YAZARLAR

24 Nisan 2012 Salı

Bugün gazeteler yine yanı başımızdaki bir gencimizin intiharını “YGS intiharı” diye manşetlerden verdi…

Yüreğimiz burkuldu, içimiz yandı…

Ünlü şair Ümit Şair Oğuzcan, oğlu Vedat’ın intiharı ile belki de dünyanın en acı şiirlerinden birini yazmıştı.

Her kelimesi yakıp kavuran uzun ve içli şiirinin bir bölümünde şöyle der:

Bu intiharlar aile bireylerini de derinden sarsmakta ve asla bitmeyecek aile dramlarını da beraberinde getirmektedir.

Gençlerimizi her şeye rağmen yaşanması güzel olan bu hayattan kopararak, intihara sevk eden ana neden veya nedenler nelerdir? Olayın sosyal ve ekonomik boyutları enine boyuna tartışılmalıdır.

Bir bireyin anne karnından gençlik çağına kadar yetiştirilmesinde, bu ülkenin olanaklarından yararlanan herkesin sorumluluğu vardır.

Bu sorumluluğun en fazla payı özellikle ülkeyi şimdiye kadar yönetenlerindir…

Gençliğin enerjisi doğru yönlendirildiği takdirde yükseltmeyeceği ülke ve ülkü yoktur.

Gençliğin içinde bulunduğu manzara hiç de iç açıcı değildir.

Dizilerle, magazin haberlerle, yapay kahramanlarla, içi boş rol modellerle genç beyinler sürekli doldurulmaktadır…

Kalıcı dersler aşılayan, doğru moral ve motivasyon veren kaç dizi veya film vardır?

Güya sigara ve argo sözler saklanıyor, diğer taraftan entrika, erotizm, şiddet, aldatma ve kısa yoldan güç ve şöhret üzerine oturtulmuş filmlerdeki yozlaşmış insan ilişkileri en mahrem noktalarına kadar toplumun önüne seriliyor…

Klasiklerden türetilen güzelim eski Türk filmleri bile çarpıtılarak günün koşullarına göre ayarlanıyor…

Şiddet her yerde kol geziyor, hatta çizgi filmlere kadar indi…İşaret ve uyarılarla bunun önüne ne kadar geçilebiliyor?...

Birçok dizinin tanıtım fragmanlarını izlemeye bile mangal gibi yürek ister…

Filmlerin ve dizilerin kaçının içinde, tarih, kültür, felsefe ve edebiyat vardır?

Sihirli camlardan sızan yaldızlı hayatları konu alan veya tamamen kendi fikrini dayatan tek yanlı programlar gençliğin tüketme arzusunu kamçılayarak gerçekçi ve bilimsel düşünebilme yetisini kırıyor.

Sonunda olanaksızlıklarla ve ümitsizliklerle dolu dünyasında tek başına kalan gençlik sığınacak limanı kalmayınca daha da bocalıyor ve bunalıyor…

Birçok açıdan zayıflayan gençlik kendine tüketim pazarları arayan yaldızlı ve çılgın dünyanın acımasız fanusunda boğuluyor…

Ailesel dramı olanlar bu kuşatmaya çok fazla dayanamıyorlar, hemen pes edip yanlış yollara başvurabiliyorlar…

Birçok gelişmiş ülkede öğrencinin geleceği sadece bir sınava bağlanmıyor. Örneğin Japonya’da öğrenci günlerce değişik amaçlı sınavlara giriyor. Bazı ülkelerde merkezi sınavın yanında Üniversite’ler ayrıca sınav yapıyorlar. Ülkemizde kargaşa, torpil ve adaletsizlik endişesiyle uzun yıllardan beri üniversitelere merkezi sınavla öğrenci alınıyor. Ancak öğrencinin psikolojik, sosyal, kültürel birikimi ve doğuştan getirdiği yeteneklerinin yanında, 7 yaşından 17 yaşına kadarki süreci ölçülmeden her şey YGS köprüsüne bırakılıyor. Bu yapılırken bölgesel gelişmişlik farklılıkları da dikkate alınmıyor, YGS köprüsünün bu tarafında kalan çaresizlerin durumları değerlendirilmiyor… Oysa YGS umutla geçilmesi gereken bir ölçme ve değerlendirme geçidi olmalı,“hayat memat” köprüsü olmamalıdır.

Merkezi sınav yöntemi, belki ülkemiz koşullarında iyi bir formül olabilir. Ancak gençliğin önünde hayatını kazanmak için başka seçenekler olmazsa YGS sonuçları gençler için ağır bir kabusa dönüşebiliyor. Bu nokta çok iyi düşünülmeli ve gençlerin geleceğe dönük umut seçenekleri artırılmalıdır.

Gençleri içlerindeki gizli yangınlarla, düştükleri kaoslarla ve umutsuzluklarla baş başa bırakamayız…

Onlar “MAT” olmadan onları bu noktaya getiren sebepleri ortaya çıkaracak araştırmalara hız verilip, akla ve bilime dayalı yeni sosyo ekonomik politikalar üretilmelidir…

Aksi takdirde gençliği ihmal etmek bir “bumerang” gibi geri dönebilir…

Not: 19 Ocak 2010 tarihli “Fanustaki Gençlik” adlı yazımdan alıntılar yapılmıştır.

