Ruhları temizleme ikliminden kayıp giden ikinci gün…
Şükür Erzurum’da yaşıyoruz.
Ramazanın her anını hissedebiliyoruz.
Sabah namazına kadar şehir ayakta.
Camilerimiz her vakit hınca hınç dolu.
Attığınız her adım bir vaaz hükmünde.
Elbet, bu iklime yakışmayan görüntüler de düşüyor.
Olsun, insanın olduğu yerde bunlarda olacak.
Asabi olma halleri…
Bunları da, tuz biber kabilinden değerlendirelim.
Bu demek değil ki, onaylıyoruz.
Olmaması lazım…
Her uzva oruç tutturmak gerekir tespiti bu maksatla söylenmiş zaten.
Kırıp, dökmeden…
İncinsen de incitmeden!
***
Bu yıl da geçen seneler olduğu gibi 8 camide hatimle teravih kıldırılıyor.
İlgi çok büyük!
Üstelik, bu camilerin teravih cemaati ramazanın birinci gününden sonuna kadar aynen devam ediyor.
Önceki senelere göre şimdilerde rağbet çok daha arttı.
“Hatim indirme” hükmünden dolayı bir taşla iki kuş vuruluyor.
Ne güzel…
Allah herkesin ibadetlerini kabul etsin.
***
Noksan bulduğum ise, eskiye oranla çocukların camilerden uzak tutulması.
Oysa, ibadethanelerin süsleri çocuklarımız.
Eskiden büyükler, okuma yazma bilmeyen üç, dört yaşlarındaki evlatlarını yanlarında camilere götürürlerdi.
Yahut, mahalle camilerinde kendiliğinden gelen çok sayıda çocuk olurdu.
Ses şamata ayrı bir lezzet katardı.
Bu anlamda bir hoşnutsuzluğumuz var.
Büyüklerimiz iftar sonrası camilere “aman evladım uslu ol” öğüdüyle uğurlarlardı…
Malum, uslu ol, akıllı ol anlamınaydı.
Şimdi bu uyarı yerini “akıllı telefon” hediyelerine bıraktı.
Evlat sahipleri kendilerini gözden geçirsinler…
Ebeveynlerinin onlar için yaptıklarını, onlar da evlatlarına uygulasınlar…
Ağzını açan eski ramazanlara özlem ifade ediyor ya…
O özlemi ortadan kaldırmanın atılacak ilk adımı budur.
Üstelik orta yerde eşsiz bir de ata uyarımız var:
“Ağaç yaşken eğilir”