“Birleşmiş Milletler Genel Sekreterleri son raporunda ‘Kıbrıs’ta BM askerleri durumun sakin geçmesi için vazgeçilmez bir görev ifa ettiler demiş’. “Öyle mi? Kıbrıs’ta barışın ve sükûnetin simgesi BM Barış Gücü değildir. Türk Barış Kuvvetleridir. Waldheim, bu gerçeği raporuna geçirecek büyüklükte ve cesarette bir kişidir. İnsanlık ve barış adına bunu kendisinden beklemek bizim hakkımızdır.” 1979 Dr. Fazıl KÜÇÜK
Bölgemizde Neden Yahu’nun askerlerinin cinnet geçirmiş gibi kadın çocuk gözetmeden insanların üzerine saldırmaları ne yazık ki birkaç protesto ile geçiştiriliyor. Ölü sayısının artmasının nedeni öldürülenlerin savunmasız olmasından kaynaklanıyor. Amerika’ya sırtını dayamış olan Neden Yahu’ya dur diyecek bir makamın kalmadığı ortalıklara çıkıyor. Yapılan bütün saldırılara karşın şu ana dek Hamas’ın gücünün kırıldığı söylenemiyor.
İ-kinci bir cephe olarak Hizbullah’ın ortalıklara çıkarılması savaşın uzun süre ile sürgit edebileceğinin de göstergesi oluyor. Savaşın önlenmesi ve ateşkes görüşmelerini yürütmeye soyunan ülkelerin savaşın devamından yana görüntü veren silah üreticisi ülkelerin olmasıdır.
Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşta olanca hızı ile karşılıklı saldırılar devam ediyor. Dışarıdan aldığı desteklerle Ukrayna’nın önde gideni cephedeki askerlerin firarlarının artması nedeniyle sıkıntılı günler geçiriyor. Dış ülkelere duyurular yaparak paralı asker bulma uğraşını veren Zelenski’yi daha zor günler bekliyor. Rusya’yı bulduğu dış desteklerle dize getiremediği artık ortalıklara çıkmıştır. Bu nedenle elden gelenlerle ancak şu andaki durumu yaşayacağını görünüyor.
Sürekli olarak savaş ve onun sonuçları ile uğraşılırken Türk Yunan ilişkileri konusunda 2025 yılında arada var olan konuların aşılabilmesi için bir süredir yapılamayan görüşmelerin yapılacağını Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgos Yerapetridis Kathimerini gazetesine yaptığı değerlendirmede 15 aydır kesik olan ve yapılamayan görüşmelerin başlatılacağını söylüyor. Ülkesi ile Türkiye arasında yeterli güvenin oluşmadığını bu durumu aşmanın yolunun açık görüşmelerle aşılabileceğini ve adım adım bunun başarılabileceğini söylüyor.
Yorgos Yerapetridis bu yolun aşılamamasının savaşa gidilen bir yol olacağının nedeni oldduğunu söylüyor. Bay Bakan bunları söylerken Kilisedeki papazlardan izin aldığı kuşkusunu öne çıkarıyor. Bir yanda güler yüzlü ve iyi niyetli gibi görünecekler arkasından da sopa gösterecekler. Türkiye’nin bu yönlü müzakerelere karşı olmadığını hemen herkes biliyor. Konuşmasını tamamlarken “ileriye giden yolun çatışmadan değil tartışmadan geçtiğini” söylüyor.
İki ülke arasında Ege’de kıta sahanlığının yanı sıra Münhasır Ekonomik Bölge’nin de belirlenmesi gerekiyor. Bu konularda uzun yıllardır yapılan müzakerelerde arpanın boyu kadar bile ilerlemenin sağlanamadığının temel gerekçesinin güven unsuru olduğu biliniyor.
Açıklamasının devamında Kıbrıs konusuna değinmemesi yukarıdaki konuların unu ipe sererek zaman kazanma oyununun oynanacağını çağrıştırıyor. Başlarda konuların çözülmesi için göstermek zorunda olduğu dilini açıklamasının sonrasında yaban arısının dilinin yakınlarında dolaşıyor olmasından kaynaklandığını kaydetmek gerekiyor. Uzun yıllardır çözülemeyen Kıbrıs konusunun
temel nedeni müzakere masasına kırmızı çizgimiz vardır önce bunları kabul edin sonrada uzlaşırız yaklaşımı olduğu yadsınamaz bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Genel Sekreter Antonio Guterres’in karşısına aynı gerekçelerle oturulması halinde daha çok Newyork seferleri düzenlenir. Kırmızı çizgiler Kıbrıs konusunun çözümünün önündeki en büyük engelin aşılmaması halinde yukarıda da değindiğimiz gibi başka ülkelere de gidilerek çözüme ulaşılamayacağının bilinmesi gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…