Korkudan bahsederken mübarek bir duygu demiştik...
Ümit de öyle...
İnsana önerilen...
Korku ve ümit içinde olmak...
İlahi olan yaklaşım bu...
***
Aynı telkin gündelik hayat için de geçerlidir...
“Akıllı ve uyanık olun” girizgahlı tavsiyelerin ardından çoğu kez...
Ümitsizliğe kapılmayın...
Sizi ümitsizliğe götüren hadiseler,
Bir bakmışsınız sizi saadete götürmüş... denir...
***
İşte bu yüzden olsa gerek..
“Allah bir kapıyı kaparsa bin kapıyı açar” yüce ifadesi sıkça kullanılır..
Akla hayale gelmeyecek felaketler içinde dahi ümidini kaybetmemek lazım.
Bunu ifade için “Unutma ki ilik en sert kemiğin içinden çıkar” demişler.
Ümide dair en can alıcı ifade Mevlana’ya ait...
“Güçlük kolaylıkla beraberdir, kendine gel, ümidi bırakma! Akıllı insan bilir ki, ölümün arkasında bile daha güçlü bir hayat beklemektedir”
Öyle değil mi?
Öyle olmasa...
“Hayat dardır” tespitine teslim olup tıkış tıkış bir yaşam nasıl çekilirdi...
Öyle ise..
“Umut da geniş” deyip hayata asılmak lazım...
Düşünsenize, “her şeyin yok olduğu anda bile ümit vardır”
Onun için umudumuzu yeşertmemiz lazım...
Zaten...
Yaşlanan veya kaybolan bir ümit sahibi için...
Kaybedecek başka bir şeye gerek yoktur.
***
Bir düşünür umuta dair bakın nasıl yorum getirmiş...
“Ümit, saadetten alınmış bir miktar borçtur”
Bir başkası da..
“Ümit, en bedbaht insanlardan bile ışığını esirgemez”
demiş...
***
Umut ya da ümit...
Daha anlaşılır olsun diye..
Eğer şiirini okumaya ne dersiniz...
Rudyard Kipling yazmış...
Merhum Ecevit’in de Türkçeleştirdiği şiir ...
Adam olmanın sırlarını izah ediyor...
Buyurun:
***
Eğer, herkes soğukkanlılığını kaybedip seni suçladığı zaman, sen soğukkanlılığını koruyabilirsen;
Eğer, herkes senden şüphelendiği halde onların bu şüphesini müsamaha ile karşılayabilirsen;
Eğer bekleyebilir ve beklemekten yorulmazsan;
Yahut iftiraya uğrar da, iftira ile mukabele de bulunmazsan;
Ve aynı zaman da ne çok uysal olup ne de çok akıllıca bir tavırla konuşmazsan;
Eğer düşünebildiğin halde düşüncelerin kölesi olmazsan;
Eğer felaket ve saadetle yüzleşebilir ve bu iki sahtekarı aynı surette karşılayabilirsen;
Eğer hayatını vakfettiğin şeylerin yıkılışını seyredebilir ve eğilip kırık aletlerle onu tekrar kurabilirsen;
Eğer iş işten geçtikten sonra kalbini, sinirlerini ve vücudunu tekrar tam faaliyetle seferber edebilip gayene ulaşmaya çalışabilirsen;
Ve sana “dayan!” iradenden başka hiçbir şeyin kalmadığı zaman dişini sıkmasını bilirsen;
Eğer halk tabakasıyla konuştuğun halde faziletlerini koruyabilirsen;
Yahut krallarla dolaştığın halde gururlanıp benliğinden kaybetmezsen;
Eğer ne sevdiğin dostlarının, ne de düşmanlarının sözleri seni incitmezse;
Eğer herkesi sayabilir fakat kimseye fazla bağlanmamayı bilirsen;
Eğer her dakikanın altmış saniyesini doldurabilirsen;
O zaman artık adam olduğunu düşünebilirsin oğul