Ramazan’a bir gün kala “nekropol”den bir kesit aktarmak istiyorum.
İsterseniz önce “nekropol” ü açıklayalım.
Malum, metropol büyükşehir anlamına kullanılıyor.
Gerçi bizde kavramları eciş bücüş hale getirmek, tarifinden uzaklaştırıp, yeni ve anlamsız bir hale sokmak pek bir geçerlidir.
Bu yüzden, komik kaçsa da, anlı şanlı aydınlarımız, TV yorumcuları, üstüne basa basa “metropol şehir” diyorlar.
Belli, bu sakat halin geçmişi çok uzun yıllara dayanıyor ki, o meşhur aforizma üretilmiş.
Hatırlatalım:
"Babıâli yüksek kapısından mürur edip geçerken tesadüfen rast geldim yek bir atlı süvariye. Ona sordum sual ettim, yer misiniz önşo lahana?
Anlaşılır olsun diye lügat sunalım.
Babıâli (yüksek kapı); mürur etmek (geçmek); tesadüfen (rast gelerek); yek (bir); süvari (atlı); sual etmek (sormak) manje vu ön şo Fransızca lahana.
Bir kelimeyi ardı ardına eş anlamlısıyla kullanma.
Uzatmayalım ve nekropolü kayıt altına alalım: “Ölüşehir”.
Ne demek bu?
Ruhtan yoksunluğun ifadesi!
Bütünüyle kadavra!
Farkındayız, izahın netleşmesi için somut bir örnek gerekiyor.
O halde yer ve mekan verelim. Erzurum’un en eski yerleşim alanlarından olan Hasan-ı Basri Mahallesi. Prof. Dr. Recep Akdağ Caddesinin tam ortasında bir mezar yeri. Hasan-ı Basri Hazretleri Türbesi.
Erzurumlu olup da bilmeyen yoktur! Hem mekanı, hem mukimi. Ama, türbenin kapısına varıp ziyaret eden kaç kişidir?
Kamerayla takip mümkün olsa, senede üçü, beşi geçmediği görülür.
Zira, bahçe kapısına büyükçe bir kilit asılmış. İçeri girmek ancak duvardan atlamakla mümkün.
***
Erzurum’a ruh veren ve “nekropol” olmaktan uzak tutanlardan birisidir türbede yatan. Şehrin tarifinde önemli bir yeri bulunuyor. Gelin görün ki, bahçe duvarını aşsanız, bu defa türbenin kapısındaki kilitle karşılaşıyorsunuz.
Hadi bütün bunları korunaklı olsun amacına bağlayalım.
Pencereler ardına kadar açık ve mezar kısmı alabildiğine pis. Uzanıp bakan, hele küçük bir ışık yönlendiren herkes bu gerçekle yüzleşir.
Ve tabii, Erzurum’u “nekropol”e tık nefes koşturan zihniyeti sorgular. Bahçesi çok güzel, ağaçlar ve orta yere özenle yapılmış havuz ile güzel bir görünümü var.
Ne ki, bakımsız ve ayrık otlarından geçilmez halde.
Girişte yine ilgisizlikten pas tutmuş bir tabela var. Üzerinde “Hasanı Basri Hazretleri Türbesi ve Parkı” yazılı. Alt kısmında yapım tarihi: 1993. Yaptıran: Erzurum Belediyesi.
Tam 21 yıl önce imar edilmiş. O yıllardaki Belediye Başkanı kim diye merak ettik, Mehmet Ali Ünal ismine ulaştık.
Daha çok büyüklerimizin aktarmasıyla tanıyoruz kendisini.
Dadaş kavramıyla örtüşen kıvamda bir büyüğümüz. Erzurum’u hiç terk etmemiş; yüksek rakımın tetiklediği rahatsızlığına rağmen kendini adadığı kentinde yaşıyor. Sağlık ve huzur diliyoruz.
O’nun şehir eminliğine şehadet arayan bu türbeye gitsin.
Ya ondan sonra gelenler?
Onlar için de, mevcut hale baksınlar. Başka yere gitmeye gerek yok. Şehrin göbeğinde, Erzurum’un mührü hüviyetindeki bu esere yönelmek yeter de artar bile.
***
Yaşayan şehirden kadavra kente yolculuk böyle oluyor işte.
Kentin ruhu anlamına gelen, canlı kılan yapıları, korumak ve yaşatmak gibi bir derdiniz olmazsa, gidilecek menzilin adıdır “NEKROPOLİ”.
Eskiler insanı tarif ederken “nerede yaşadığının farkında olan idrak sahibi varlıktır” derler.
Bu eşsiz tanım çerçevesinde günümüz insanına bakmaya ne dersiniz?
Sahi idrak ve bilinç düzeyimiz ne ölçüdedir?
Cevap Fuzuli’den olsun: “Gördüm ki sualime cevaptan başka nesne vermezler!”