Hayatının baharında kara toprağa düşen vatan evlatlarının “Şehit kanları” Anadolu’nun tapusu olmuştur. Kupkuru coğrafyayı Şehit kanlarıyla kutsallaştıran, imanlarıyla vatanlaştıran ölümsüz şehitler, kahramanlığın, yiğitliğin abidesi oldular. Cennet Kevserlerinden kâselerle ölümsüzlük iksiri içtiler.
Can pazarında cephelerden cepheye koşan yiğitlerin misk kokan, burcu burcu vatan kokan ikliminde ruhlarımız şad oldu. Hakkın hâkimiyeti, vatanın bölünmez bütünlüğü ve “İ’lâ’yı kelimetullah” için yurda kurban yiğitlerin manevî hatıraları gönüllerin huzuru olmaktadır.
Âkif’in diliyle:
" Ey şehit oğlu şehit isteme benden makber
Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber."
Peygamber kucağına emanet edilen şehitleri, Cenab-ı Hakk ölümsüzlükle müjdeliyor: ”Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz, onlar diridirler. Lâkin siz bilemezsiniz.” Bakara 154,
Gerektiğinde hayatını feda etmeyen korkak bir millet, zillete mahkûmdur.
“ Yaşamak zevki nedir bilmez ölümden korkan,
Gür bir imanla damarlarda ateşten bir kan,
Birleşip böyle diyorlardı derin bir sesle,
Yeri feth etmek için gelmiş 0 fatih nesle. ”
Cihad ruhundan yoksun kalmış milletler, köle olmaktan kurtulamazlar.
Hayatın her safhasında cihad ruhunun hâkim olması iman şuurunun bayraklaşmasına bağlıdır. Vatanımıza, birlik ve beraberliğimize, namusumuza, Kuran ve ezanımıza göz dikenlere karşı manevî iklimden soluklayan Peygamber yolunun hadimlerini, Cihangir Asya Orduları’nın kahraman evlatlarını yetiştirmek büyük bir ülkü olarak ele alınmalıdır.
“ Oturduğu dalı kesen insan tipi ” yerine kafaları ilim ve fenle dolu, kalpleri vatan ve millete hizmet aşkıyla çarpan, ahlâk ve fazilet timsali, bilgili ve imanlı nesiller yetiştirilmelidir.
Şairin:
“Ey yolcu şafaklar sökecek durma ilerle,
Zulmetlere kan ağlatacak meşalelerle,
İncitme dürüst ceddini Allah’ı seversen,
Milyarlarca şehidin ebedi varisisin sen."
Her karış toprağı ecdat kanlarıyla sulanmış olan mübarek vatan topraklarının bekçileri, tarihin derinliklerinden süzülüp gelen engin kültür mirasının varisleri, Kuran davasının hadimleri, Anadolu’nun maddî ve manevî yükselişinin teminatı olacaktır.
Bu gün Anadolu’yu parçalamak, ezanı susturmak isteyen kökü dışarıda ermeni uşağı P.K.K. her gün kan akıtmaktadır. Masum insanları katleden, çoluk-çocuk demeden kan kusan dinsiz ve zalim eşkıyaya karşı çok uyanık olmak zorundayız.
Müslüman Türk Milleti, bin yıldan beri Anadolu yaylasında yedi iklim dört bucakta at oynatmış, dünya haritasına mührünü basmış, i’la’yı kelimetullah için kıtalar aşmış, seller gibi kan akıtmış her şeye rağmen İslâm’ın kıblegâhına namahrem ayağı bastırmamıştır...
Allah’ı bir, Peygamberi bir, vatanı bir, bayrağı bir, kıblesi bir olan Müslüman Türk Milleti'ni bölmek isteyenlere karşı Tevhid Sancağı’nın, Kuran Bayrağı’nın altında gönül gönüle, omuz omuza olmamız gereken hassas bir mevsimi yaşamaktayız.
İslâm, ırkçı ve ayrılıkçı her türlü düşünceyi yasaklamıştır. Anadolu’yu bölmek isteyen hangi düşünce olursa olsun arkasında dinsizlik vardır, ecdadımızın tarihi hasletine düşmanlık vardır.
Düşman biliyor ki Anadolu engin kültürüne sahip çıktığı zaman, manevî temel dinamiklerine bağlı olduğu zaman, maddî ve manevî yönden kalkınacak, bütün dünya insanlığını sevgiyle, muhabbetle kucaklayarak dünyaya nizam verecektir.
Anadolu’nun “kıyama” kalktığı bu muhteşem diriliş, insanlık için huzur ve mutluluk dolu bir iklim getirecek, dünyada zulme yer kalmayacaktır. Dünyanın neresinde olursa olsun mazlumun hamisi zalimin korkulu rüyası olacaktır. Filistin’de inleyen, kolu kırılan mazlumların imdadına yetişecektir.
Her gün vatan evlatlarının, Mehmetlerin, öğretmenlerin ve polislerin “kahpe kurşunlarla” şehid edildiği bu günler, İslâm imanıyla bütünleşmiş kalplerin, millî bir heyecanla çelikten bir yumruk gibi “zalim ve kâfir eşkıyanın“ başına inmesi gereken birlik ve beraberlik günü olmalıdır.
Doğulusu, batılısı, kuzeylisi ve güneylisiyle bütün Anadolu insanı tevhid sancağının altında sevgi ve muhabbetle kucaklaşmalı; “Kuva-i milliye” ruhunu temsil eden iman destanını şaha kaldırmalıdır. Neye dost, neye düşman olduğunu çok açık bir şekilde ortaya koymalıdır.
Al bayrağa sarılı tabutlarda her gün bir Mehmed’in omzunda taşınan, vatan toprağına düşen şehitlerimizin acılarını yüreğimize gömüyor, gözü yaşlı analarımıza, yüreği yanık bacılarımıza sabr-ı cemil niyaz ediyoruz.
Şehitlerim, can yiğitlerim! Gözünüz arkada kalmasın, ruhunuz şad olsun.
ŞEHİTLER ÖLMEZ
Ağlama yar ağlama, yüreğini dağlama,
Düğün bayram bu günler karaları bağlama,
Şehit olan Mehmed’e yas tutup da ağlama.
Şehitler ölmez bacım elbette ölmeyecek!
Bu vatan hiçbir zaman asla bölünmeyecek.
Melekler hayran oldu can alırken canından,
Türk Milleti şan aldı şerefinden şanından,
Boyandı Türk Bayrağı mübarek al kanından,
Mehmed’in şanlı adı dilden silinmeyecek,
Bu vatan hiçbir zaman asla bölünmeyecek.
Şehitler ölmez dedi işte Hazreti Kuran,
Al bayrağa sardılar ayağa kalktı vatan,
Gökyüzüne bakınız Ya Mehmet’tir, ya Hasan,
Sana kıyan hainler ağlayıp gülmeyecek,
Bu vatan hiçbir zaman asla bölünmeyecek.
Bu Fakir Nurullah’tan Mehmed’ime bir destan,
Rahat uyu şehidim bak okunuyor Kuran,
Gözün açık gitmesin ey ölümsüz kahraman,
Şehitlerin al kanı hiç yerde kalmayacak,
Yemin olsun Allah’a intikam alınacak,
Nurullah ÖZKILIÇ
(Gülün Kırmızı Dudağı)
www.nurullahozkilic.com