Gönül isterdi ki barış günü bir gün değil,yılın her günü olsun..Barış günü formalite olarak değil, gerçekten barışın bütün dünyada hakim olduğu gün ve günler olsun..!
Neden formalite olarak diyorum,çünkü barış ilan ettiğimiz günde bile, kim bilir dünyanın değişik coğrafyalarında kaç kişi kavga sonucu veya savaşlar sonucu hayatını kayıpetmiş olacaktır. Barış gününde kavgayla,çatışmayla bir kişinin burnu bile kanasa, buna formalite olarak barış günü demek zorunda kalmıyor muyuz ?
BARIŞI KALICI YAPMAK..
Barışı sağlamak ve hakim kılmak için toplumların tabanlarına barış bilincini yaymak ve oturtulmasını sağlamak lazım..Bu da ulusal ve evrensel düzeyde düzenlenecek dizi dizi etkinliklerle ancak yerleşebilecek.
İsterseniz müzik festivallerinden işe başlayın büroşör dağıtımına kadar,televizyon ve radyo kanallarından tutun yerel,ulusal ve küresel gazete,dergi ve diğer yayın organlarına kadar...Her türlü enstrüman,materyal kullanılarak görsel ve işitsel sunumlarla barışa hizmet etmek.. Ve barışı yeryüzünde kalıcı ve hakim kılmak..
BARIŞ HAYATIN VAZGEÇİLMEZİDİR
Barış,herkese lazım.. Dünyada yaşayan her bireye,her millete ve her devlete hatta dünyadaki bütün insanlık alemine lazım mı lazım..Tıpkı hayatımızı ayakta tutan su gibi,ekmek gibi,hava gibi hatta güneş gibi..Barışı tesis etmek sadece bir gönül ve gönüllü işi olmaktan çıkarılmalı..Devletlerin,devletlerin kurdukları kuruluşların sürekli ve organizeli işleri olmalı..Barış sadece lafla sağlanamaz, eskilerin " amel " dedikleri eylemli uygulama gerekli uygulama..
Yoksa,birçok yazımda vurgulamaya çalıştığım şu husus hep devam eder:Yer yüzünde yaşayan insan kadar şimdiye dek insan öldürülmüş..O da , 10 milyar kişi civarında..
BARIŞI ENGELLEYEN FAKTÖRLER
Barışın tesis edilmesini ve yeryüzüne hakim kılınmasını engelleyen birçok faktör var.Bunların içinden göze çarpan en önemlilerinden birkaç tanesini öne çıkarıp sunmaya çalışalım :
1- KUVVETLİ-ZAYIF ÇATIŞMASI
Tabiattaki canlılar arasında kuvvetlinin güç bakımından daha zayıf olanı yem olarak kullandığı, fırsat doğdukça hayat hakkı tanımadığı hususnu net olarak biliyoruz..Bunu çok açık biçimde insanlığa sunumu yapılan hayvanat alemine ait belgesellerde görüyoruz :Aslanın ceylanı yakalayıp parçalaması,su kenarına yanaşan hayvanların timsahlar tarafından parçalanıp diri diri yiyilmesi gibi...
Ama bu doğa kanunu hayvanlar içindir. Bunu engellemenin herhangi bir yolu da yoktur.Çünkü hayvanlara barış dersi verilmesi ve hayvanların hayvanseverlik konusunda eğitilmesi gibi bir lukse insanlık alemi en az şimdilik sahip değil..
Asıl sorunumuz insan.. Önemli olan İnsanlarda kuvvetlinin zayıfı ezmemesi..Bunun için bir takım ilahi ve beşeri müeyyideler var : En başta dinler ve kuralları ,ahlak sistemleri ve kuralları , gelenek ve görenekler , modern toplumlarda ulusal hukuk ve uluslararası hukuk ile Hukukun cezalandırıcı kuralları bu müeyyidelerden sadece bazıları....
Bütün bu sistemler, insanlık aleminde güçlü güçsüz ayırımı yapmadan insanlar arasında adaletin,eşitliğin,hak ve hukukun tesis edilmesi için konulmuş ilahi ve beşeri kurallardır.Gördüğümüz gibi bu müeyyideler bile yeterli olamamış..
( DEVAM EDECEK)