MENÜ
Erzurum 17°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
TOSYA'YI BİLMEYEN, ERZURUM'U NE BİLİR?
İbrahim Aydemir (Bir Vakitler Erzurum)
YAZARLAR
20 Ağustos 2007 Pazartesi

TOSYA'YI BİLMEYEN, ERZURUM'U NE BİLİR?

"Salkım salkım şahanların yuvası,

Bulutların nere gitti mavisi,

Böyle miydi bu tepeler eskiden?

Bir şeyler var, anıları eskiden.

Gözüm, gönlüm, hasretliğim Erzurum

Erzurum'dan bahsederim."

 Feyzi Halıcı

 

Adını, bıyığı yeni terlemiş dadaşların bellerine sardıkları kuşaktan, tosiya'dan almıştı çocukluk yıllarımı geçirdiğim Tosya Mahallesi.

Nefse ait bütün meselelerde mütevazi ve fakat Erzurumlulukta iddialı insanların mekanıydı bu mahalle.

Yüreği Erzurum için atanlar, dimağı Erzurum için çalışanlardı yegane ahalisi.

12 Mart İlkokulu ve 23 Temmuz Ortaokulu ile Çifte kardeşler Camisi, mahallenin en önemli mekânlarıydı.

9 sokağı vardı Tosya Mahallesi'nin.

SSK'ya ait lojmanların dışında görkemli evlere rastlamak mümkün değildi.

Hoş o vakitler Erzurum'da resmi binalar dışında apartman da yoktu ya.

Lojmanların hemen bitişiğinde İş ocağı Evleri, mahallelinin ifadesiyle sıra evler yer alırdı.

Doğu tarafında tarihi Kars kapı ve Askeriye; batı tarafında ise Kumlu dere, mahallenin hemen üst tarafında da Asri Mezarlık bulunuyordu.

Erzurumluların mübarek gün ve gecelerde ziyareti hiç eksik etmedikleri Çifte kardeşler ismiyle tanınan, döneminin en büyük İslam alimi Kadı Davut ve eşi Zübeyde Hanım'ın bulunduğu kabir ile mezar taşlarında ayet'el kürsi bulunması yüzünden sahabe mezarı olduğu rivayet edilen Öksürük Baba Türbesi; 23 Temmuz Ortaokulu'nun yanı başında yer alan Mutasarrıf Mahmut Paşa'ya ait mezar mahallenin manevî ziynetleriydi.

Evlerin çoğu eski ve rast gele yapılmış hissi veren yapılardı ama insanları diri, canlı ve vakarlıydılar.

Bir şiirinde:

"Mehelleler doli köşen bucağın

Çırçır'da, Tosya'da galim Erzurum

Her mehellen igit dadaş ocağın

Gendimi gollaran salim Erzurum" diyor Zinnur Tiryaki Hoca.

Bizde ruhumuzu, dimağımızı teslim etmiştik Tosya'ya.

 

KERESTECİLER SİTESİ VE VALİ KARADUMAN

 

Karskapı'dan Mahallebaşı'na giden yol üzerinde yüze yakın dükkandan oluşan Keresteciler Sitesi, mahallenin en canlı ticaret alanıydı.

Kars'ın Göle, Sarıkamış, Selim ilçeleriyle Artvin illerinden gelen yakacak ve kerestelik odunlar burada pazarlanırdı.

Hepsi de ağır esnaf diye tabir edilen, halleri vakitleri yerinde tüccarlardan oluşan Keresteciler Sitesi esnafı arasında bize en yakın olanı Akkoyunlu'lardı.

Semaver çırası ve yakacak odununu onlardan alırdık.

Özellikle 70'li yıllarda Erzurum'un ticari potansiyeli içinde önemli yer tutan Keresteciler Sitesini, hep uğradığı korkunç yangınla hatırlarım.

Hepsi de ahşap olan dükkanlardan birinde sobadan çıkan bir kıvılcım on'a yakın dükkanı yakıp kül etmiş, birkaç esnafın da iflas edip kepenk kapatmasına sebep olmuştu.

O dönemin Valisi olan Necmettin Karaduman'ın yangının başlangıcından kontrol alınışına kadar, yangın mahalinden ayrılmayışı, semt halkını çok etkilemiş ve devlet adamının bir halk adamı olması gerektiğini O'nun bu tutumuyla anlamıştık.

Nitekim Karaduman da Vali olduğu dönemde Erzurum ahalisiyle bir hemşeri gibi kaynaşmış ve bugün bile faydalanılan onlarca yatırımın gerçekleşmesini sağlamıştı.

 

DERSİM AHMET'TEN ÇOK ŞEY ÖĞRENDİK

 

Külhanbeylik mekanı olarak bilinen Tosya'da, dönemin en namlı kabadayısı Dersim Ahmet de ikamet etmekteydi.

Lakin külhanbeylikle alakası yoktu, mütevaziydi, sakindi ve etrafındaki bütün insanlara saygılıydı.

En meşhur olduğu dönemde bile, gece geç saatlerde evine dönerken mahalleli ayakkabılarının ökçe seslerinden rahatsız olmasın diye, onları çıkararak yürüdüğünü anlatırdı büyüklerimiz.

Biz onu yaşlılık döneminde tanıdık.

Gördüğü herkese mutlaka selam verir, hal hatır sorar, kimsenin ayıbını ve kusurunu görmesin diye kafasını öne eğerek yürürdü.

Sevgili Müfit, Şahin, Birol ve Ümit Önpolat kardeşlerin babası olan Dersim Ahmet, mahallelinin amcasıydı, hamisiydi.

Mahalle belki biraz haraptı ama bugün bile önemli mevkilerde yer alan pek çok kimse burada doğmuş ve yetişmişti.

Erzurum'un Şair Nef'i ve GAMPO'dan sonra üçüncü Ortaokulu olan 23 Temmuz'da sonradan Yurt Kur Genel Müdürü olan Halim Küçük idarecilik yapıyordu o yıllarda.

Sonraları Milli Eğitim Müdürü olan Turgut Köse'de bu okulun eğitimcilerindendi.

 

KOZALEPPİK OYNANAN SOKAKLAR

 

Çocukluk çağındaki en mutlu anlarımız Lojman bahçesinde ve Çifte kardeşler Camisinin son cemaat yerinde geçmişti.

Çoğumuz Kur'an talim etmek için Cami imam hatibi Murat Yıldız Hoca ve caminin uzun yıllar müezzinliğini yapan Muharrem Akbulut'tan ders alırdık.

SSK memuru olan Neşet Şimşek ağabey'inin bu Kur'an derslerinde yaptığı muziplikler ara sıra derslerimizi kahkaya boğsa da, genellikle ciddi bir şekilde derslerimize önem verir, asla geç kalmaz ve kaytarmazdık.

Kozaleppik oynadığımız sokaklarda, bu dersleri aldıktan sonra daha bir vakur ve olgun bir edayla ağır, ağır yürürdük ders sonraları.

 

ERZURUM'UN BEKRİ'Sİ KASAP MUSTAFA

 

Mahallenin hiç eksik olmayan siması Kasap Mustafa'ydı.

Asıl mesleğiyle ismi anılan bu şahsın nerede esnaflık ettiğini kimse bilmezdi.

İstanbul'un meşhur Bekri Mustafa'sı gibi Kasap Mustafa da hiç ayık gezmeyen bir alkolikti.

Onunla zehlenmek isteyenlerin verdiği parayla şarap alır, iyice zom olduktan sonra da mahalle içinde nara atarak gezerdi.

Bir eline aldığı kasap bıçağını sallar, sonra da her nedense kafasına taktığı dönemin CHP lideri olan Bülent Ecevit'e methiyeler düzerdi(!)

Mahallenin çocukları O'nun arkası sıra giderek takip eder, Kasap Mustafa da ara sıra geriye dönüp kasap bıçağını sallayarak çocukları kovardı.

Kalbinde bir kötülük olmadığını sonradan anladık; zira o hiç kimseye karışmaz, bayılana kadar nara attıktan sonra bir köşede sızar kalırdı.

Anne ve babalarımız, çocukluk çağlarımızda O'nun sarhoşluk halini örnek verir, kötü alışkanlık edinirsek sonumuzun O'nun gibi olacağını söyler, nasihat ederlerdi.

Yıllar sonra bir sokak arasında sızıp, donarak öldüğünü işittiğimiz Erzurum'un Bekrisi olan Kasap Mustafa özellikle okul ve cami önlerinde narasını keser, sanki ayılmış gibi birdenbire edeplenir ve hızlı adımlarla oradan uzaklaşırdı.

 

BİR BAŞKAYDI TOSYA'DA RAMAZAN

 

Ramazan ayı geldiğinde bir başka havaya bürünürdü Erzurum ve Tosya Mahallesi...

