MENÜ
Erzurum 12°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Nûra Koşanlar
Nurullah Özkılıç
YAZARLAR
15 Ağustos 2011 Pazartesi

Nûra Koşanlar

İnsanın maddeye, paraya nasıl ihtiyacı varsa nura, ışığa ve manevî değerlere de o nispette ihtiyacı vardır. Maddeyi, parayı kimde varsa ondan alırız

Hayatın devamı için ekmek, su ne kadar önemli ise ruh ve kalp için nur da o denli önemli ve lüzumludur.

Gönül nur şehri, kalp huzur makamıdır. Gönül aynasını cilâlamak ve kalbimizi nurlandırmak için Allah zikrine devam etmemiz gerekir.

Her gün günah kirleri ile lekelenen kalbimizin parlaması, günahlardan arınarak Allah' ın huzuruna yönelmesi için nura koşmalıyız.

Şeriatı, ilim, amel ve ihlâs olarak tarif eden İmam-ı Rabbanî Hazretleri, tarikat ve hakikati de Şeriatın ihlâs cüzünün tekmili şanında yardımcı unsur olarak ifade etmiştir.

Zaten şeriat ile tarikat bir birinden farklı şeyler değildir. Yine İmam-ı Rabbanî Ahmed Faruk-i Serhendî : " Şeriatı kabuk, tarikatı öz sananlar yanılmıştır, bunlar süflî makamlarda sapıklığa düşerler, Allah muhafaza etsin." diye buyurmaktadır.

İfrat ve tefrit her zaman zararlıdır. İslâm bunları men etmiştir. Her şeyi Şeriat ölçüsünde ele almış, her türlü aşırılıktan uzak durmuştur. Tasavvuf yolu ile Allah' a varmak sevgi ve gönül işidir. Zira Tarikat, gönül yolu ile Allah' a varmaktır.

Bu yolda seyr-i süluk edenler şu üç basamaktan geçmeye gayret etmelidirler. Yani ilim ve amel merdivenlerinden çıkıp ihlâs basamağına adım atmalıdırlar.

İşte bu yol ve bu çizgi gönül yolu ile Allah' a varmanın temel şartıdır. Kalbin huzuru, gönül aynasının cilâsı buna bağlıdır. Yunusların, Mevlânaların, Nakşibendîlerin, Abdulkadir-i Geylanîlerin yolu budur.

Yüz yıllardan beri sevgi ve sevdalarıyla gönülleri fetheden Allah dostları, Gönül Sultanları hep bu sevdanın bayraktarlığını yapmışlardır.

İnsanın midesi rahatsız olunca dâhiliye mütehassısını aradığı gibi manevî hastalıkların tedavisi için de maneviyat hekimlerini araması gerekir.

Nefsin terbiyesi, kulluk noktasında ihlâsın tahsili, tarikat ve hakikat mektebinin bir meyvesi olsa gerek... Bu bir ihtisastır ve kurbiyyettir. Sevda çekenler bunu bilir. Sevdanın ve aşkın tarifi, yaşamaktır. Bir Allah dostuna gönül vermek, muhabbet etmek, Hakka yaklaşmaya vesiledir. Bu vesileye yapışmak Allah rızasının tahsilinde ilk basamaktır.

Kur' ân-ı Mu' ciz ül Beyan' ın ifadesiyle :

" Sadıklarla beraber olunuz. " Âyetinin sırı gereği iyilerle beraber olmak... Bir Feyz-i Rabbani ve bir lütf-i ilâhidir.

İbadetlerden zevk almanın, kalbî huzura kavuşmanın, ihlâs ve samimiyeti elde etmenin yolu Silsile-i Sadat Efendilerimizin mübarek yoluna girmek ve Sünnet-i Rasûlullah' ı yaşamaktan geçer.

Sırat-ı Müstakim, gerçek Müslümanların hayat tarzı ve hayat felsefesidir. Onun için ilim şarttır. Çünkü " ilimsiz zahid kapısız ev gibidir."

Allah nurunun kalbe çekilmesinde Mürşid-i Kâmiller bir trafo merkezi gibidir. Bu merkeze bağlananlar, ana şebekeden feyizyab olabilirler.

Hazret-i Musa (A.S.) Tur-i Sina' da Allah'ı görmek istedi de (Len terani ) " Beni göremezsin. " ihtarına muhatap oldu. Cenab-ı Hakk, dağa nazar edince dağ parça parça olmuş, Hazret-i Musa da bayılıp yere düşmüştü.

Sultan-ı Enbiya ( S.A.V. ) Efendimiz : " Kişi sevdiği ile beraberdir. " inci sözlerini kendimize şiar edinerek Allah muhabbetinin merkezi olan Gönül Sultanlarına sevgi ve muhabbet besleyip nura koşmalıyız.

İslam, bir hayat tarzı, bir hayat nizamıdır. Kuran yolunda yürümek, Kuran mektebinde okumak için bir öğretmene, bir mürebbiye ihtiyacımız vardır.

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Nurullah ÖZKILIÇ
 16 Ağustos 2011 Salı 10:29
Bahriye Hanım teşekkürler, tebrikler. Güzel ve anlamlı yorumlarınızla okuyucularımıza heyecan katarak, bir sevdanın ateşini tutuşturmak adına renk katmak, destek olmak ve gelecek nesillere ışık tutacak fikirleri belgelemek takdire şayandır. Yorumlarınız bir köşe yazısına konu olmayı çoktan geçti, karanlığı aydınlatan bu fikirler, belki bir gönülde neşvü nema bulur, sevgilerle, Ramazan-ı Şerif"iniz mübarek olsun.
 Bahriye DUYMUŞ
 15 Ağustos 2011 Pazartesi 11:26
Sn.ÖZKILIÇ ; Ne mükemmel bir makale sizi kutluyorum.Sizin de dediğiniz gibi ;Bir insan yerinden öğrenmeden bin sene geçse ALLAH diyerek zikretse tesir etmiyor.Erbabından , Hocasından ders almadan “Ben kendim yaparım,kendim beceririm,kendim bilirim “ demekle olmuyor . Nitekim Mevlana Hazretlerinin dediği gibi ; Hiç kimse kendi başına bir şey olmadı .Hiç bir demir kendi başına keskin kılıç olmadı . Mevlana,asla Mevla i rum (Rum Diyarının Efendisi ) olamadı . Ta ki Şemsi Tebrizi’nin müridi olmadıkça .Hayırlı Ramazanlar.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi