Seçilmek, seçkin olmak her insanın özlemidir..
Ve doğal bir özlemdir..
Fark edilmek…
Existansiyalizm bu gerçeği vurguluyor..
Bir yerde insan olmanın gereği..
Seçme ve seçilme hakkı bu sebeple demokrasinin olmazsa olmazı..
Ne ki…
Bir hakkın verilmesi, onun nasıl olsa benimdir diye israf edilmesini, hatta diğer insanlara rağmen hayata geçirilmesini de mutlaka gerektirmiyor..
Bu işin kırmızı çizgileri olmalı..
Liyakat, ehliyet gibi..
İnsanı sevmek, hizmet anlayışında samimi ve duyarlı olmak gibi..
Seçilmek hakkı, nefsin, toplumun önüne geçme dürtüsüne heba edilmemeli..
Yani önce insan aynaya bakmalı..
Yani insan önce nefsine, beynine ayna tutmalı..
Dünyevi ve uhrevi sorumluluğu olan bir hak bu..
Kul hakkı var içinde..
Toplum hakkı var…
Şehir hakkı var..
İlçe hakkı var…
Önce ben, sonra ben ve illa benle olmuyor..
Bir belde, bir ilçe ve bir şehir için nefisten geçmek gerekiyor..
Öyle klasik bir tarzda, hele müptezel olmuş bir yaklaşımla, "Hazreti Ömer adaleti” demeyeceğiz..
O’nun, O istisnai ve kutlu duruşun siyaset kulvarında meful edilmesine, kirletilmesine karşıyız..
Seçilme hakkını kullanmak isteyenlerin, Hazreti Ömer söylemini terk etmesi dürüstlük gereğidir..
Ben samimiyete ancak o zaman inanırım..
Herkes biraz haddini bilmeli..
Siyaset tecrübelerimiz, gördüklerimiz ve yaşadıklarımız Hazreti Ömer adaleti kavramını sıkça dillendirenlere inanmamıza engeldir..
İnsanız netice..
Seçilmek biraz nefsi bir yaklaşım..
Ayrıcalıklı olmak..
Bilgi ve görgümüz varsa onu hizmetle ifade etmek sonra..
Bunun Hazreti Ömer adaleti mefhumuyla uzaktan yakından ilgisi olmaz..
Söyleyenlerin de ağızlarını çalkalaması lazım gelir..
Hak kavramı öyle siyasete alet edilecek, istismar edilecek bir değer değil..
İnanç gibi..
Eğer inanıyorsak, Eğer bir hak divanı olduğuna, bir ahiret hesabı olduğuna inanıyorsak, seçilme hakkını kullanırken dikkatli davranmak durumundayız..
Dini istılahları, söylemleri siyaset ederken kullananların vebal altına girdiğine inanıyoruz..
Elbette siyasetçi Erzurum tabiriyle “dini gollik” olmamalı..
Ama politikaya inancı kurban etmeye de kalkışmamalı..
Siyasetçi bilgisiyle seçilme iddiası taşımalı..
Görgüsüyle, birikimiyle..
Ve elbette ki geçmişiyle..
Referansı cemaat değil, cemiyet olmalı..
Artık neredeyse bakkaldan alınacak düzeye düşürülen üniversite diplomaları yeterli değil..
Paranız varsa, ülkemizle anlaşması olan pek çok ülkede okuyabilir, ABD başta olmak üzere pek çok batı ülkesindeki paralı enstitülerden master, doktora da alabilirsiniz..
Bu ayrı bir iştir..
Halka hizmet etmek, bir şehrin sorunlarını yönetmek ayrı iştir…
Belediye Başkanlığıysa hedefiniz, bir şehrin beş yıllık vebalini üstleneceksiniz demektir..
Yoksuluyla, zenginiyle..
Duluyla yetimiyle..
Namuslusuyla namussuzuyla..
Bir şehri kucaklamak var işin içinde..
Bir şehrin beş yıllık hayat faturasını üstlenmek ve hesabını vermek var..
Öyle kolay iş midir?
Ben de Başkan olmak istiyorum deme hakkı var..
Ama işin bir de aması var..
Kimseye niçin aday adayıdır demiyoruz..
Aman öyle anlaşılmasın..
Öyle her aday adayına saygı duymasak da, demokrasiye bağlılık ve sadakatimiz var..
Biz siyasetin etiğini vurguluyoruz..
Siyaseti meslek edinenlerin sebep olduğu yanlışları hatırlatıyoruz..
Nefsinin hesabını verme yükü yanında bir ilin hesabını yüklenmenin ne denli ağır bir iş olduğunu söylüyoruz..
Ve diyoruz ki, bu işe girenler amandır, değerleri heba etmesin..
Amandır değerlerimizi istismara yeltenmesin..
İnancı siyasi ikbal için kullanmasın..
Öyle sesli besmelelerle oturup kalkmasın..
Ve ne denli bir mesuliyete girdiğini iyi düşünsün..
Büyük Değer İmamı Azam’ın mesuliyete girmemek için Basra Kadılığından nasıl kaçtığını ve bu uğurda hayatını nasıl feda ettiğini herkes hatırlasın..
Bakın..
Aday adayı olacaksınız..
Diğer aday adaylarıyla yarışacak, belki onların arasından seçileceksiniz..
Daha işin başında kul hakkı başlıyor..
Geçtiğiniz diğer adaylardan daha liyakatli olduğunuzdan emin olabilecek, vicdanınızı müsterih edebilecek misiniz?
Hele şu temayül işi ayrı bir bahistir ki, temayülde sizi geçenlere rağmen siyasette bir yere getirilirseniz, o temayül hakkını nasıl ifade edeceksiniz..
Bu ayrı bir bahis konusudur..
Yani dememiz o dur ki, siyasetle inanç biraz farklı yerlerde..
Birini bir diğerine karıştırmamak dürüstlüğün icabı..
İnancınız olacak elbette, ama siyasetinize karıştırmayacak kurban etmeyeceksiniz..
Adamlığın şartı bu..
Biz hatırlatalım da…
Siz de hesabını tutun ya da verin..
Hesabınız boynunuza..
Yolunuz açık, şansınız kavi olsun..
Başka söze ne hacet..