Hafız Suat'ın yeni yeni Lalapaşa minarelerinden şehre yayılan yanık sesiyle, Erzurumlunun yüreğini yaktığı, ruhunu yıkamaya başladığı demlerdi.

O çamurlu sokaklar sanki kurur, harabe evler ramazan tılsımına uğramışcasına daha bir güzel görünürdü gözümüze.

İftar saatlerinde arkadaşlarımızla bir araya toplanır, sonrada kaleden atılacak olan topun sesini sabırsızlıkla beklerdik.

Hele bir de seyyar satıcıların sattığı mavi, kırmızı, yeşil renkli ve deve, horoz, insan ve ev figürleri verilmiş, kızarmış şekerimiz, bizim tanımımızla horoz şekerimiz de varsa, onu biran önce yalamak ve şekerin lezzetiyle hazlanmak için iftar topu seslerine kulak kesilirdik.

Alelacele iftarımızı yapar, sonra da birbirimize sofrada yediklerimizi anlatmak için hemen sokağa çıkardık.

Küçüktük ama, namaz abdesti almadan bırakmazdı annelerimiz sokağa.

Vakit geldiğinde telaş ve heyecan içinde teravih namazının saflarında yer bulabilmek için camiye koşar, hoca efendinin küçükler arka safa, tekdiri olmadan hemen hepimiz ön saflarda yer kapma yarışına girerdik.

Babalarımızın büyük bir hürmet ve tazimle isimlerinden bahsettikleri Rahmetli Çöğenderli Hacı Salih Efendinin oğlu İsmail Fakirullah ile zamanın en önemli arapça alimlerinden biri olan Mazhar Taşkesenli'nin vaazlarına kulak kesilir, ama camiden çıktığımızda bir şey hatırlamazdık.

Önemli olan onların vaazlarını dinlemiş olma ayrıcalığına kavuşmaktı.

Namaz bittiğinde babalarımız, artık yerler bağlandı eve girin çağrısını yapıncaya dek oyun oynar, evlerimize döndüğümüzde annemizden yalvar yakar bizi de zöhöre kaldırmasını isterdik.

Bazımız, büyükler sahura seslemez endişesiyle yatağımızda uyanık olarak bekler, sahur zamanı geldiğinde de uykuya karşı direncimiz düştüğü için uyuya kalır, ertesi gün gece sahura kaldırılmadığımız için dakikalarca ağlar, sonra da annemizin tavsiyesiyle —ki bunun şamlama olduğunu yıllar sonra anladık tekne orucu tutardık.

Tosya Ramazan kokardı o zamanlar...

Akşam saatlerinde eğer mevsim kış ise yakılan sobalardan çıkan dumanlar, görüntüyü flulaştırırdı.

İftar saatlerinde babalarımızın kadayıfçı Naim ustadan getirdiği kadayıf kokusu, bu manzaraya karışır ve böylelikle bir uhrevi hava oluşurdu sanki.

O vakitler Gürcükapı, Erzincankapı ve biri de Mahallebaşında olmak üzere üç kadayıfçı vardı koskoca Erzurum'da.

Bu yüzden uzayan kuyruklarda kadayıf alabilmek çok önemli ve mühim bir olaydı.

Babalarımızın görevde olduğu saatlerde bu kuyruklardan kadayıf almadan ayrıldığımız, yahut top atıncaya kadar beklediğimiz çok olmuştu.

 

DABAKHANE SUYUYLA AÇILAN İFTARLAR

 

Cihat Demirceylan, sözünden hiç çıkmadığımız büyüklerimizdendi.

Yaşı bizden öyle çok fazla büyük değildi, ama bizimle alakadar olduğu ve bizlere sanki öz ağabeyimiz gibi sevecen yaklaştığı için O'nun yeri bir başkaydı yüreklerimizde.

Babası olan merhum Orhan amca'nın haldeki komisyon dükkanından gelişlerinde bize ismimizle hitap etmesi, anlatılması zor bir hazzı yayardı minik yüreklerimize.

Arkamızdı, kal'amızdı ve sevgili ağabeyimizdi Cihat Demirceylan.

Ramazan aylarında iftara bir saat kala, ellerimizde destilerle Dabakhane yahut Mahallebaşındaki Akpınar çeşmesine gider, su kuyruğuna girerdik.

İftar çayları mutlaka bu yer sularından yapılır, Akpınar suyu tercih edilirdi yumuşak olduğu için.

Ağır testileri taşımakta gerçekten de güçlük çekerdik.

Çoğu zaman Cihat ağabeyi su destilerimizi elimizden alarak, bize yardım ederdi.

