İlginç bir yapımız var…
Çevremdeki insanlara bakıyorum da, hemen hepsinde bu eleştireceğim durum ayniyle vaki…
Olay şu…
Salgın bir hastalık söz konusu oluyor…
Grip mesela…
Aile reisinden veya ev hanımından başlıyor…
Normalde yapılması gereken nedir?
Hastalıklı kişiyi mümkün olduğunca izole etmek değil mi?
Tam tersi…
Daha bir sokuluyoruz hastaya…
Hastanın da canına minnet…
O’da sofranın başına en erkenden kurulup oturuyor…
Bize has bir usuldür ya…
Salataya ortaklaşa dalarız…
Öyle olmasa da, yemek yediğimiz kaşıkla tabağımıza aktarırız…
Biliriz ki, bizde açığa çıkmış mikrobu da sofra şeriklerine pay ediyoruz…
Normal karşılarız…
Birkaç gün sonra siz iyi olursunuz…
Ama…
***
Hastalık sıradan geçer bütün bir aileyi…
Hadi bunu bir nebze anlayalım…
Bazen de, mecbur kalınıyor filan…
Ya bütün bir toplumu hasta etme gayretlerimiz…
Adamcağız 70 yaşında…
Üşütmüş, grip vs…
“Baba, amca, dayı” her ne diyorsanız…
“Bir müddet dışarı çıkma, hele camiye kahveye filan gitme, hastalığı başkasına bulaştırmak günahtır, vebaldir” diye uyarsanız…
Hangi duruma düşersiniz?
En hafif tepki küsmek olur…
Garip; ama…
Halimiz bu…
***
Dikkat edin, dilde çoğumuz “çevreciyiz”dir…
Sahi çevre ne demektir…
Hiç düşündünüz mü?
Çevre diye tarif ettiğimiz olgu bizim dışımızdaki dünya ise merkez neresi…
“Biz” galiba…
Kendimizi koyarız elbette merkeze…
Böyle olduğu için de…
Çevreye duyarlılık filan sözden öte anlam taşımaz…
Öyle olmasa…
70’lik ihtiyara "hastalığı transfer etme" tekdirinde niye bulunalım…
Çare:
Çevre ve merkez tanımlarını yenilemekten geçiyor…
İnsan merkezi terk etmedikten sonra…
Milyon yıl eğitim verseniz de…
Na-çare!!!