MENÜ
Erzurum 16°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Kervanın Ürüyeni
Ahmet Göksan
YAZARLAR
27 Ekim 2015 Salı

Kervanın Ürüyeni

"Kıbrıs'ın iki uluslu ortaklığına dayanan, iki kesimli federal bir cumhuriyet olarak kalmasının yararı herkesedir. Bunun sağlam ve kalıcı bir temele oturtulabilmesinin sırrı ise  Türkiye'nin garantisidir. Görüşmelerde ilerleme olacaksa hedef iki kesimli, iki uluslu, federal ve Türkiye'nin sağlam garantisine dayalı bir cumhuriyet olmalıdır." 1980 Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

                Ülkelerinde yaşanan çatışmalardan kaçarak canlarını kurtarmak için Türkiye'ye sığınan sığınmacılar, Türkiye'nin olduğu kadar dünyanın da sorunu olmaya devam ediyor. Özellikle Suriye'den gelenler büyük ölçüde sorun oluyorlar. Buradaki sorunun çözülebilmesi için sürdürülen çalışmalardan da ne yazık ki olumlu sayılacak bir çözüm çıkarılamadı. Sorunun ortalık yerlere çıkmasında rol üstlenenler sığınmacılar için çözüm yerine ipi una sermeyi marifet olarak görüyorlar. Bu konuda kimin cebinin kimin elinde olduğunu da çözmek olası değildir.

                Avrupa'ya gidebilmek adına yaşanan insanlık dramı, içinde bulunduğumuz yüz yılın yüz karası olarak tarihin kara sayfalarında yerini alacaktır. Kendi yarattıkları sıkıntının aşılması için parmaklarını kıpırdatmayan bu ülkeler eğer Suriye'ye silah göndermezlerse halk kendi ülkesinin sorununu kendisi çözecektir. Dışarıdan yapılan her müdahale sıkıntıyı içinden çıkılamaz noktaya taşımaktadır.

                İpin ucuna un serenler sığınmacıların Türkiye'de kalabilmesi için Türkiye'ye adeta rüşvet vermeye çalışıyor. Ülkelerine kabul edecekleri sığınmacılar konusunda bile net duruş sergilemeyenlerin almayı düşündükleri sığınmacı sayısı konusunda bile kendi aralarında anlaşmazlık yaşıyorlar. Alacakları sığınmacıların da ülkelerinde ne kadar süre ile kalabileceklerinin güvencesini veremiyorlar. Bir süre sonra uyum sağlayamadıkları gerekçe gösterilerek geri Türkiye'ye gönderebileceklerdir. Türkiye'nin 2013 yılında imzaladığı Geri Kabul Anlaşmasına dayanarak bu işleri yapabileceklerinin kuşkusunu taşıyoruz.

                Kıbrıs'ta yapılan müzakerelerde çözümün duvara tosladığı gerçeğini hemen herkes kabul ediyor. Toprak ve Garantiler konusunda yaşanan sıkıntıdan daha önemli olan güven sorunun aşılamadığı noktada çözümün gerçekleşmesi olanaksız ötesi bir durumdur. Gelinen bu noktada Rusya'nın "Kıbrıs garantiler olmaksızın çağdaş bir devlet olmalı" söylemi bu nedenle havada kalmakta olduğu gibi inandırıcı da olamamaktadır.

                Uyuşmazlığın ortalık yerlere çıktığı günlerden bu yana Birleşmiş Milletler adına çözüm için adaya gelen danışmanların oldukça  iddialı konuştukları biliniyor. Ayrılırken de sessiz sedasız ülkelerine dönüyorlar. Son olarak bu göreve atanan Bay Espen Barth Eide benzer söylemlerle görevine başlıyordu. Bir anlamda taraflara umut aşılamak için bu şekilde konuşmaları gerektiğini düşünüyoruz. Kısa süre sonra ise söylemle eylem arasında okyanusların olduğu gerçeği ile yüzleşince de gerekli gereksiz konuşmalar yaptıkları unutulmamıştır. Bay Eide'nin de bu yöndeki konuşmaları karşı tarafın da tepkisini çektiği için dengesiz konuştuğu suçlaması ile karşı karşıya kalmıştır.

                Bay Eide geçtiğimiz günlerde Simerini gazetesinde yer alan açıklamasında yine inciler döktürüyordu. "Yeniden birleşmiş Kıbrıs'ın yeni anayasasının yazılmasına çok yakınız. Anayasa çağdaş ve modern olacak" diyordu. Kafalarının içindeki düşüncelerin değişmediği bir ülkede yukarıda tanımlanan bir Anayasanız olsa ne yazar olmasa ne yazar. Önemli olanın güven unsurunun ortalık yerlerden kalkmamasıdır.

                Adada çözümün yakın olduğunun türküsünü çığıran Bay Eide, "Yıldızlar hizalandı. Türkiye bile anlaşmaya hazır" diyebiliyordu. Bu açıklaması ile Türkiye'nin garantici bir ülke olarak ödüne varacak kadar gösterdiği özveriden habersiz olduğunu da kanıtlamış oldu. Açıklamasının devamında ise, "iki kesimlilik ve iki toplumluluğun daha önceki anlaşma taslaklarında olduğu kadar güçlü olamayacağını" söylerken bir süre önce söylediklerini yok sayan bir kişi olarak karşımıza çıkıyor ve de güvenilmez bir kişi damgasını da yiyor.

                Türkiye'den Kıbrıs'a suyun götürüldüğü günlerde karşı taraf yine bildik saldırılarını yaparak Türkiye'yi işgalcilikle suçluyor. Bu davranışlarını  birileri ürürken kervanın yoluna devam etmesi olarak değerlendirmek gerekiyor. Türkiye'den su getirme projesi Makarios tarafından 1962 yılında Ankara'ya yaptığı ziyaret sırasında satır aralarında konuşulmuştu. Buna karşın adı geçen kişinin bir koşulu vardı. "Vananın Türklere verilmemesini" istiyordu.

                İyi niyetten yoksun olduğu bilinenler ve koşul üstüne koşul dayatanlarla bir anlaşmanın olamayacağı gerçeğinin görülmesi gerekiyor mu ne...

                SEVGİ ile kalınız...

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2025 Erzurum Gazetesi