‘Ey iman edenler! Bilmeden birilerine zarar verip de sonra yaptığınıza pişman olmamanız için, yoldan çıkmışın biri size bir haber getirdiğinde doğruluğunu araştırın.’ buyuruyor Yüce Mevla Hucurat suresinde.
Biz kulları fitneye karşı uyarıyor.
Fasıklara karşı dikkatli olmamızı emrediyor.
İslam Ansiklopedisinde Fasık; ‘fısk veya füsûk kökünden türemiş bir sıfat olan fâsık, değişik mezheplere mensup âlimlerce yapılmış farklı tarifleri bulunmakla birlikte terim olarak “haktan sapan, Allah’ın emirlerine itaatten ayrılan âsi mümin veya kâfir” diye tanımlanabilir.’ kaydıyla tarif ediliyor.
Toplumun tüm birleşme noktalarını çözmek, insanları birbirine düşürmek ve bundan da çıkar sağlamak isteyen kimse Fasık.
Kırmızıçizgisi yok bu kesimin.
Milli ve manevi değerleri de.
Rableri para, kıbleleri makam.
Ufukları çıkar, hedefleri rant.
Allah korkusu yok.. Kul hakkı yemekten çekinme asla.
Kat karıştır, malı götür hesabı içindeki kesim bunlar.
Topluma, ilçeye, şehire, ülkeye, millete ne fayda üretirim diye bir derdin sahipleri değiller.
Sanatları sırımcılık.
Özellikle siyasette bu kesim bazen seçilmişleri bir fanus içine alır.
Etrafını örer..
Önce eminlik peyda eder, sonra da hedeflediği kesimi gerçek dostlarından iftira, bühtan ve dedikodularla uzaklaştırarak yalnızlaştırır.
Bugün bu iş artık yüz yüze olduğu gibi sanal ortamda yapılıyor.
İnternet bu kesim için paha biçilmez değerde bir alet.
Tweetle, face’yle..
Kullanılabilecek her unsuru ile fasıkların da kullanabileceği, belki temiz, doğru ve emin insanlardan daha çok ve daha fazla yararlanabileceği bir ortam internet ortamı.
İçinde her türlü dessaslığa alt yapı oluşturacak zemin var.
Tam manasıyla fasıkların rahatlıkla emellerine ulaşabileceği bir eksen.
Tabi bir de yalan haber ortamı bu.
Siyasetçiyi karalamak, işadamını zarar ettirmek için üretilen yalan haberler.
En korkuncu da milletin, devletin bekasına yönelik iftiralar.
Sanal ortam bunlara davetiye çıkarıyor.
Dezenformasyonla toplumun birleşme noktaları çözülmek isteniyor.
Yalan habercilik, masa başı iftira üretiminin önünü almanın yolu artık tekzibler kadar ağır cezaların getirilmesiyle mümkün.
İster yazılı, ister görsel ve isterse sanal ortamda olsun yalan haber yazan ve yayanın mutlaka bir bedel ödemesi lazım.
Adalet önünde hesap vermesi gerek.
Hani bizde bir ‘gazeteci haber kaynağını söylemez’ mazereti var ya..
Bu da kaldırılmalı artık.
Bir insan, bir kurum aleyhine haber yapıyorsanız kaynağını söyleyeceksiniz.
İftira ediyor, bühtanda bulunuyorsanız hem para hem ceza davası açılmalı hakkınızda.
Kara çalıp kaçmak yok.
Hele adına habercilik demek hiç yok.
Gazetecilik mesleğinin onuruyla, iffet ve namusuyla oynamaya hiç ama hiç hakkınız yok.
Yazdığınızın hesabını vereceksiniz.
Bu işin bir de alıcıları var.
Araştırmayan, yalnızca duyup konuşan.
Geçmişte gazete haberleriyle konuşan kesim derdik bunlar için.
Sonra televizyon haberleriyle konuşmaya başladı bir kısım insanlar.
Şimdi tweetlerle, sanal ortama atılan yalan haberlerle konuşuyor insanlar.
Oysa Cenabı Hak hepimizi uyarıyor: ‘araştırın’ diyor..
Araştırın.
Bizi birbirimize düşürecek oyunları bozmanın yolu bu.
İlahi emir: ‘araştırın.’
Para için, çıkar için etrafa iftira zehirlerini saçanların getirdiği, ilettiği, yazıp çizdiği her şeyi araştırın.
Lütfen ve lütfen..
Mutlaka ama mutlaka..
Allah aşkınıza internet haberleriyle konuşmayın.
Eskiler göz var, izan var derlerdi.
Muhteşem bir öğüt.
Bakın, tahkik edin ve size iletilen haberi böyle değerlendirin.
Bunu biz değil, Yüce Yaradan emir buyuruyor:
‘Ey iman edenler! Bilmeden birilerine zarar verip de sonra yaptığınıza pişman olmamanız için, yoldan çıkmışın biri size bir haber getirdiğinde doğruluğunu araştırın.’
Başka söze ne hacet.
Ne hacet..