Dün...
Sultan Murad devrinde ayyaş Bekri Mustafa, meyhaneden zil zurna sarhoş çıkar. Devriyeler peşine takılıp kendisini kovalamaya başlarlar. Takipten kurtulamayacağını anlayan Bekri, kendini kaldırıp havuza atar. Devriyeler havuzun kenarına gelip: "Haydi çık oradan" dediklerinde: "Ben karada değil, deryadayım. Bana Kaptanpaşa karışır" cevabını verir.
Bugün...
Birileri yıllar önce terkettikleri ülkelerine yönetici olarak dönerler. Yıllarca yaşadıkları ülkenin dünya üzerindeki konumunu ve etkisini, kendi şahıslarında taşıdığı kanatindedirler. Doğduğu ülkesinin şartlarına göre değil, yaşadığı yerin zihniyetine göre davranmayı yeğlerler. Onların öngörülleri, hayat felsefeleri ve doğrularını yöneticisi olduğu ülkenin halkına empoze etmeye çalışırlar, taviz vermeden. Halk, kendisine reva görüleni benimsemeyip karşı çıktığında ise, "bize IMF karışır" der, çıkarlar işin içinden.
Dün..
"2. Abdülhamit 93 savaşının Kars cephesinde başarı gösterenlere madalya verir. Bir ara Şeyhülislam da bu madalyadan takmaya başlayınca, Fuat Paşa göğsündeki madalyayı çıkarır. Padişah, durumu farkedip de: "Fuat Paşa, siz Kars Madalyasını niçin takmıyorsunuz?" diye sorunca, Paşa da: "Efendim ben Kars savaşlarına iştirak etmedim ki, madalyasını takayım" der. "Bu nasıl olur Paşam" deyince 2. Abdülhamit; taşı gediğine koyar hemen Fuat Paşa: "Bana inanmazsanız, Şeyhülislama sorunuz. Acaba beni savaş alanında gördü mü?"
Bugün...
Birileri, ecnebi kültürünü, eğitimini ve zihniyetini iyi derecede almış. Vahşi Kapitalizm değirmeninde öğütülmüş bir sosyal demokrat güya. Yıllarca içinden çıktığı toplumdan uzaklarda yaşamış. Bulunduğu ülkede üçüncü dünya ülkelerine yol gösteren kuruluşlarda çalışmış. Kafa yapısı ayrı, hayat tarzı bambaşka, doğup büyüdüğü ülke halkından. Her nasılsa yönetici durumuna getirildiklerinin ne halinden ne de durumundan haberdar. Hangi şartlarda yaşadığını bilmediği, işçi, memur, köylü, esnaf ve emeklinin sıkboğaz edilmesini savunur, durur. Belki de bilmeden bir memnuniyetsizler kitlesi oluşmasına önayak olur. Sefaleti sadece çöplük romanlarında okumuş, bilmiştir. Sonra haliyle halleşmediklerine derdiyle dertleşmediklerine klavuz olmaya kalkar.
Dün
Türk Hakanı çok öfkelidir. Bir savaş öncesi, bir yanlıştan ötürü çok sayıda yöneticinin idamını emreder. Sadrazam saray maskarasını araya koyup, biçarelerin hayatlarını kurtarmak ister. Maskara huzura gider; "sultanım" der, "İdamını emrettiğin kişileri derhal öldürtmelisin" Hakan: "neden böyle acele edersin, bir derdin mi var" diye sorunca, Maskara cevabı yapıştırır hemen: "derdim yok hünkarım, nasıl olsa bize adam lazım değil, varsın ölsünler, bak düşman ordusu üstümüze geliyor, sen sancağı alırsın ben de davulu kucaklarım, düşman ile savaşırız"
Bugün... (?)
01/06/2001