MENÜ
Erzurum 22°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
“Adam olmak”
Metin Boşnak
YAZARLAR
2 Aralık 2013 Pazartesi

“Adam olmak”

Kültürümüzün dili “erkek” olduğu için,  “adam olmak”  en üst değer kabul edilir.  “Adamlık” tekmili birden her kemali içerir. “Adam gibi” olmak iyi, düzgün, kusursuz olmak ve yapmaktır. Mesela, basketbolu kadınlar oynasa bile, “adam adama” gölgeleme yapmak zorundadır. Fıkralarda “adamın biri” bir şey yapar hep, “adamlar yapmıştır abi!”

İkinci büyük kategori olarak “erkeklik” gelir. Kadın, “erkek” olmaya özendirilir; ama “adam” olamaz. Kadınlar cesur işlere girişince, “erkek” gibi yaparlar. “Kadın gibi ağlamak” “erkek”lerin zaafıdır. Böylece hem kadını hem ağlamayı aşağılar “erkek”. “Erkek” ağlamayınca, doğrudan ve doğuştan yücelir; duygudan yoksun kas kütlesi ve beyincik öne çıkar.

Kadın ise, doğumdan sonra, erkek çocuğuyla biraz terfi eder “erkek” mahalline. Müslüman ülkeyiz ya! O zaman Türkiye, “she” olamaz, “he” olmalıdır. Kadın eksiktir çünkü. Aristo da böyle diyordu, ama Müslüman değildi. Diyordu ki, kadın “eksik (“imperfect”) olan erkektir.” Yani erkek mükemmel oluyor; kadın, o mükemmellikten uzaktır. Bunlara kadın görünümlü ancak kadınlığı “erkeğe” ram etmekten öte bir gayesi olmayan ve bunu da güya “dini” ve “psikolojik” verilerle yapanlar var ki kullandığı “bilimsel” kaynaklar dahi yabancı kökenlidir ve ataerkil ruhsal çözümlemeleriyle Freud’a rahmet okutuyorlar.

Dahası, Tevrat’ın dilinde kadın “yardımcı” eleman, erkekten çıkarılan yan üründür. Cemaatin dilinde “kadın fitne, şer, bela”dır. İslam’ın dilinde bunlar yok da, Müslüman “erkek” hangi “cahiliye” diliyle konuşuyor ki? Kadın kocasının “rıza”sını almadan cennete giremiyorsa, bilmediğimiz bir “erkek cenneti” filan mı var?

Peki, kadın nasıl oluyor da kendine yapılan hakareti içselleştiriyor? Kadın önce “erkek” olmalı, sonra da “adam” belli ki! Bilimle uğraşan kadınlarımız, bilim “adamı” olmanın zorluklarından bahseder. Ama bilim kadınımız akademisyen olmak için “erkek” gibi mücadele etmiştir.

“Erkek gibi kadın” ise, erkeklerin hem korktuğu hem takdir ettiği kadın olur. Erkek için “erkek gibi kadın” erkeğin “karısı” haricinde herkes için takdir konusudur. Kızının erkek gibi olması, “dişli” olması iyidir. Annesinin, babasıyla “erkek” gibi konuşması da öyle. Patronu olan “erkeksi” kadın da “OK”dir hani! Ama karısı haddini bilmelidir. Evli olduğu kadın karısıdır “erkek” olanın; “eş”i değildir.

“Erkek” “karısı” ona “erkek” olduğunu hatırlattıkça erkekçe anlam kazanır. Yani, kadın onun “erkek” olması için eşine annelik ve sevgililik arasında bir yerde durmalıdır. Yani, “erkek” aslında kendi kimliğini kadın üzerinden edinmek için çabalar. Bu çaba “erkek”teki çorak adamlık ne kadar derinse, o kadar dolu sarnıç ister. Çıkrığın kollarında birkaç bilezik yeterlidir.  Sonra, kadın “erkeğini” adam yapmaya çabalarken, artık kendisi “erkek” olur. “Erkek” kafası ancak nişanlıyken “eş” bilir kadını; “tapu mülkiyeti” henüz yoktur. Evlendikten sonra “karı”sı olur; artık kadını “almıştır.”

