Bir kentin nereden geldiğini gösteren unsurlar nelerdir? Ya, nereye gideceğini ifade eden mefhumlar, kavramlar, belgeler, kanıtlar?
İşaret taşları, yol haritaları?
Bu soruya verilecek cevap, “kültür varlıkları” olursa kim itiraz edebilir!
İsterseniz bu kavramı önce tarif edelim.
Var olan, geçmişten devralınan ancak olduğu gibi bırakılmayıp yeniden yapılandırılan, yeniden üretilen, zamanın ve kentin ruhuna uygun olarak oluşturulan, inşa edilen varlıklar…
Bu anlamda, Erzurum özeli için somutlaştırmak gerekirse, Ulu Camii, Çifte Minareli Medrese, Yakutiye Medresesi, Saat Kulesi …
Aynı şey tarihi niteliği olan ama restore edilerek kullanıma sunulan bütün yapılar için geçerlidir. Mesela, Şeyhler Camii, hatta yakın zamanda restore edilerek hizmete sunulan Şeyhler Medresesi ve Hamamı.
Bu kalemde bir çırpıda sayılabilecek daha yüzlerce eser var. Bunlar kentin geçmişini anlatıyorlar. Kimlerin, hangi duygularla bir kenti mamur hale getirdiğini, hiçbir ilave belgeye gerek duymadan anlatan esaslı mühürler.
Zaten, kent kendisini içerisinde barındırdığı eserlerine ifade ettirebiliyorsa kent özelliğini kazanmıştır.
Bu noktada bir eksiğimizin altını çizmek istiyoruz.
Yayınlanmış kaynaklara baktığımızda, Erzurum’un ciddi bir “Kültür Varlıkları Envanteri”nin olmadığını görüyoruz.
Bölük pörçük çok sayıda çalışma var. Ama, Erzurum’un ilçeleriyle birlikte tamamının bir arada kayda geçildiği bir eser, yazık ki yok!
Olan çalışmalar da zaten Atatürk Üniversitemiz menşeli.
***
Son yıllarda tarihi niteliği olan hemen bütün illerde buna benzer çalışmaların yapıldığını biliyoruz. Üstelik, öylesine ince elenip sık dokunarak yapılıyor ki, ilgili kentlerin en ücra köşesinden dağına bayırına küçük bir ayrıntı dahi es geçilmiyor.
Erzurum her şeyde olduğu gibi burada da gerilerden geliyor.
Ağzını açan “tarihi kent” nitelemesini yapıyor, ama, tarihi vesikalara göz atan, ele alan yok!
Kültür Bakanlığının çalışmalarına bakıyoruz mesela, envanter nitelemesini hak edecek bir belge yok! Kaldı ki, talebimiz “şurada şöyle bir eser var, şu tarihten kalma” şeklinde olanı değildir.
Bu tarz anlatımlar, yani, kültür varlıklarının, hangi dönemde hangi malzeme ile inşa edildiğine, nasıl bir işçilikle yapıldığına takılmak, o varlıkları vücuda getiren his dünyasını anlayamamak, dolayısıyla da kenti hakkıyla tanıyamamaktır.
Envanter kelime manasıyla saymak, sıralamak olsa da, “Kültür Varlıkları” için tek başına bu yetmez.
Bu ayrıntılı envanterin çıkarılması bir kuruma da havale edilmemeli diye düşünüyoruz.
Akla ilk gelen müessese Kültür Müdürlükleri olsa da, Vakıflar bize göre çok daha ayrıntılı bilgilerin depolandığı birimler. Üniversitelerimizin ilgili fakülteleri hakeza. Ve diğer birimler… Hatta bireysel gayretlerle toparlanmış bilgiler.
Hepsi bir araya getirilerek bir an önce bu çalışmanın yapılması gerekiyor.
Kaldı ki, hükümetin sahaya yansıttığı ciddi bir hassasiyet de var.
Bu konularla ilgili başlatılacak girişimlerin maddi ve manevi destek ayakları da hazır.
O halde, birileri bu işi sahiplensinler artık.
Tabii iş dönüp dolaşıp bir adresi işaret etmemizi de gerekli kılıyor.
Hem devleti, hem hükümeti, hem de milleti temsilen, tabii ki Valilik.
Zaten Valimiz de bu konulara oldukça duyarlı.
İnşallah, tez zamanda bahsettiğimiz kıvamda bir çalışmanın başlatılmasına vesile olurlar.
Buna hakikaten ihtiyaç var!