Kimileri es geçse de, yadsınamaz bir gerçektir; her birimin şuur sahibi olduğu…
Evet, evet…
Eşya deyip geçtiğimiz, cansız diye algıladığımız bütün varlıkların tıpkı insanlar gibi algı frekansları olduğuna inanmak lazım…
Bu hal, Cenab-ı Hakk’ın “hangi yana baksan benim vechimi görürsün” ayeti kerimesiyle de sabittir…
O halde…
Aktaracağımız hikayeyi bu gözle okuyalım…
Ve…
Çevremize bir de bu zaviyeden nazar edelim…
Buyurun:
***
Bir zamanlar efendisinin evine her gün nehirden su taşıyan bir köle vardı.
Köle boynunda taşıdığı bir sopanın iki ucuna birer kova asar, bu kovaları nehirden aldığı su ile doldurur ve eve getirirdi.
Ancak kovalardan birisi birkaç yerinden delinmiş eski bir kovaydı.
Dolayısıyla, nehirde ağzına kadar doldurulan suyun ancak yarısını tutabilirdi eve kadar.
Diğeri ise yepyeni ve sağlam bir kovaydı.
Suyu hiç sızdırmadan taşırdı.
Tam iki yıl bu böylece devam etti.
Sucu köle nehirde iki tam kova dolduruyor, efendisinin evine geldiğinde ise geriye sadece bir buçuk kova su kalıyordu.
Deliksiz kova bu başarısıyla gurur duyuyor ve “Ben işimi tam görüyorum” diyerek böbürleniyordu.
Zavallı delik kova kusurundan dolayı utanıyor ve kendisinden beklenenin sadece yarısını yapabildiği için hep üzülüyordu.
İki yıl boyunca deliğinden su sızdırmayı içine sindiremediği için, bir gün dile gelip nehir kenarında sucuya şöyle dedi:
“Ey sucu insan! Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum.”
“Niye ki?” diye sordu sucu.
“Neden utanıyorsun?”
“İki yıl boyunca, yan tarafımdaki çatlaklar yüzünden sular akıp gitti ve yükümün sadece yarısını efendinin evine götürebildim. Benim kusurum nedeniyle sen de gayretlerinin karşılığını tam alamıyorsun.”
Sucu eski delik kovaya acıdı ve şefkatli bir sesle şöyle dedi:
“Efendinin evine dönerken, yol kenarındaki çiçeklere bir dikkat et istersen.”
Gerçekten de, tepeye çıkarken, delik kova yol kenarındaki enfes yaban çiçeklerini gördü ve bu onu birazcık neşelendirdi.
Ama yolun sonunda yine kederlendi, çünkü yükünün yarısını yine çatlaklardan akıtmıştı.
Bu başarısızlığından ötürü sucudan yine özür diledi.
Sucu kovaya şöyle dedi:
“Yolun sadece senin tarafında çiçekler açtığını, diğer tarafında hiç çiçek olmadığını fark etmedin mi? Bu neden böyle biliyor musun? Ben senin delik olduğunu baştan beri biliyordum ve bundan faydalanmak istedim. Senin tarafındaki yol kenarına çiçek tohumları ektim. Ve her gün dereden dönerken onları sen suladın. İki yıl boyunca bu güzel çiçeklerle efendimin masasını süsleyebildiysem, bu senin sayende oldu. Senin sayende, efendimin odası böylesine güzelleşti…”