Prof.Dr.Yavuz ÖZTÜRKLER

Kars-Ardahan-Iğdır Veteriner Hekimleri Odası Başkanı

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

*Adınızı girmelisiniz. *Bu alanı doldurmak zorunludur. Yorumunuz: *Yorum çok kısa. *Bu alanı doldurmak zorunludur.

Gönder

ejder tepesi-3  25 Nisan 2012 Çarşamba 10:36 kalır.Artık bu bilgi çağında,bugünkü bilginin yarın değişeceğini de düşünerek bu dijital ortamda,bilgi bu kadar hızlı değişirken eğitimin vasfının da değişece ğini görüp buna göre tedbir alıp her türlü değerlendirmeyi masaya yatırmamız lazımdır. Sizin de belittiğiniz gibi Japonya örnek alınmalı veya eğitimini halledip zirveye oturmuş olan modern,çağdaş,medeni ülkeler örnek alınıp tez elden bu eğitim sistemimiz halledilmelidir.Artık 21.yy.da ideolojik, dayatmacı,vesayetçi,tek tip insan yetiştiren Kuzey Kore'den başka ülke yokturunu görüp bu minvalden derhal çıkmalıyız.İlk beş yıldan sonra artık öğrencileri yönlendirmeliyiz ve bu adaletsizliğe,eşitsizliğe son vermeliyiz. Bilmeliyiz ki eğitimimiz ne kadar can çekir ve yerlerde sürünürse biz de o kadar can çekişir,sürünür ve gelişen dünyadan kopuk yaşar,onunla entegre olamayız ve çok çoooook zarar ederiz,"Eyvah bu baçizede bizler yine yandık/Ziyan ortadadır bilmem ne kazandık" der dururuz.Selam ve saygılarımla.Hoşça kalınız.

ejder tepesi-2  25 Nisan 2012 Çarşamba 10:15 göre herkes eşittir" diyorlar.Bu nasıl da büyük bir aldatmaca ve tek tiplemedir.Bu sistemin bütününü elden geçirmeden ve eğitimde fırsat eşitliğini sağlamadan,eşit lik,adalet,sosyal ve hukuk devletinden söz edilemez.Edilirse bu çok büyük bir yalan ve aldatmaca olur.Ki zaten de böyle.Ee yıllarca sözde okuyup lise bitiren Başkaleli öğrenciye"şu uyuz eşeğe bin,saf kan ata binen şu Fenerbahçeli öğrenciyle şu hipod romda yarış ve bu yarışı kazan" denilirse o öğrenciye Kandil'in,Mahmur'un,Zaho'nun yolu gösterilmiş olur ve bugünkü ortam da hazırlanmış olur.Demek ki o uydurma eşitlik yokmuş.Ha bu sınavı kaldırmak doğru mu?Şart lar hazırlanmadan yanlıştır.Çünkü bu defa da elitlerin,beyazların,krema tabakasının çok değerli çocukları istedikleri yere girer ler.Rüşvet,torpil,milletvekili,bürokrat,zen gin,boynu ve sırtı kalınlar telefonlara sarılıp üniversite yönetimine baskı uygulayarak o çok değerli yavrularını en güzel yerlere yerleştirirler,zencilerin zavallı yavuları da yine ortada

ejder tepesi-1  25 Nisan 2012 Çarşamba 09:51 Sayın Hocam,çok güzel bir konuya değinmişsiniz.Çok teşekkür ederim.Ülkemizde ivedilikle eğitim meselemizi çözmemiz lazımdır.Bir ülkenin geleceği eğitimdir,eği timdir,eğitimdir.Ama ne yazık ki bu çok önemli meselemizi çözemedik.Eğitimin en belirgin özelliği olan eğitimde fırsat eşitliğini sağlayamadık.Ne yazık ki yıllardır,binbir imkansızlıklar içerisin deki Başkale Lisesi ile Yıldırım Beyazıt Lisesi'ni eşit şartlarda yarıştırıyoruz, sonra da T.C Devleti, sosyal bir devlettir diyoruz.Sosyal devlet bunun neresinde? Ne yazık ki her yıl 2 milyon genç,hiçbir zaman eşit olmayan şartlarda bu sınava giriyor. Kariyer yolculuğundaki ilk olan bu basamakta bazıları sıçrama tahtasını,bazıları da geçilmez bir duvarı aşmaya çalışıyorlar.Bir tarafta,belki laboratuarı,kütüphanesi,hatta branş öğretmeni olmayan,olanların da 30 derse girdiği,Çıldır Lisesi ile her türlü imkanı olan Fenerbahçe Lisesi,nasıl olur da eşit şartlarda yarıştırılır? Bunun mantığı nerede? Sonra da bu gence "Anayasa'mıza