“Yıllardır yan yana yaşadığımız kimselerin kalbinde yatanın ne olduğunu herkesten fazla bilen bizleriz. Bir taraftan cumhuriyetin temelleri atılırken, aynı zaman da her gün bir taş da sökülüyordu… Bunları yapanlar Türkler değil Rumlar olmuştur. Anayasadaki Türk haklarını gasp edenlere karşı durmuşsak bu hür yaşama azminde olan halkın yapmaya mecbur olduğu milli bir vazifedir.”1969
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Tarih bilgimizi değerlendirirken fazladan ayrıntıya girmeden dünyanın sürekli olarak çatışma ve savaşlarla anıldığına tanıklık ediyoruz. Küçük çapta başlayan çatışmaların kısa süre sonra geniş katılımlı bir savaşa dönüştüğü biliniyor. Hıristiyan din adamlarının kışkırtmaları sonucunda İslam coğrafyasına yönelik saldırılar düzenlenerek adına Haçlı Seferler denmiştir. Adı geçen savaşların yıllarca devam ettirildiğinin de unutulmaması gerekiyor. Buna koşut bu savaşlar, Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgelere karşı yapılıyordu. Savaşların amacının dünyanın en güzel dini olan İslam’ı ortalık yerlerden kaldırmak olduğunu hemen herkes biliyordur.
Bir süre önce Amerika’da öküz affedersiniz İkiz kulelere yapılan saldırı sonrasında İslam=Terör algısı oluşturulmaya çalışıldı. Kısmen de olsa başarılı olduklarını söylemek istiyoruz. Günümüzde de bu algının yönü değiştirilerek İslam adına olduğu savı ile terör üreten gruplar oluşturuldu. Böyyük ülkeler cihatçı olarak tanımladıkları gruplarla mücadele ediyor gibi görüntü veriyorlar. Aynı zamanda silah üreticisi olan bu ülkeler gidişe dur demek için kıllarını dahi kıpırdatmıyorlar. Karşı çıktıkları takdirde ülkelerindeki silah üretimine de zarar vermiş olacaklarını iyi biliyorlar.
Fransa başta olmak üzere silah üreticisi diğer bütün ülkelerin ana esin kaynağı terör ve savaşların devam etmesidir. Böylece savaş sanayilerini de geliştirerek işsizliği de önlemiş oluyorlar. Onlar için insanın hiçbir değeri yoktur. “Silah üretimimizi geçici de olsa durduruyoruz” yönlü bir açıklamayı dahi yapamazlar. Bunun için saldırılardan sonra yapılan bütün açıklamalarını da inandırıcılıktan uzak buluyoruz.
Yaşadığımız ekonomik açmazın aşılamadığı noktada dünyanın 3. Paylaşım Savaşına doğru evrilmekte olduğu gerçeğini yaşıyoruz. Durgun olan ekonomilerinin yeni bir durgunluğu kaldırması olasılığı yoktur. İçinden geçmekte olduğumuz ekonomik açmazın 1. ve İ-kinci Paylaşım Savaşı öncesinin ekonomik göstergeleri ile bire bir örtüşmekte olduğunu da kaydetmek istiyoruz.
AB kazanı ise İngiltere’nin tutumu nedeniyle içten içe çatırdamasını sürdürüyor. Independent gazetesinin yaptırdığı anketin sonuçları geçtiğimiz günlerde yayımlandı. Halkın %52’si AB’nden ayrılmak istiyor. Bir ay önce bu oran%45’ten %47ye yükselmişti.Birlik içerisinde sürekli baş ağrısının daha fazla uzun sürmeyeceği ve 2017 yapılacak referandumla kesin sonuca ulaşıp ulaşmayacağını bekleyip göreceğiz.
Mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gideni Bay Nikos Anastasiyadis, Kıbrıs uyuşmazlığının çözümü halinde tarafların karlı çıkacağı önerilerini açıkladı. BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında adı geçen Bay, 1. madde olarak “galip veya mağlup bırakılmayacak” diye kükrüyordu. Bu önerisinin havada kalacağını da kendiside iyi biliyordu. Konuşmuş olmak için konuştuğu kendiliğinden sırıtıyordu. Konuşmasının 4. maddesinde ise, “vatanımızı, halkı, ekonomisini ve kurumlarını yeniden birleştirecek” adımların atılacağını söylerken tek ayak üzerinde duruyordu.
Haberleşme sistemlerinin ve cep telefonlarını her iki bölgede aynı uluslararası şirket tarafından yönetiliyor olmasına karşın ortak sistem kurma konusunda yapılan görüşmelerde şu ana dek olumlu bir sonuca ulaşılamadı. Benzer sıkıntı hellim konusunda yaşanıyor. Selanik Mahkemesi “Hallumi” adı altında hellim üreten bir Yunan Şirketine izinsiz şekilde üretim yaptığı için ceza keserek yasak getirdi. Bu kadar basit konularda bile uzlaşamayanlarla uzun erimli anlaşma ve hangi çözümde uzlaşacağımız meraka değer doğrusu. Önce anlaşmazlık yaratarak sonrasında da keserin sapı gibi her çözümü kendilerine yontuyorlar.
Görevine başlarken Bay Espen Eide, “yıllardır çözülemeyen Kıbrıs sorununu Ben çözmeye geldim” diyerek yüksek perdeden konuşuyordu. Şimdilerde umduğunu veya beklediğini bulamadığından olacak havlu atmaya hazırlanıyor. Son bir kez daha çözüm için fon arayışlarına devam ediyor. Bay Eide’nin bu yaklaşımına karşı haklı tepkiler oluştu. Paranın ötesinde halkın değerlerinin de olduğunu şimdilik anımsatmakla yetiniyoruz.Yakın bir gelecekte “Benden bu kadar” diyerek ayrılırsa bizler için şaşırtıcı olmayacaktır.
Müzakere masasından kalkmanın dünyanın sonu olmayacağı gerçeğinin artık görülmesi gerekiyor mu ne…
Sevgi ile kalınız…