G |
Peki, kimdir bu Şükrü Paşa?
* * *
MEŞRUTİYET ile birlikte değişen iktidar sayesinde tecrübesiz kişiler iş başına geçmiş ve devleti felakete götürecek büyük hataların sonucunda Balkan Savaşı patlayıvermiştir.
Düşman orduları Çatalca’ya kadar ilermiş, gözlerini İstanbul’a dikmişleridir. Bozgun üstüne bozgunların yaşandığı böyle bir zamanda, Edirne’yi müdafaa etme vazifesi Mehmet Şükrü Paşa’nındır. Edirne’nin muhtemel bir kuşatma halinde, yalnız 40 gün müdafaa edilmesi istenmiş olmasına rağmen; o, yiyecek olarak sadece süpürge tohumlarının kaldığı ve cephanesi tükendiği halde, burada tam 5 ay 5 gün direnmiştir.
Harbin en çetin anında söylemiş oldukları, Edirne’deki anıtına kazılarak ölümsüzleştirilmiştir:
“-Düşman hatlarımızı geçtikten sonra ölürsem, kendimi şehit kabul etmiyorum. Beni mezara koymayın. Etimi itler ve kuşlar çeke çeke yesinler. Fakat müdafaa hattımız bozulmadan şehit olursam, kefenim, lifim ve sabunum çantamdadır. Beni bu mahalde gömeceksiniz ve gelen nesiller üzerime bir abide dikeceklerdir.”
Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa kadar tanınan bu büyük askeri, Bulgar Kralı ayakta karşılamış, özür dileyerek kılıcını iade etmiş; Fransızlar ise hayranlıklarının ifadesi olarak şeref kılıcı ve içinde binlerce imza bulunan altın bir kitap hediye etmişlerdir.
* * *
AYABAKAN ailesinden Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) Mustafa Bey ile Muhsine Hanım’ın ilk ve tek evladı olarak 1857 yılında Erzurum’da doğan Mehmet Şükrü Paşa, babasının asker olmasının etkisiyle Erzincan İdadisine kaydolmakla başladığı askerlik mesleğinde Mareşalliğe kadar yükselmiştir.
Ruhun şad olsun hemşerim, büyük asker, büyük insan!
Adnan ASLANTAŞ 12 Kasım 2010 Cuma 16:44
|