Yaşı 40’a varmışlar çok rahat hatırlayacaklardır…
Büyükler ismini bilmedikleri çocuk yaştaki birine seslenirken “akıllı” diye hitap ederlerdi…
Şimdilerde “şey” her türlü çağrıya ünlem oluyor!
Eşya, insan fark etmiyor…
Oysa “akıllı” ne kadar edepli ve öğretici bir hitap!
Bir defa en başından bir “gard alış” vaziyeti var!
Öyle ya…
“Akıllı” diye nitelediğiniz birisinin akılsızca bir hareketine öncesinden set koyuyorsunuz…
Sonra…
O çocuğun şuur altına adam akıllı bir gönderme yapıp, “sen akıllısın, topluma faydalı işler yapmalısın” mesajı veriyorsunuz…
Edep, terbiye, haya öğretileriyle kuşatıyorsunuz…
Bu konuda Risaletpenah Efendimizin şu mübarek sözünü hatırlayalım…
“Hiçbir baba, çocuğuna güzel bir terbiyeden daha iyi miras bırakmaz.”
***
Terbiye mevzuunda büyük Atatürk’ün de harika bir tespiti vardır…
Diyor ki…
“Terbiyedir ki; bir milleti ya hür, müstakil, şanlı yüksek bir topluluk halinde yaşatır, ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder.”
El hakkk!
Edep öyle naif bir mefhumdur ki…
Kaybetmeye gör…
Asla geri döndüremezsiniz…
Buna istinaden söylenen akil insan sözü ise…
“Terbiye sınırlarından dışarıya çıkan, bir daha içeri giremez” dir…
Bu noktada…
Girizgahtaki yaklaşımı teyid eden Emerson’a ait harika bir tespiti sunalım…
“Terbiyenin sırrı çocuğa saygı ile başlar…”
Eyvallah!
İşte bunun içindir ki…
Bizimkiler tanımadığı çocuğa “akıllı” nitelemesiyle seslenir…
***
Bu alanda kötüye gidiş var!
Bakın sokaklara edep, haya, terbiye kavramlarından nasipsiz onlarca çocukla karşılaşacaksınız…
Yanlış anlaşılmasın…
Tarifimiz tinercilerden uzaktır…
“İyi aile” çocuklarını kastediyoruz…
Bir büyük yöneldi diye yol vermek, ayağa kalkmak bir yana…
Koca koca araçlar üstlerine geliyor da…
Yoldan dahi çekilmeyecek kadar edepsizlikte haddi aşanlar var…
İş bu derece şirazeden çıkmış halde…
Tam bu durakta şunu söyleyelim ki…
Terbiye ana kucağında başlıyor!
Ona öğretilen her kelime çocuğun şahsiyetine konan bir tuğla oluyor!
O durakta ciddi sıkıntı var!
“Cennet anaların ayağı altındadır” sözünü bu açıdan bir daha tefekkür de fayda var…
Bu mübarek söz…
Anaların vereceği terbiyedir insanı cennete götüren anlamına olmasın!
En azından bir başka manası bu olamaz mı?
Diderot ne diyor…
“Bir çocuğu terbiye ederken ilk düşüncem; onun namuslu bir adam olmasıdır. Bunun için de önce iyi bir yürek, sonra zeki bir kafa gerekir…”
O halde…
Bu tespitten hareketle “bir çocuk terbiyesizse aynı zamanda yüreksiz ve man kafadır” hükmü caizdir!
Terbiye konusunda kabahatin neredeyse tamamı büyüklere aittir…
Bir defa onlara yönelen bir yürek taşımıyoruz…
Bütün maharetimiz, maddi olgularla onları mutlu etmeye çalışmak…
Oysa…
İpin ucu orada kaçıyor da farkında olmuyoruz…
Belki de sırf bu sebepten dolayı…
“Terbiyeyle olabilecek şeyi kanunla yapmaya çalışmamalı…” denmiş…
Konuyla ilgili yazacak şey çok!
Önemli olanı azı ve özü…
Ona ilişkin son söz şu olsun: “Terbiye, iyiyi, büyüğü ve güzeli sevmektir…”