendine sorduğu, fakat hiçkimsenin asla cevaplandıramadığı bu sual, geleceğimizi yakinen ilgilendiriyor. Nereye gidiyoruz? Mondros şartlarının fevkinde asrın iletişim araclarıyla mücehhez iç ve dış düşmanlar; her bir yandan, özellikle birlik ve beraberlik noktasında ülkeyi çözme peşinde.. YÖK'ün kuruluş günü, 1 Mayıs gibi isyanlara kılıf vakitleri; PKK'lısındanTİKKO'cusuna, Cumhurun ve bizzatihi cumhuriyetin karşıtlarını bir cephede birleştiriyor. Millî kelimesinin işaret ettiği bütün mânalara karşı olan gürûh, köşe yazarlığından holding yöneticiliğine kadar bütün meslekleri kullanarak etnik yaraları kaşımak peşinde. Nereye gidiyoruz? Gezmiş, Aslan, Kaplan gibi füguranı bol olan bir başkaldırı oyunu sahneleniyor. Replikler hep aynı. Gelir dağılımındaki adaletsizlikten, üniversite kapılarındaki yığılmalara varıncaya kadar nefse hitap edip, mutiyi asi durumuna gelmeye zorlayan motifler sahnelenen oyunun senaryosu. Hiçkimse dışında olup bitenleri sorgulama şansına sahip değil. Medyatik yahut pragmatik dayatmalarla ikna ediliveriyoruz. Din mi elden gidiyor, yoksa dini kullananların elinden din mi kurtarılıyor? Samimi dindâr'ı kindâr etmek yolunda, din unsurlarını kullanan tahrikçilerin, yine bizzâtihi dine sığınmalarına ne buyrulur? Anlayamıyoruz.. Cami cemaatinden futbol takımı taraftarlarına kadar herkesim birbirine sormakta devam ediyor.. Nereye gidiyoruz? Tezekten doğalgaz'a geçiş süreci, bizi bizden, yahut millî benliğimizden koparmış olabilir mi? Yeryüzünde, kendini ve tebâsını kurtarmış millî devletleri'nin mevcut hali bu endişeyi tekzip etse de, tezek kokusundan arıttığımız mekânlarımızda doğalgaz benliğimizi zehirliyor zâhir. Avrupa Kupa Galipleri Şampiyonası'ndan elenen Beşiktaş için duyduğumuz üzüntüyü, Ermeniler'e oldu bittilerle armağan edilen ecdâd yâdigârı Karabağ için duymuyoruz. Yahut, Bakü Ceyhan için biraraya geliveren Türk Cumhuriyetleri'nin millî ülküler etrafında kenetlenmesinden daha çok Galatasaray'ın Rosenburg'u elemesi sevindiriyor bizi.. Bilinçli endişeler rastgele sarhoşluklara mahkum. Avrupa markalı otolarda seyahat etme lüksü içinde olanlar, bizi kağnıdan otobüse kavuşturan mantaliteye muteriz. Zengini yoksulu, çalışanı işsiziyle herkes aynı suâlin cevabını arıyor; Nereye gidiyoruz? Şehide ağıt yakan millî benliğimiz, bir popçunun askerliğinin ertelenmesi hezeyânları karşısında sessiz.. Olayların içiyle değil dekoltesiyle daha ilgili kesildik. Namusu için ölmeyi göze alan milletin, namussuzluğu çapkınlık gibi ince bir teslimiyet içerisinde kabülünü, üzüntüyle karşılamamak mümkün mü? İş bilenle hırsız, çapkınla namussuz karıştı artık. YÖK'ün kuruluş yıldönümünde, bir yandan aşırı solcu zihniyet protesto eylemi yaparken aynı ortamda başörtüsü için eylem yapanlar var. Polis, iki gurubun birbiriyle çatışmaması için değil birbirlerine kavuşmamaları için çaba sarfediyor. Aynı mekândaki iki gurubun eylem sebepleri birbirine karışmış.. TC ortada temsil ediliyor. Emsâlsiz bir müsamâha mı, yoksa demokrasinin katline soyunanlara demokratik hoşgörü mü sergileniyor, bilmiyoruz. Ama inkâr edilemez hakikat, TC'nin ortada bırakılmak istenişidir. Seyredenler seyredilenler kadar anlaşılmaz.. İstiklal Harbi'ni dağ dağ düşmana haram eden millî çetelerle; devletten ne kadar yürütürüm hesabında olan çetelerin varlık sebepleri bir olmasa da isimleri aynı. Biri varlık sebebimiz, diğeri ise utancımız.. Bütün olup bitenler karşısında herkes birilerinin birşeyler yapmasını bekler durumda. Ve herkes birbirine soruyor, Nereye gidiyoruz? 18 Nisanlara kilitlenmiş siyâsî istikrarımızı tabelalarda arar haldeyiz. Ülke menfaatleri için nisan ayına kavuşma arzusunu taşıyanlar, lacivert takım elbiseye bürünmek isteyenler karşısında mahzûn.. Bakan bekâretine kafasını takanlar, fikrin kirletilmek istenen namusunu kurtarmanın peşinde değil. Bizi inanç ve kültür açlığına mahkum kılmak isteyenlerin açlık oruçlarına soyunuşları, Kırca olsa dahi erce ve Türkçe değil gibi.. Saygınlığı ise zaten yok. Keşanlı Ali Destanı'ında yer alan tekerleme gibi, hırlısı hırsızı, evlisi evsizi, namuslusu namussuzu hep aynı suale takılmış görünüyor; Nereye gidiyoruz? Cevabı belki müphem, belki de izâfî. Çare arayanlar artık sormalı; Nereden geliyoruz.
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi