MENÜ
Erzurum 16°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Sonsuzluğun Barışı
Ahmet Göksan
YAZARLAR
17 Kasım 2015 Salı

Sonsuzluğun Barışı

“Bizler hürriyet istiyoruz. İnsan gibi yaşamak arzusundayız. Alelade bir azınlık gibi telakki  edilerek Rum boyunduruğuna hiçbir zaman kendimizi  teslim etmemek azmindeyiz. Delik deşik olmuş bünyemizdeki yaraları bir an evvel savabilmek için hakiki bir barışa kavuşmanın azmi içindeyiz. Yarım  yamalak ve esecek en hafif rüzgarlarla yıkılabilecek bir bina kurmanın hiçbir faydası olmayacağını takdir etmekteyiz. Bütün gayemiz ebedi sulh ve nizamı sağlayabilecek, Türk halkının kaderini yine kendi elleri arasında bulunduracak bir neticeye ulaşmaktır.” 1968 Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

            Adada yürütülmekte olan müzakere sürecinin çok bilinmeyenli bir denkleme evrildiğini, hatta onun ötesine geçtiğini öncelikle kaydetmek istiyoruz. 1968 yılında Beyrut’ta başlatılan görüşmelerde nelerin konuşulmadığını şu anda sorgulamanın da bir anlamının olmadığını düşünüyoruz. Yine bu süreçte konuşulanlar hakkında inandırıcı resmi açıklamanın yapılmıyor olması fısıltı gazetesinin  satışını da bir hayli yükseklerde tutuyor. Buna karşın sürekli olarak sözü edilen kritik eşik  güven konusu başta olmak üzere mal mülk ve garantiler konusuna dayanmış bekliyor. Bu eşiği aşabilmek için her halde Godo’nun gelmesi bekleniyor.

            Yıllardır beklenen ve bir türlü gelemeyen Godo’dan umutlarını kestikleri anlaşılan karşı taraftakiler Garantiler konusunda Türkiye’nin tutumunu yumuşatmasını istiyor ve bekliyorlar. Konuya ilişkin olarak yanlış kapı çaldıklarını belirtmek durumundayız. Adadaki iki adet İngiliz üssünün de Garanti Anlaşmasının içeriğinde olduğunu bildikleri halde bu yolu seçmiyor olmaları ise ayrı maskaralık konusudur. Vur abalıya örneğinde olduğu gibi Türkiye’ye saldırıyor olmaları sokak  çığırtkanlığına koşut bir davranıştır.

            İngiltere bölge dengeleri açısından bu üslerinden ayrılacağına ilişkin olarak bu güne değin her hangi bir açıklama yapmamıştır. Suriye ve Irak’taki terör yuvalarını bombalamak için canları sıkıldığı zaman bu üslerini kullanıyorlar. Bu nedenle Garanti Anlaşması ile bağlı olan bu konuyu da onlara sormaları gerekiyor. Bu üslere karşı olduğunu uzun hava söyler gibi Akel’de konuşuyor.

            Akel Merkez Komitesi Kıbrıs Sorunu Bürosu Başkanı Bay Tumazos Çelebis’in Astra Radyosundaki konuşması Haravgi gazetesinde “Garantilerle Çözüm Çok Kızdırır” başlığı ile yayımlandı. Bay Çelebis, “Kıbrıs sorununun ana yönlerini Kıbrıs’ta Nato garantileri ve Avrupa Ordusunu da içerecek şekilde çözmeye yeltenirse sol, çözüme hayır oyu vermek zorunda kalacak” uyarısında bulunuyor. Akel milletvekili Stefanos Stefanu ise, “21. yüzyılda Kıbrıs’ın garantilere ve anavatanlara gereksinimi” olmadığını savlıyor.

            Bir an için söyledikleri doğru kabul edilse bile Türklerle Rumlar arasında var olan güven sorunun nasıl aşılacağına da açıklık getirmek durumundadırlar. Ortak yaşam alanlarını uyguladıkları terörle ortalık yerlerden kaldıranları güven sorununu çözebilmek için İngiliz anahtarının yeterli olmadığı noktadayız. “Gelin birlikte yaşayalım” söylemleri de fentezi olmanın ötesine çoktan geçmiştir. Güvensizliği aşabilmek ve Çözüm için maymuncuk mu kullanacakları meraka değer doğrusu. Bir olasılık olarak uzlaşmanın ve çözüm için anlaşma yapıldığını düşünsek bile, dünyanın en iyi ve ideal bir anlaşmasını yapsanız bile halka rağmen bu anlaşmayı uygulama şansınız yoktur. Dünyada da bir örneğinin olduğunu bilen varsa bir adım öne çıkabilir.

            Böyle karmaşık duyguların yaşanmakta olduğu noktada, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 32. Onur yaşına ulaşmış bulunuyoruz. Daha nice 32 yıllara demekten kendimiz alamıyoruz. Bu günlere gelinirken yaşananları genç kuşak ne yazık ki bilmiyor veya kasıtlı olmadığına inanmak istediğimiz düşünce yapısı ağır bastığından yeterince öğretilmiyor.

            Kıbrıs Türk’ünün bu noktaya nasıl geldiği anlatılıp ve söylenmese bile kolay gelmediği bilinmelidir. Bu adada özgür ve egemen olarak yaşayabilmemiz için verdiğimiz mücadele kişisel dürtülerin ötesindedir. Gerçeklerin anlatılması zamanının da geçmediğini düşünüyoruz. Yaşananların anlatılması sonrasında hiç kimse silahını alarak  dağa çıkmayacaktır. Gerçekleri öğrenmiş olanın huzurunu yaşayacaktır. Bizler gerçekleri anlatmak konusunda çekingen davranırken Lefkoşa’daki Fanoromeni Kilisesi içindeki okulda 1859 yılından günümüze dek Türk düşmanı kuşakların yetiştiriliyor olmasını anımsatmakla yetiniyoruz.

            Kıbrıs Türkleri olarak adada kalıcı olacağımızı yinelerken kalıcılığın yakın dönemde yaşananların öğretilmesinden geçtiğinin bilinmesi gerekiyor mu ne…

            SEVGİ ile kalınız…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2025 Erzurum Gazetesi