“Vefalı olup verdiğiniz sözü yerine getirin ki
Ben de size karşı vefa ile muamele edip ahdimi yerine getireyim.”
(Bakara, 2/40) (04:45)
Erdoğan Bayraktar’ın yaptığı kelimenin tam anlamıyla nankörlüktür…
Bodoslama bir giriş oldu ama; gerçek bu…
Ekmeğe ihanet!
Başbakanı istifaya davet etmek, aynı zamanda bir büyük edepsizlik; had bilmezlik!
***
Orta yerde sıkıntılı bir hal var…
Müsebbiplerden birisi de Bayraktar…
Başbakan “yol arkadaşım” deyip en küçük bir laf etmezken; dahası suçlamaların haksızlık taşıdığını söylerken, “istifa talebine” bu tür bir karşılığın en hafif tanımı vefasızlıktır.
Vefa yüksek bir değer…
İlahi bir beklenti var ardında.
Karşılığında muştu barındıran bir beklenti…
Vefalı olun ki, vefa bulasınız anlamına.
Düşünsenize AK Parti iktidarıyla birlikte en kritik noktalara taşınmışsınız…
Yetmemiş milletvekili olmanıza sebep olunmuş…
Ardından da, Bakanlık gibi yüksek bir paye ile ödüllendirilmişsiniz.
Elbet, nimet Allah’tandır da…
Müsebbiplere vefa, teşekkür gerekmez mi?
Bırakın şükran duymayı, ihanet ediyorsunuz.
Yazık!
Yazıklar olsun…
***
Bunu kurumsal yapılara da teşmil edebiliriz…
AK Parti iktidarlarının her anından istifade eden kurumsal yapılar…
Yukarıya aldığımız “vefa” orijinli ayeti kerime onlara hitap etmez mi?
Ne kötü bir haldir “bildiğinle amel etmemek”; yazdıklarınla, öğrettiklerinle.
Bunun halk muhayyilesine nakşolunmuş izahı “kurt ile yiyip kuş ile şivan etmek” tir…
Namertlik!
***
İmanı muhkem insanların şükür ki sığınacakları liman çok…
En korunaklı olanı da, ilahi taahhütler…
Yaşanan hazin zaman dilimi için koşturacağımız huzur ve sükun saçağına buyurun:
“Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.”
İnanıyoruz, iman ediyoruz, şükrediyoruz!
Allah var ne gam var…
Hitam_ı Dadaş:
Neylerse güzel eyler.