Minnacık bir kız çocuğu. Daha 9 yaşında. Taşımalı eğitim alıyor. Evinden 20 kilometre uzakta bir okula sürekli araçla gidip geliyor. Kar yolları kapayınca bindiği araç yolda kaldı da, halinden haberdar olduk…
Ayağında yazlık naylon terlikler var. Sırtında ise sadece önlüğü. Kış günü o soğukta adeta çıplak…
Seyreden herkesin içi ürperdi; canı yandı. Siverek Kaymakamının da öyle. Zira, ertesi TV’lere yansıyan görüntüler vardı. Kameralar eşliğinde ayakkabı, bot, mont servisi yapılıyordu. Aslına bakılırsa insanın canını yakacak görüntüler o kız çocuğunun naylon terlikli halindense kaymakamlığın bu “görün beni” diyen yaklaşımı olmalı.
Şahsen bendeniz böyle düşündüm. Rezalet bu dedim. Kaymakam Bey özür diliyor ama, kabahatinden büyük bir duruma düşürerek.
Olması gereken, Siverek Mülki Amirliğinin rutin bir kontrol yapması, bu durumda olan kim varsa onlara çok önceden bu tür yardımları yapması. Üstelik de, bunları bütün bir ülkenin gözüne sokarcasına değil. Gizli, saklı.
***
Şimdi düşünsenize o kızcağızın ruh halini. Arkadaşlarının yanında düştüğü durumu. Onlarca yıl bu deformasyon aşılamaz. Çevremizden biliyoruz. Çocuk yaşta yaşadıklarını anlatıp, kimilerine olan kızgınlık, kırgınlık duygularının nasıl giderek büyütüldüğünü.
Bir hekim arkadaşım benim için bu konuda çok çarpıcı örnektir. Babasının halk nezdinde istismar edilen pozisyonuna isyan edip, kimseye güvenmeyişini, herkesi tehlikeli ve sevimsiz buluşunu. Önceleri anlam veremiyordum; sonra fark ettim ki, bu durum insanın ruhuna adeta nakşoluyor. Tedavisi de zor!
O halde, devlet eliyle bu tür çirkinlikler niye sergilenir anlamak mümkün değil. Sayın Başbakan’ın bu konudaki yaklaşımını çok net olarak biliyoruz ki, bizim gibi düşünüyor. Yardımların gizli yapılmasının olmazsa olmaz olduğunu dikte ediyor. Buna rağmen ne bu aymazlık? Bu ayıp niye?
***
Bu konu defalarca yazıldı, çizildi ama… Kimin umurunda. Herkes kendi piarının peşinde. Nasıl yaparım da, bir fırsatını bulup adımdan bahsettiririm. Yani, nefsi hesaplar. Desinler yaklaşımı. İsmim duyulsun, namım yürüsün!
İçişleri Bakanımız da bu konularda çok tecrübeli bir isim. Bence, hiç değilse bundan sonrası için bir genelge yayınlayıp, bu tür çirkinliklere mani olmalı. Yapan için de bir müeyyide uygulamalı.
Bu durum sadece Kaymakamlar için de geçerli değil. Devlet çeşmesinin başında kim varsa hepsi için… İstisna olmadan… Özellikle de Belediyeler… Bir taraftan eşrefi mahlukat diye tarif ediyoruz insanı, öte yandan yerin dibine sokmak için elimizden geleni yapıyoruz. Reva mı?
Umalım ki, son olsun! Ve yine umalım ki, empati yapabilen yürekler kamu yönetiminde yer bulabilsin. Bu hali en iyi tarif şu eşsiz beyitle mümkün: Cihanda adem olan bigam olmaz,onun için bigam olan adem olmaz.