Tosya Ramazanlarının bir başka bölümünü de Asri Mezarlık ziyaretleri teşkil ederdi.

Asrî isminin, mezarlığa çok modern ve planlı bir şekilde yapılmış olmasından verildiğini çok sonraları anladık.

Yaz aylarına rastlamıştı çocukluğumdaki ramazanlar.

O uzun günlerde, ikindiden sonra Asri Mezarlığa gider, mezarlık girişinde yer alan Müftü Taşkesenli Sırrı Efendi, Müftü Sakıp Danışman, Serçemeli Şeyh M. Nuri Efendi gibi tanınmış din büyüklerinin mezarlarını ziyaret eder, sonra da önemli bir vecibeyi yerine getirmiş olmanın mutluluğuyla mahallemize dönerdik.

Tosya mahallesi Erzurum'un tarihî surları dışında kalan mahalelerden biriydi.

Büyüklerimiz bugünkü 23 Temmuz Ortaokulu, Gazi Sağlık Ocağı ve SSK Lojmanları'nın bulunduğu alanların eskiden mezarlık alanı olarak kullanıldığını anlatırlardı.Bazen inşaat kazılarından insan kemikleri çıktığını duyar, çocuk merakıyla gider seyrederdik.

 

HUY KESİLİRDİ TÜRBELERDE

 

Erzurum'un tarihi 11 mezarlığından birisi olan Tepe Mezarlık da Tosya mahallesi sınırları içindeydi.

Belediye eski başkanlarından Hilmi Nalbantoğlu döneminde mezarlıkların sökülerek, bu alanın gecekondu önleme bölgesi haline getirildiğini sonradan öğrendik.

Buradaki kabirlerin de önce Türbe deresindeki mezarlığa oradan da asri mezarlığına taşındığını acı içinde anlatırdı babalarımız.

O yüzden Tosya Sokakları, öncelikle kabristan yeri olarak tanınır, bu yüzden de akşamları okunmadan geçilmezdi.

O eski kabirlerden kala kala üç türbe kalmıştı geriye.

Onlar da özel törenlere mekanlık ederlerdi sanki, biz de seyrine giderdik.

Hastalıklı çok küçük çocuklar Öksürük Baba Türbesi'ne getirilir, kabir etrafında dolaştırılarak Türbede medfun bulunan zat hürmetine şifa dilenirdi Cenabı Hakk'dan.

Çiftekardeşler Türbesi'nin ise huy kestiği rivayet edilir, devamlı ağlayan çocukları, okuldan kaçan öğrencileri büyükleri bu türbeye getirir, çocuklarının başlarına kem bağlar, sonra da onunla çekerek çocuğu türbe etrafında dolaştırırlardı.

Tören hemen bitmez, illetli çocuğun baba yahut annesi kem'i, o sırada oradan geçmekte olan birisine kestirir, karşılığında da O'na evde yaptığı helvadan ikram ederdi.

Bu yüzden Türbenin adı Huy Kesen'e çıkmıştı bir aralık.

Kimbilir belki de, hakkındaki asılsız dedikodulara rağmen, bu türbe sebebiyle iyi geçimliydi Tosya ahalisi.

 

ÇOCUKLUĞUMU ARADIM TOSYA'DA

 

Anılarımı tazelemek biraz da özlem gidermek için yeniden geçtim Tosya sokaklarından.

Boş arsalarda, cami etrafında oynayan çocuklar yoktu geçmişteki gibi.

Bir gurup minik öğrenci ellerinde kitap ve defterlerle, ilköğretim sonrasında iyi bir eğitim fırsatı yakalamak üzere gittikleri okul sonrası kurslarından dönüyorlardı.

Kozaleppik oynadığımız alan bomboştu.

Yaklaştığım bir çocuğa bu oyunu bilip bilmediğini sordum, boş gözlerle baktı yüzüme, sonra da bir şey anlamadığını belli etmek için iki yana doğru salladı başını.

O'na oyunun hazzını alamadığı ve belki de çocukluğunu o oyunda yaşamadığı için acıdım. Mahallemizin unutulmaz bakkalı Hüseyin Polat amca rahmetlik olmuş, dükkanının yerinde yeller esiyordu şimdi.

Dükkanının üstünde oturan at arabacısı Hamza Polat amca'dan da eser yoktu.

Lojmanların hemen karşısındaki derme çatma kulübede dokuz çocucuğuyla oturan lastikçi Mustafa da rahmeti rahmana kavuşmuş, çocukları yetim kalmıştı.

