Gelin bugün hep birlikte basit bir yol izleyelim ve kendimizi bir günlük dinlemeye ve takibe alalım. Kısaca bir günlük işlerimizi, davranışlarımızı ve konuşmalarımızı kontrol altında tutalım.
Günün sonunda biriktirdiğimiz verilerimizi ayrışmaya başlayalım ve doğrularımızı bir kenara, yalanlarımızı da başka bir kenara koyalım.
İnanıyorum ki o zaman doğruları fazla olan kişilerin sayısı parmakla gösterilecek kadar az olduğunu kendi gözlerinizle görmüş olacağız.. Bundan asla kuşkum yok.
KİME KARŞI YALAN?
Kendimize karşı yalan söylüyoruz. Çünkü kendimizi ancak bilebildiğimiz kimliğimizle hiçbir zaman tanımaya ve tanıtmaya cesaret ederek ortaya çıkmıyoruz. Hayatımız boyunca model kabul ettiğimiz ve özendiğimiz insanların rolünü ancak oynuyoruz. Biz hiçbir zaman hakiki bir “ Biz “ olmadık. Hep model aldığımız “ Onlar “ olduk. Fakat “onlar “ın rolünü da “ Biz “de oynayarak kendimizi “ Biz “ diye kandırarak yalan söylüyoruz..!
İsterseniz yalan çemberini biraz daha genişletelim: Ailemize karşı yalan söylüyoruz. Eşimize, çocuklarımıza, annemize, babamıza ve diğer yakın aile fertlerimize karşı çoğunlukla yalan söylüyoruz. Onlara, yaptığımız işlerin, gösterdiğimiz davranışların, geliştirdiğimiz düşüncelerin ve tasarladığımız planların tamamını açıklamıyoruz, onlardan saklayarak yalan söylüyoruz.!
DAHA KİME KARŞI YALAN SÖYLÜYORUZ?
Hiç yalan söylememiz gerekenlere karşı üstelik yalan söylüyoruz. Millete karşı yalan söylüyoruz Millete..
Nasıl mı?
-Eğer ticaret yapıyorsak kalitesiz malı ve eşyayı gerçek fiyatından değil, yüksek fiyatla satarak,
-İmalatçıysak, bozuk ve kalitesiz mal üreterek,
-İdareciysek “ Bu gün git yarın gel “ diyerek veya yeterince hizmet vermeden sadece gününü gün ederek, halka ve halk için olan hizmette samimi ve sadakatli davranmayarak,
-Politikacıysak, vaatlerimizi unutarak, halkı her konuda kandırarak,
-Medyacıysak, gerçek haberi bir kenara bırakıp, yanlış ve asılsız haberler yayınlayarak,
-Memursak, amirlerimizden gerçekleri saklayarak,
-İşçiysek, mesaiden çalarak,
-Öğrenciysek, kopya çekerek,
-Öğreticiysek, rolümüzü oynayıp öğrenciyi hakkıyla yetiştirmeyerek,
-Avukat isek hem davacı, hem davalıyı çaktırmadan idare ederek,
Yalan söylüyoruz…
VE…
Bu başlıkları istediğiniz kadar bütün alanlar için çoğaltabilirsiniz..Sonuçta her alanda yalanın öne çıktığını görürsünüz..
YA DEVLETE KARŞI…
Daha başka kime karşı yalan söylüyoruz? Devlete karşı yalan söylüyoruz devlete..
Nasıl mı?
Bakın devleti seviyoruz diyoruz; devletin malına zarar veriyoruz. Kendi çıkarlarımızı devletin çıkarlarından üstün tutuyoruz hatta bazen devletin masasında oturup, devletin kasasını soyuyoruz.
Birçoğumuz hala “ Devletim malı deniz, yemeyen domuz..” gibi yanlış felsefelere inanıyoruz.
Bütün bunlar yalan olan cephemizi ortaya koyuyor ve ekseriyetle bu cephemizle yaşıyoruz. Dolaysıyla yalan, yaşantı biçimimizin ta kendisi olmuş oluyor.
LÜTFEN ŞUNLARA DİKKAT EDELİM..
-Eğer bir millette güven duygusu yok olmuşsa ve insanlar birbirlerine itimat etmiyorsa, bunun tek nedeni yalandır.
-Eğer bir millette insanlar haksızlıklar karşısında dik duramıyorlarsa, bunun nedeni yine yalandır.
-Eğer bir millette yalaklar ve riyakarlar çoğalmışsa, yaranma çabası her yerde öne çıkmışsa yine sebebini yalanda aramak lazım..
-Eğer bir millette genel olarak itibarlar düşmüşse, şahsiyetler mahvolmuşsa yine bunun nedeni yalandır.
Çünkü bütün kötülüklerin anası yalandır yalaaaan..!
İŞİN DAHA DA VAHİMİ..
Bütün söylenen yalanlar, aynı zamanda Allah’a karşı söylenmiş olur ki ayrıca hesabı ve sorgusu var..!