Erzurum’a ait çok önemli Türbelerden birisi de Umudum baba Türbesidir…
Şehrin merkez ova köylerinden Umudum’da bulunmaktadır…
Zaten Köy de ismini bu mübarek zattan almıştır.
Merkez’de bulunan Erzurum’un hem nüfus hem de coğrafi bakımdan en büyük köyüdür Umudum…
En mühim özelliği, dışarıdan çok sayıda göç almış olmasıdır…
Özellikle Tortum ve İspir kökenlilerin sayısı hayli fazladır…
Bu köy’e Karadeniz’den gelip yerleşen aşkın sayıda aile vardır…
Bir kısmı ilerleyen yıllarda Erzurum’a veya bir başka şehre göç etmiş olsalar da, tamamına yakını köyle irtibatını hiç koparmamıştır…
Bunların içinde çok önemli isimler de vardır…
Hurşit Ertuğrul bunlardan yalnızca birisidir…
Malum Hurşit Bey uzun yıllar Atatürk Üniversitesi Rektörlüğünü yapmıştır…
***
Bu yüzeysel bilgiden sonra gelelim Türbe’ye…
Türbe köy Camii’nin içerisinde yer almaktadır…
İçindedir derken, bir kenarda, kapalı bir mahalde değildir…
Namaz kılınan alandadır…
Gidenler hatırlayacaklardır, büyükçe ve yeşil sandukalı bir mezarı vardır Umudum Baba’nın…
Onun dışında 10 ayrı mezar daha bulunmaktadır.
Bu Türbe ile ilgili çok sayıda rivayet vardır…
Umudum Baba’nın bir Sofi olduğundan tutun da…
Veli'liğine varıncaya kadar…
Buna bağlı olarak halk arasında dolaşan ve hem bu mübarek zat’ı hem de, köyün durumunu izah eden hayli de hikaye bulunmaktadır…
Bunlardan en bilenini Sultan Murat’a atfedilenidir…
***
Derler ki…
Sultan Murat bir sefer dönüşü Erzurum'a gelir…
O vakitler kış öylesine şiddetli geçmiş ki...
Yedi sene kar yerden kalkmamış…
Duruma şahit olan Sultan taaccüp etmiş…
Erzurum’da bir Keşiş misafir etmiş kendisini…
Şaşkınlığını gizleyemeyen Sultan “bu şartlara rağmen nasıl kalabildin, nasıl geçinebildin buralarda?” diye sorunca…
“Servetim sayesinde Padişahım” demiş…
Oradan ayrılan sultan, dümdüz ova’da uzakta bir yerlerde duman tüttüğü görür ve
"Umudum var ki burada yaşayan insanlar ola” deyip, dumanın tüttüğü yere doğru ilerler.
Varınca görür ki…
Bir medrese'de birkaç arkadaş oturmuş sohbet ediyorlar…
Sultan Keşiş’e sorduğu soruyu burada da yineler…
Aldığı cevap bir mümine yakışır tarzdadır…
“Allah’ın inayetiyle”…
***
Bu hikayenin çok daha ayrıntılısı da vardır…
Bir takım ikramların yapılması…
Sultan’ın canının çektiği yaz ortası sebzelerinin, meyvelerinin sunulması gibi…
İlerleyen zamanlarda bu ikramların çeşidi de değişmiş…
Kimi zaman bir koç olmuş; bazen de kebap ziyafetine dönmüş…
Bir de…
Umudum Baba’nın Padişah’a bir tay hediye ettiği anlatılır ki…
Dinleyenleri epeyce heyecanlandırır, bir o kadar da mutlu eder…
Zira, Umudum Baba, “İnşallah Bağdat’ı bu atla fethedersin” duasında bulunmuş…
Tabii, dua indi İlahi’de kabul görmüş…
Özetlersek…
Umudum baba hakikaten çok mübarek bir zattır…
Bazı Türbelere has dua talepleri bu Türbe’de yoktur…
Yönelenler sadece Fatiha okurlar ve Allah rızası için 2 rekat namaz eda ederler…
Rabbim bütün duaları ve kılınan namazları kabul eder inşallah…
Ziyaret edenlerin İç sıkıntılarının yok olduğunu gidenler anlatırlar…
Bizzat gözlemlemiş birisi olarak biz de hararetle tavsiye ediyoruz…