“Rumların artık tehditlerini bir kenara bırakması zamanı gelmiştir. Bu meselenin münakaşası bile gereksizdir. Kararımız karardır. Bir kere daha Türkleri Rumlarla aynı çatı altında toplamak Kıbrıs Tarihine ne kaydedilebilecek ve ne de kendileri buna muvaffak olacaklardır”. 1959 Dr. Fazıl KÜÇÜK
Yeni bir yıla girerken yapılmış olan bütün iyi niyetli dileklerin fazla zaman geçmeden geldiği nokta ortalıklarda duruyor. Gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde yaşananların uygulanmakta olan ekonomik sistemin ürünü olduğu değerlendiriliyor. Bu nedenle halklar hak aramak için alanlarda gösteriler yapıyorlar. Yaşanmakta olanlar yeni bir dünya düzeninin sancılarıdır. Yeni bir sistemin kurulmasının her zaman sancılı olduğu biliniyor. Dünya ölçeğinde yaşanmakta olan sistemin çöküşe doğru gidiyor olması yeni arayışlara doğru yelken açıyor. Kurulmak istenen yeni düzenin bölgemizde yıllardır yaşanan kavgaların ve sıkıntıların aşılamamasının da nedeni oluyor. Yıllardır birbirleri ile kavgalı olan ülkelerin barıştığı günlerden geçiyoruz. İsrail’in ise adeta bölgede uyguladığı ırkçı uygulamalar nedeniyle tek dostu dahi olmayan ülke durumuna düştüğü gerçeği yaşanıyor.
Buna karşın mendil büyüklüğündeki ülkede yapılmış olan Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan Nikos Hristodulides, ayağının tozları ile önce Atina’ya hemen sonrasında da AB’nin merkezine gidiyordu. Avrupa’nın önde gidenlerinin boy gösterdiği yerde bir dizi görüşmeler yaparak suçsuzluğunu kanıtlama çabası içinde görüntü veriyordu. Bugüne değin adada yaşanmakta olan çözümsüzlüğün BM’in yanlı tutumundan kaynaklandığı yadsınamaz bir gerçektir. Yardım dilenciliğine soyunduğu AB’nin de uygulamaları ile BM’den aşağı kalmadığı biliniyor. Buna koşut benzeri bir kişinin AB tarafından da görevlendirilmesini istiyordu.
Görüştüğü kişilerden Avrupa Konseyi Başkanı, Charles Michel Hristodulides’e AB’nin her zaman yardımcı olmak istediğini ancak BM’in yerine geçemeyeceğini, sadece BM’in tarafları müzakerelere yeniden toplamayabileceğini söyleyerek BM’i adres gösteriyordu. Buna koşut Hristodulides AB’nin aktif görev almasındaki isteğini gerekçelendirirken Türkiye ve Yunanistan’da yapılacak olan seçim sonrasında AB’nin Türk tarafı ile konuşarak müzakereleri yeniden başlatmaya yönlendirecek çalışma yapmasını istiyor.
Pişkinliğin bu kadarına pes doğrusu. Bölgemizde yenidünya düzeninin alt yapısının kurulması için çaba harcanırken bu Bay her ülke yöneticilerinin mendil büyüklüğündeki ülke için çaba içine girmesini aynaya bakmadan isteyebiliyor. Bu arada BM Genel Yazmanı Guterres’in de seçim sonrasında müzakerelerin yeniden başlayabilmesi için her türlü çaba içinde olacağının işaretini veriyordu.
Bay Hristodulides, AB’nin BM’in yerine geçmeyeceğini iyi biliyor olmasına karşın ya tutarsa oyununu oynamayı ve arsızlık yapmayı yeğliyor. Adı geçen kişi oyun kurmaya çalışırken AKEL’in Siyasi Büro üyesi Aristos Diamonu konuya ilişkin olarak, Kıbrıs sorununu çözme çabasının BM çerçevesi içinde kalmasının şart olduğunu AB’nin olası katkısının ‘yardımcı’ nitelikte olması gerektiğini belirterek Hristodulides’in çabasının ‘eğer’ bir B Planı yoksa ölü doğmuş olduğunu vurguluyordu.
Karşımızdaki unsurun bu çabaları çelişki gibi görülüyor olsa bile farklılıklarının Ulusal Konsey’lerinde çözüleceğini yinelemek gerekiyor.
Yunanistan, Türkiye’nin Uluslararası Denizcilik Örgütü Yönetim Kurulu adaylığına Türkiye de Yunanistan’ın BM Güvenlik Konseyi Geçici üyeliğine destek vereceğini açıklıyordu. Buna karşın Rum Yönetimi uygulanmak istenen formüle karşı çıkıyor.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin şimdilik Türk Devletlerine Gözlemci üye olarak kabul ediliyor olması bir kazanımdır. Bizlere düşen, tanınmış olan bu hakkı ileri boyutlara taşımamız gerekiyor mu ne…
Sevgi ile kalınız…