Önce bir haber kesiti sunalım: “İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, İBDA/C davasından hükümlü, kamuoyunda "Salih Mirzabeyoğlu" olarak tanınan Salih İzzet Erdiş'in yeniden yargılanmasına karar vererek, tahliye etti.”
Devam edelim ve haberin son kısmını da aktaralım: “Dönemin İstanbul 6 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM), 1999 yılında İBDA-C lideri Salih İzzet Erdiş'i (Salih Mirzabeyoğlu) "Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak" suçundan, eski TCK'nın 146/1. maddesi uyarınca idam cezasına çarptırmıştı. Erdiş hakkında verilen idam cezası, 23 Eylül 2002 tarihinde uyarlama yapılarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çevrilmişti. Yargıtay 9. Ceza Dairesi de Erdiş'e verilen cezayı onamıştı.”
Şimdi söylememiz gerekeni söyleyelim…
Mirzabeyoğlu ve bağlılarından bir Allah kuluna fiske vuranı duydunuz mu?
Duyamazsınız; zira, yok!
Peki yaptıkları ne?
İddialı söylemler…
Şahsen düşüncelerine katılmadığım bir insan…
Ne ki, zulme uğradığı açık.
Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmek istiyormuş…
Nerede bu silahlar?
Kimi, nasıl öldürmüş ya da, tehdit etmiş, şantaj yapmış.
Zorlama iddialar, isnatlar ve haksız hukuksuz bir hüküm.
Tabii, 4 duvar arasında ömürden boşa geçen adeta gasp edilmiş zamanlar.
İş düzeltilme yolunda…
Bu güzel elbet!
Neticede hak teslimi yapılacak…
Ama…
Bu mümkün mü?
Hadi diyelim, 15 yıllık zaman diliminden vazgeçtik…
Bu hükmü kuranların yaptıkları haksızlık yanlarına kar mı kalacak?
Yani, hakimler savcılar?
Bunlar yaptıkları haksızlığın bedelini ödemeyecekler mi?
Belki, aynı şekilde hapse atılmaları mümkün olmaz…
Hiç değilse, bu 15 yıl’da bir insanın elde edeceği kazancı faizleriyle birlikte hesaplanıp, bu yanlış kararı verenlerce tazmin yoluna gidilemez mi?
Yaptım oldu!
Ohh ne hoş!
Bu yolun kapatılması şart…
Hiç kimse bu denli layüsel yetkilerle donatılamaz.
Bir hakim binlerce insanın hayatını bir kararıyla karartabiliyor.
Sonra olay ortaya çıkıyor ki, yanlış karar verilmiş!
Kayda geçiyor; o kadar!
Yaptırım filan hak getire.
Olmaz; olmamalı!
Mülkün temeli adalet ise, adaletsizliğin ayyuka çıktığı bir vasatta hiçbir mülk ayakta kalamaz!
Yaşadığımız musibetlere bir de bu gözle bakalım!
Unutmayalım ki, haksızlığa kendimize yapıldığında geliştirdiğimiz itiraz, hakkı adaleti talep değildir!
Bu duruma dur demenin vakti çoktan geçti…
Artık, sırası gelen zalim olur halinden çıkalım…
Zira, yakan, yok eden kahır ateşi bacayı sarmak üzere.
Demiş olalım!