Mahallelinin üzerlerinden yardımı eksik etmediği haberine bile, Mustafa ağabeyinin yokluğu yüzünden sevinemedim.

 

BAKî KALAN KUBBEDE HOŞ SADA BIRAKANLAR

 

Büyüdüğüm SSK Lojmanlarına doğru baktım. 12 Mart ilkokulu'nun ilk müdürü, Atatürk Üniversite'sinde görev yapan Armağan ağabeyinin babası rahmetli Demirhan Şengöz, Ayhan ağabeyinin pederi Öğretmen Asım Kara, Doğu Anadolu İhracaatçılar Birliği Genel sekreter yardımcılığı görevinde bulunan sevgili Turgut'un babası Hasan Turhan, o dönemde SSK'da çalışan merhum Özer Erdem; sevgili Muammer Çelik' ağabeyinin büyüğü Cevat Çelik; merhum Latif Yıldız; Yaşar Aydın, Yaşar Tariktaroğlu, Sıtkı Susuz, Sebahattin Yıldız, Hafız Mehmet Gögen, Mehmet Çakır, Selahattin Bayarslan, Şerafettin Gedikoğlu, kardeşi Ekrem Gedikoğlu amcalarımızı hatırladım.

Zamanın sac soba ve semaver yapımında en ünlü ustalarından olan PTT'den emekli merhum Rasim amcanın oğlu Rasih Çakmur'u aradım Yeşil bloklarda.

Sohbetlerinden her vakit müstefit olduğumuz edebiyatçı Doç. Dr. Abdurrahman Tarıktaroğlu'nun sesi yankılandı kulaklarımda.

Bir ara Kültür Merkezi yöneticiliğinde bulunan, Fuat amcanın oğlu, garp ve şark kültürüne aşina, yüksek görgü ve edep timsali olan Şahin Özbey ağabeyinin yüksek irfanına gıpta ettim yeniden.

İş ocağından emekli olup bir aralık bakkallık da yapan hafız Ahmet Amca; Dr. Zafer ile Cafer, Melek ve Nami Kurnuç'un babaları, Eczacı Ömer Caferoğlu'nun kayın babası olan emekli astsubay Kemal Kurnuç, onun ağabeyisi olup Çiftekardeşler Camisi' yaşatma derneğini kurarak, caminin tefrişatında büyük emek sarfeden Yavuz, Soner, Günal ve Ünal Kurnuç'un babaları merhum Durak Kurnuç geçti gözlerimin önünden...

Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eski Türk Edebiyatı bölümünde görev yapan Öğretim Üyesi Doç.Dr. Turgut Karabey'in mütevazi hayatını andım yüreğimde. Çiftekardeşler camisi minaresinden ezan sesleri yükseldiğinde koşarak cemaata yetişmeye çalışan ak sakallı Rizeli Şevket Kara Hoca'yı hatırladım camiye bakarken.

 Hayatı boyunca hiçbir vakit namazını cemaatsiz kılmamış, sahibi tertib olan bu zat, Yesevi dergahından Tosya sokaklarına sızan nurlu bir ışıktı sanki.

Bazısı rahmeti rahmana kavuşmuş, diğerleri de başka mahallelere taşınmıştı oradan. Yüreğimin daraldığını, içimin ürperdiğini hissettim. İlk mektep heyecanını tattığım 12 Mart İlkokulu biraz yıpranmış olarak duruyordu yerli yerinde.

Annemin bile baş edemediği haşarılığıma gem vuran öğretmenim rahmetli Tahir Mete ile dört ve beşinci sınıflarda öğretmenliğimi yapan İlknur Turhan'ın sevecen yüzlerini, iç çekerek hatırladım.

Sevgili arkadaşımız Umut Mert’in babası Şaduman Mert, Sabiha Solakay, Salih Karakulak ve Yakup beyle... Haşarılıklarımızı büyük bir olgunlukla izleyen okulun müstahdemleri Kadir, Celal ve Tahsin amcaları..

Neredeydi, mahallelinin her derdiyle dertlenen muhtar İhsan Döllek?

Ramazan ayında yine Tosya Mahallesi'ndeydim.

Ramazandı, ama Tosya adından başka birşey taşımıyordu geçmişten...

Belli ki çocukluğum, bir zamanların Tosya'sıyla birlikte maziye gömülmüştü...

İçime akıttığım sessiz gözyaşlarıyla, hemen ayrıldım.

Çocukluğumu da mahallemi de kaybettiğimi anlamıştım.