Hâsılı, kaybedilen kimlikler arasında “erkek” kadından, kadın erkekten uzaklaşır bu sefer. Daha da garip olanı, kadın erkekten çok “erkek gibi kadın”dan korkar. “Erkek gibi kadın”, kadın bedeniyle erkeğin “aklını” birleştirmiştir. Bu nedenle, “kadın gibi kadın”dan daha tehlikelidir. Öte yandan, ”erkek gibi kadın” ne “erkek” ne de “kadın” kimliğini içselleştirmiştir. Kendi içinde, kazandığıyla kaybettiği arasında bir sürgünü yaşar. Ev'de kalmakla ev’li olmak arasındaki farkı anlamaya çalışırken "çıtır"dayan bir “erkek” hayalini, çatırdayan bir birlikteliğe dönüştürmeye başlar.

Ve...

 “Erkek” ezelden beri meşru olan hâkimiyetini kadın ve “erkeksi kadın” arasında rekabete açar. Hâkimiyeti kadar hâkimliği de elinde tutar böylece. “Erkek” belki de en büyük becerisini kadınlar arasına “serbest pazar” rekabeti sokup onların savaşını seyretmekte gösterir. Daha da büyük başarı ise, kadınlara “kadın, kadının kurdudur” diye kendini onların diliyle tartışılmaz kılmaktır.  “Erkek” kendi sistemini kendine göre kurunca, annesiyle başlayan süreçte kız kardeşine, evlenmeyle başlayan süreçte de “kadın”ına fark atmak isteyecektir. Tersine bir mantıkla da kadın, henüz genç kızken “ağabey” ve diğer erkek kardeşin neden daha “favori” olduğunu anlamadan, evlenir ve “erkeğini” favori kılmanın değerlerini yaşamak ister. 

“Erkek” aslında kadından korkan varlıktır. Korkularını içinde yaşadıkça kendini “erkek”leştirir. Kadın ona kimliğindeki zayıflıkları hatırlattıkça, erkek kadının “zayıf” olduğunu ifade ederek rahatlar. “Erkek”liğe adım attıktan sonra sokulduğu süreçte “erkek” diğer “erkekle” rekabetin korkusunu yaşarken, kadını kendine onur ödülü olarak görmeye başlar. “Rüştünü” ancak kadınla ispat ettikçe diğer “erkeğe” fark atmanın gururunu yaşar.  Halbuki erkek aslında baba olana kadar çocukluğunu muhafaza ve müdafaa etmektedir. Çocuğuyla büyüdükçe “adam” olmaya yaklaştığını dede olmaya yakın anlar.

Küçüklükten büyüklüğe adım atarken “adam” olmak uyarıları çalınır kulağımıza. Bu alan sadece erkek çocuklara özgü gelişir. “Bizim oğlan” büyür, “erkek” olur. “Bizim kız” büyür, ama “kadın” olmaz; “bayan” olur. “Adam” olmak zaten kimliğin üstü olduğu için cinsellikten arınmış bir "kâmil" insan kategorisi oluştururken, “erkek” hâlâ “erkek” kalmaya devam eder.  O nedenle, “kadın” deyince “adam” olmayan algılar girerler devreye. Kadınlık, cinselliktir çünkü. “Dam” olmakla sınırlı bir alanda yapılan tango ise, kadının “adam” ararken “erkekle” buluştuğu varlık alanı olarak kalır. Ve o kadın ona müstehaktır.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 zahit
 2 Aralık 2013 Pazartesi 14:14
Gayet keyifli bir yazı. Feminel bir pencereden yaklaşılmış. Hani yazarın kimliğinden erkek olduğunu anlamasak bu yazının yazarının kadın olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdik. Kuşkusuz yazı kalitenizle birlikte, bir erkek olarak "karşı taraf"tan bakabilme yeteneğinizi yürekten kutluyorum.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi