Bu ülkenin insanı, ne İslam ile ne de Mustafa Kemal Atatürk ile bir kavga halinde. Evet, bazılarının sesleri fazla çıkıyor, ekranları dolduruyor, sosyal medyada gürültü koparıyor olabilir. Ama bu sizi yanıltmasın. Bu kavgayı körükleyen aşırıcı kesimlerin sayısı toplasanız yüzde 1 bile etmez. Hani şu marjinal gruplar var ya, işte onlar. Ancak asıl mesele, bu grupların etrafında dönen partiler. Bunlar, sadece bu marjinalleri mutlu edeyim derken iktidar olma şanslarını kaybettiklerinin farkında değiller. Çünkü artık bu siyaset tarzının sonuna geldik. Bunu hala göremeyenler var, ama yüzde 50+1 sistemi bu tarz siyaseti bitirdi.
Şimdi mesele şu: Başkanlık sistemi, yüzde 50+1 esasına dayandığı için siyasi partiler artık sadece belli bir zümreye, belli bir ideolojiye hitap edemez. Çünkü bu sistem, partileri toplumun tamamına ulaşmak zorunda bırakıyor. İşte bu yüzden, adım adım millileşiyorlar. Bu ne demek? Bu, etnisite, ideoloji ya da din üzerinden siyaset yapma devrinin kapanması demek. Kutuplaştırıcı siyaset tarzı, bu sistemle birlikte mecburen rafa kalkıyor. Bir kesim var ki, hala eski alışkanlıklarından vazgeçememiş. Oysa, yüzde 50+1’in getirdiği yeni dengeyi anlamamış olmaları, gerçeği değiştirmiyor.
Bu sistemle birlikte, siyaset sahnesindeki herkes herkesle iyi geçinmek zorunda kalıyor. Toplumun sadece bir kesimiyle bağ kurup diğerlerini yok sayarak seçim kazanmak artık mümkün değil. İster istemez, partiler etraflarındaki dar çemberi aşmak zorunda. Millileşme de işte bu noktada başlıyor.