Tosiya kuşaklıları da..

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Neşet simsek
 12 Şubat 2020 Çarşamba 10:46
Yüreğine sağlık tosya ağzıyla ibo. Tabi bu mutavazili?ini bildiğim için söyledim sayın vekilim rabbim başarılarının daim eylesin seni bakan olarak görmek istiyoruz
 Ayten kaya
 11 Şubat 2020 Salı 20:57
Ah Abim çok değerli vekilim.Inci tanelerinin birleşiminden oluşan bu satırlarında bana geçmişi ne kadar güzel yaşattı n.Ne güzeldik ne güzel kocamaaannn aileydik biz hepberaber.Hem çok mutlu oldum hem çok hüzünlendim.merhum olanların içinde benim babam Enver kaya ve amcam Halil ibrahim kayada var.Bütün göçüp giden değerli komşularımızı rahmetle anıyor sağ olanların da ellerinden hürmetle öpüyorum. Çoookkk teşekkür ederim abimm.Boyle güzel duyguları anıları tekrardan yaşattığın için.Sevgiler selamlar ...
 ZAFER BALA
 5 Aralık 2017 Salı 21:24
LA NERDESİZ TOSYALILAR ÖLDÜZMÜ GÜZEL OLAN ANILARIZI YAZIN OĞİYAĞ RABBİME EMANET OLUN
 ahmet gomleksiz
 15 Temmuz 2017 Cumartesi 10:17
mahlleme kurban olurum nerde o dostluklar nerde o tosya nerde o komsuluk arkadslik yarenlik zamn deyisiyor ahhhhh o eski gunler
 Ahmet sedali.
 23 Haziran 2017 Cuma 07:51
Ağzına yüreğine sağlık evdadına rahmet ben bu yazınızı bu mubarek ayın şerefe gününün sabahında okudum İstanbulda evimde merhum eski valimiz yani benim çocukluğumda Erzurum valisi olan dün itibariyle kaybettiğimiz deyerli insan Necmettin Karaduman haberlerine bakarken yazınızı okudum beni istanbuldan aldn tosyaya mahallebaşına o eski Erzuruma taşıdınız uzatmayaym çok teşekkür ederim size bu arada kaybettiyimiz ismini andğınız anmadığınız bütün büyüklerimize Allahtan rahmet niyaz ederim Allaha emanet olunuz sevgili Gardaşım..
 zafer bala
 1 Ekim 2016 Cumartesi 23:51
SSK SAKİNLERİ SİZİNDE ÇOCUKLUĞUNUZU GEÇİRDİĞİNİZ LOJMANLAR YIKILIYOR BAŞINIZ SAĞ OLSUN GİDİNDE SON BİR DEFA DÜNYA GÖZÜYLE BAKIN. HEPİNİZE SLM
 zafer bala
 11 Temmuz 2016 Pazartesi 22:08
TOSYALILAR NERDE OLURSANIZ OLUN VEKİLİMİZ İBRAHİM BEYİN YORMLARIDA HASRET GİDERELİM HEPİNİZE TOSYANIN KOKUSUYLA SLM GÖNDERDİM HEPİNİZİ HASRETLE ÖZLEMLE SEVİYORUM TOSYANIN KEDİSİNİ KÖPEĞİNNİ BİLE ÖZLEDİM
 zafer bala
 23 Haziran 2016 Perşembe 00:31
hey canın yiyim tosyam nerdesin kentleşme dediler her şeyimizi ,hayellerimizi yıktılar. Tosyalılar hepinize slm
 Seyit Uzunoğlu
 26 Mayıs 2016 Perşembe 10:24
Çocukluğumu yaşadım bir an,duygulandım. Komşuluğun,yardımlaşmanın ve hatta insanlığın tavan yaptığı mahallem Tosya, ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.Yüreğine sağlık sayın Vekilim.
 Mine Özer
 3 Şubat 2016 Çarşamba 01:33
Çok gecte olsa yeni okudum ve inanın okurken sanki oraya gittim bende tosyaliyim evimiz çifte Kardeşlerin Karşısı markalarla ekmek aldığımız gunleri sigorta evlerinde hizekle kaymayi mahalle kavgalarini ramazanda evlere toplanirken analarimizin tepsiye iftarlik koydugu gunleri cokkkk ozledim yüreğine eline sağlık ibrahim gardaş hersey keskelerde kaldı o gunlere donmemin imkanı yok tek imkan hatırlayıp eskiyi aglamak
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi