MENÜ
Erzurum 21°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
‘Yalnız Senin Gezdiğin Bahçede Açmaz Çiçek..’
Metin Öztürk
YAZARLAR
7 Kasım 2016 Pazartesi

‘Yalnız Senin Gezdiğin Bahçede Açmaz Çiçek..’

Bizde kendi çapımızda entelektüel bir insanız ya eh biraz mürekkep yalamışlığımız var, kitaplarımız, köşe yazılarımız, bilimsel makalelerimiz var.

Köşe yazımı okuyan bir dostum bana “büyük gazetelerde falan köşe yazarı gibi yazabiliyor musun?” dedi.

Belli ki bizim yazdığımız yazılar fikirlerimiz ve yazdığımız gazeteler onun için önemli değil.

Falan genel ve büyük gazetede yazabiliyor musun?

Ankara’da öğrenci iken Kültür Bakanlığı halk ve sanat müziği korolarının, etnografya müzesinin konser salonunda dönüşümlü konserleri olurdu. Bir hafta kültür bakanlığı sanat müziği korosunun, diğer hafta Türk Halk Müziği Korosunun bu konserleri mümkün olduğu kadar takip ederdim. Türk Halk Müziği konserlerine arada bir ünlü sanatçıları da çağırırlardı. O da bir iki türkü söylerdi.

Türk Halk Müziği konserinin birinde ünlü bir türkücü de davetliydi salon tıklım tıklımdı bu nedenle. Koro, konserine başladı arada bir bayan sanatçı solo birkaç parça söyledi ama ne parça ben böyle güzel bir ses böyle güzel yorum dinlemedim. Büyük bir zevkle dinledim. Sanatçı türkülerini bitirdikten sonra salondakiler yasak savar şekilde bir iki alkış yaptı ama bu sanatçıya haksızlıktı. Sanatçı ayakta alkışlanmalıydı ve öyle de yaptım. Yanımdaki arkadaşım ile ayağa kalkarak “bravo” nidaları eşliğinde sanatçıyı ayakta alkışladık.

Salonun büyük bir kısmı bize dönerek kim bu deliler diye içlerinden geçirdiler.

Birkaç koro parçasından sonra ünlü sanatçı sahneye çıktı birkaç şarkı da karga sesiyle O söyledi. Bize az önce deli gözüyle bakan salondaki her kes ayağa kalkıp bu sanatçıyı ayakta alkışlamaya başladılar.

Düşündüm o ünlü sanatçının sesi ile ayakta alkışladığım sanatçının sesi arasında dağlar vardı. Tanınmamış sanatçı çok daha güzel söyledi ve sahneyi o derece doldurdu. Peki, insanların zoraki nezaket alkışları ile yola vurduğu bu sanatçının, ünlü sanatçıdan farkı neydi?

Farkı açıktı. Bu zavallı sanatçının sahibi ve reklamı yoktu. Sizin anlayacağınız…ünlü birisi bu sanatçıyı henüz angaje etmemişti.

Sitcom adı verilen Hollywood yapımı komedi dizi filmlerinde konserve kahkaha denilen, kahkaha efektleri kullanılır. Bakarsınız artist bir espri yapar ve hemen arkadan bir konserve kahkaha. Sizin güleceğiniz yoksa bile ister istemez biraz gülümsersiniz gerçekten de bu kahkaha efekti etkili olmaktadır. Espriyi anlasanız da anlamasanız da, gerçekten gülünecek bir espri olsa da olmasa da Siz gülmek zorunda kalırsınız çünkü iradeniz elinizden alınmıştır. O güzel beyninizi yormanıza gerek yoktur çünkü konserve kahkaha nerede güleceğinizi söylemektedir ve sizde orada sırıtırsınız.

İşte sanatçı, gazeteci, yazar, politikacı her kim olursa olsun reklamları iyi yapılmış ise onların ağızlarından her zaman bal damlar ve onların söyledikleri her zaman doğrudur. Siz onların kat be kat daha iyi fikirlerine sahip olsanız bile halka mal olmuş bir şahsiyet değilseniz söyledikleriniz davulcu osuruğu gibi arada kaybolur gider.

Şimdi Size soruyorum “Okuduğunuz Gazetenin” tıklanma sayısı yüksek internet gazetelerinden ne farkı var, sayfa düzeni (mizanpajı) ile inceden inceye dokusuyla, ciddiyetiyle, çalışanlarıyla o çok reklamı yapılan gazetelerden ne farkı var.

Okuduğunuz gazetenin yazarlarının, düşüncelerinin, yazdıklarının o koca koca köşe yazarlarının yazdıklarından geri kalır yanı nedir?

Koca koca gazetelerde köşe yazanların fikirleri, kültürü, öngörüsü daha mı iyidir.

Ama doğuda iseniz ağzınızdan kuşta tutsanız boştur. Doğunun üniversitelerindekiler bilim adamı değillerdir, doktoru doktor, avukatı avukat, mühendisi mühendis değildir.

Peşin hüküm bütün beyinleri paralize etmiş.

Burada fırsat eşitsizliğinden bahsetmek gerekmez mi? Bizim, insanların haritada bile bulmakta zorluk çektiği yörelerde yaşıyor olmamız fikirlerimizin yazdıklarımızın çizdiklerimizin değerini mi düşürüyor. Doğru her yerde doğru değil midir?

Reklamlarımız yapılmıyorsa, yolumuzu rejisörün yatak odasına uğratmıyorsak, kimsenin g.. afedersiniz elim sürçtü, kimsenin elini öpmüyorsok yazdıklarımızın değerli olmadığını mı gösterir bu.

Küçük küçük köylerde kasabalarda ne ermiş insanlar var ki konuşmaları yüzünden köyün, mahallenin, kasabanın delisi muamelesi görmekteler.

İnsanlık tarihinde ne insanlar, ne fikirler fırsat eşitsizliği yüzünden tarihin tozlu sayfaları arasında yok olup gitti. Bu zulmü bu insanlar hak ediyorlar mı?

Reklamları yapılmıyor angaje edilmiyorlarsa bu söylediklerini değersiz mi kılıyor.

İki kedinin birbirinden farkı yoktur değil mi? Kedi kedidir, ama kedinin birisi ciğercinin kedisi olursa iş değişir.

Bu fırsat eşitsizliği yüzünden ciğerler içinde semirip kendini taşıyamaz hale gelen tembel kedinin hemen biraz ilerisinde sokak kedisi, kirli derisinden kaç kaburgası olduğunu sayabiliyorsunuz.

Ciğercinin kedisi besbelli miyavladığı zaman daha iyi miyavlıyor.

Reklamlar ve çeşitli yollarla iradesi elinden alınan insanımız aslında böyle davranarak asıl kendi cahilliğini ortaya koymuyor mu? Falanca köşe yazarının yazdıklarını ertesi gün orada burada kendi fikirleri imişcesine söylemek bu insanları aslında daha da zavallı duruma düşürmüyor mu?

Yazdığın yazıyı küçük gören hazretin herhangi bir konu hakkında kaç satır yazı yazabileceğini tahmin edebilir misiniz? Yazmanın kültür, öngörü, olgunluk, yetenek işi olduğunu bilmeden.

Biz şuna inanıyoruz fikir nerede olursa olsun değerlidir. Siz kimin söylediğine değil ne söylediğine bakın.

Sen büyük büyük gazetelerini okuyadur güzel kardeşim cevabını uzun yıllar önce nasıl olsa Faruk Nafız ÇAMLIBEL vermiş.

“Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek

Bizim diyarımızda bin bir baharı besler.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi