MENÜ
Erzurum 13°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Çabaların Zorlanması
Ahmet Göksan
YAZARLAR
17 Şubat 2012 Cuma

Çabaların Zorlanması

“Kıbrıs Türk’ü dünyanın en medeni milletleri arasında yer alan münevver, olup bitenleri günü gününe takip etmesini bilen, toplum yararına çalışanları takdir edebilecek kadar yüksek seviyede bir halktır. Kimseden ne milliyet, vatan, bayrak dersi almaya ihtiyacı vardır. Ne de haksızı müdafaa edebilecek kadar şuurdan mahrumdur. O daima haklının yanında yerini almış, hiçbir zaman haksızın tarafına geçerek hakikatleri örtbas etmek yolunu tutmamıştır.” 1974
  
        Dr. Fazıl KÜÇÜK
 
            Mendil büyüklüğündeki ülke, önümüzdeki Temmuz ayında başlayacağı AB dönem başkanlığı görevine hazırlanıyor. Bu hazırlıklarını sürdürürken bölgede bulunan yeraltı zenginliklerini nasıl pazarlayacaklarının da hesaplarını yapıyorlar. Münhasır Ekonomik Bölge diye tanımladıkları bölgelerde bulunan doğalgazla bölgedeki dengeleri de üst alt edeceklerinin de hesaplarını yapıyorlar. Doğalgaz yataklarına yapılacak olan yeni yatırımlarla da ekonomik olarak düzlüğe de çıkacaklardır. AB’nin üyesi olarak da birliğin bütün desteklerini arkalarında bulmaları sürpriz olmayacaktır.
            AB için enerji güvenliğinin son derece yaşamsal önemde olduğu biliniyor. Bunu sağlayabilmek için adadaki uyuşmazlığın çözümünü ısrarla AB normları içinde arıyorlar. Onlar açısından adanın birleşmesini ve kendilerince işgalin sona erdirilmesini, birliğin içinde aramalarının son derece doğal olduğuna vurgu yapmak durumundayız. Çözümü BM’de arıyor görünmeleri inandırıcılıktan uzak olduğu biliniyor. Bu inançta olduklarını Dışişleri Bakanları Erato Kozaku Markullis; “gelecekte adanın yeniden birleşmesi ve işgalin sona erdirilmesinden sonra, Türkiye ile de ilişki içinde olmayı umduklarını” söylüyordu.
            BM’ in uluslararası bir kurum olarak 1974 yılından bu yana sürekli olarak iki bölgeli yapıdan yana olduğunu değişik kararlarla ortalık yere koyduğu biliniyor. Bu yaklaşıma hiçbir zaman içten yaklaşmadıklarından çözümü AB içinde aradıklarını yinelemek istiyoruz. Rum ve Yunanlı siyasetçiler AB projesini adanın Yunanistan’a bağlanmasının yolu olarak gördüklerini söylüyorlardı. Bu yöndeki çabalarının dönem başkanlıkları döneminde ivme kazanması şaşırtıcı olmayacaktır.
            Bölgedeki dengeleri sağlam bir zemine oturtabilmek adına bölge ülkeleri ile anlaşmalar yapıyorlar. Bu nedenle de adada çözüm konusunda kendi isteklerinin gerçekleşmekte olduğunun türküsünü çığırıyorlar. Adadaki çözümsüzlük ateşinin üzerine benzin dökerek yaklaşıyor olmalarının nedeni de bu olsa gerek.
            Kıbrıs Barış Harekâtları sonrasında uygulamaya koydukları “uzun süreli mücadelenin” temelinde bu olgu yatmaktadır. Dönemin din adamı kılıklı yöneticisi Makarios, Larnaka uçak alanında 1975 yılında “Kıbrıs Türklerini ve Türkiye’yi dize getirmek için uzun süreli mücadeleye başlayacağız. Bu dönemde Ermeniler ve Türkiye’deki ayrılıkçılarla işbirliği içinde olacağız” diyordu. O günlerden sonra yaşadıklarımızın temel dayanağı kendiliğinden ortalık yerlere çıkmaktadır.
            Şimdilerde Fransa’nın bayraktarlığını yaptığı Ermeni oylarının devşirilmesi hesaplarının temelinde de bu olgu yatmaktadır. Birleşik Amerika Devletlerinde başlayan, Fransa’ya daha sonrada adeta kanser gibi diğer ülkelerdeki Türk diplomatlarının öldürülmelerini de soykırım olarak tanımlamak gerekiyor. Planlayıp görevi başındaki görevli kişiyi öldürmenin bir başka anlamı varsa bilen varsa beri gelsin diyoruz.
            Türkiye Cumhuriyetini işlemediği ve yapmadığı bir eylem nedeniyle suçlamak uluslararası hukuka da aykırıdır. BM’ in başlıca yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı, Nazilerin işlediği suçlardan ötürü Almanya devleti aleyhine başka bir ülke mahkemesinde dava açılamayacağına ilişkin kararı geçtiğimiz günlerde açıkladı. Alınmış olan bu mahkeme kararını kazanım olarak okumamız gerekiyor.
Mahkemelerde dava açılamıyorsa parlamentoların aldıkları kararların bütününü yasal dayanaktan yoksun olarak tanımlamak ve saymak gerekiyor mu ne… 
            SEVGİ ile kalınız…
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2025 Erzurum Gazetesi