Erzurum Gazetesi Arşiv
Avrupa Günü mü?
"Biz oğuzlar soyu olan Türklerizİlk ateşi parlatanİlk sabanla sert toprağa toh'matanİlk ocağa temel koyan hep biziz"
Mayıs ayı, kutlu aydır, Türkler için.
Bu ayda kurulmuştur Selçuklu Devleti...
Kırım Türkleri Moskova'yı fethetmiştir 24 Mayıs'ta. Türklerin Rumeli'ye geçişleriyle başlayıp ve 29 Mayıs 1453'de İstanbul'un fethiyle devam eden süreçte Avrupa ve Batı adaleti, insanlığı, sevgiyi öğrenmiştir.
Batının ilmi inkar ettiği dönem olan ortaçağ kapanmış, cihan Türk eliyle kalıcı bir aydınlığa, yeniçağa adım atmıştır.
Mayıs ayı, Avrupa'nın Türk'ün silahı kadar, entellektüel hamleciliğiyle de tanışması ayıdır.
Engizisasyon mahkemelerinden kaçan batılının, yüksek ahlaka, adalete teslim olması bu ayda olmuştur.
Ne ki, artık mayısları, Türk'ün şerefli geçmişinin izini taşıdığı için değil, Avrupa Haftası'nı içinde barındırdığı için sever oldu bir takımımız.
Onlarca Avrupa günü, Türkçülük gününden daha evladır.
Temeli 1517'de Batı Hristiyanlığı temsilcilerinin Roma'nın meşhur Laterna Sarayı'nda yaptıkları kilise toplantısında atılan; bu toplantıda alınan Avrupa prensleri arasında barışın sağlanmasıyla birleşmiş bir Avrupa kurulması ve kuvvetlerin birleştirilmesi kararından esinlenen Avrupa günü; kutlu zaferden daha mühimdir birileri için.
Türkler Rumeli'ye geçmiş bu ayda...
Selçuklu Devleti kurulmuş Mayıs'ta... Kimin umurunda.
Çocuklarımız habersiz kendi tarihlerinden; yüksekliklerinden, yüceliklerinden.
Okudukları sınırlı tarih derslerinde yeterince verilmiyor kendi tarihine ait bilgiler. Mayısların ayrı yeri yok kitaplarında.
Yazılı ve görsel basın ise bas bas bağırıyor, Avrupa gününü.
Bir kısım siyasetçilerimiz, Avrupa gününü kutlama yarışında.
Büyüklerimiz gibi, çocuklarımız da seyirci manzaraya.
"Eğiliniz ey şerefler ey şanlar/Ey ırklara altın destan yazanlar!/Biz devlerin, fillerin/Diz çöktüğü kuvvetiz/Eski, yeni dillerin/Anlattığı millletiz" diyor, Mehmet Emin Yurdakul Türk milletine.
"Avrupalı olmak daha iyi, daha güzel ve daha mükemmelliktir" diye öğretiliyor çocuklarımıza. İkinci fikre kapılanların sesi daha gür maalesef. Haksız bağırıyor, haklı sükuta bürünüyor.
Kendi tarihinden, milletinin yüceliklerinden bahsedenler; ayağı yere basmamak, hamaset edebiyatı yapmakla suçlanırken; temizliği, ilmi, sanatı ve maddiyat kadar manevi yükseklikleri de Türklerden öğrenen Avrupalının çirkinlikleri bile bilim haline getirilerek öğretilmeye çalışılıyor çocuklarımıza, yarınlarımıza.
11. asırda kanalizasyon teşkilatını köylerinde bile kuran Türklere; 18. asır sonlarına kadar lağım kokusundan girilmeyen Versay Sarayı sahiplerini örnek alması isteniyor.
Onlarca Tatarın, Kırgızın, Kıpçakın, Kazakın, Yakutun; Andorralı kadar kıymeti yok.
Cannes'deki rezaletler, Turandaki medeniyetten üstün.
Malta, İzlanda bile Özbekistan, Türkmenistan'dan daha kıymetli.
Baskın basanındır, derler eskiler.
Baskın olanlar, Avrupa gününün neşesinde, sevincinde.
İngilizce, Almanca, Fransızca... kahkahalar, çığlıklar...
Türk illeri ise bu manzara karşısında mahzun...
Türk dili, suskun.
İsrail, Manavga suyunu, arazisiyle satın almak peşinde.
ABD Başkanı Telekom'un satılması için mektup gönderiyor.
Bir bilen olarak içimize sokulanlar, Avrupa'nın mesajlarını dayatıyor.
Birileri hukukla yasayı karşı karşıya getirmeye uğraşıyor, Avrupalılık ayağında.
Euro'ya satılık vicdanlar; Türk gönlünü kendinden olana kapattırmaya çalışırken, karşısında durana açtırmanın hesabında.
Türkçe dualara küfür diye bakanlar, Gürcü diliyle anlatmaya kalkıyor yalanlarını. Bölün ve parçalan; birliğini etniklerle ayır, dilini kurban et, diyen Avrupa'ya karşı duranlar; ona çanak tutanlara taviz üstüne taviz vermede...
Mayıs ayı kutlu aydır Türk milleti için.
Bir yanda İstanbul'un fethiyle şereflenmiş mayıslarımız, diğer yanda...
Bir tarafta maddi ve manevi kudretlerimize tanık olan mayıslar... Öte tarafta...
Doğu Roma İmparatorluğu'na son verdiğimiz için mi cezalandırılıyoruz, yoksa gericiliği beraberinde tarihe gömdüğümüz ortaçağ cadılarının sihrine mi kapıldık.
Ne dersiniz?..
İbrahim AYDEMİR/ 10/05/2001