MENÜ
Erzurum 18°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Muhterem Kırkıncı Hocamız
Mustafa Damlarkaya
YAZARLAR
1 Mart 2016 Salı

Muhterem Kırkıncı Hocamız

    Muhterem,cennet-mekân, Mehmet Kırkıncı Hocamız, davası ve kendisiyle bütünleşen “Karanlık Kümbet”ten, Erzurum’a, Türkiye’ye ve hatta tüm dünyaya ışıklar ve  aydınlıklar saçan bir lamba gibi, tarihe geçmiş ve tarihteki yerini almış, ender yetişen, büyük bir âlimdir.

  Türkiye’deki Nur hareketinde, “Kümbet”in büyük ve önemli bir yeri vardır.

Nur hizmetlerinin çekirdeği olan binlerce insan burada yetişmiştir. Kümbet, medrese geleneğini, geleneksel dini eğitimi ve Risale-i Nur Medrese geleneğini hep uyum içerisinde sağlayan bir mekan olarak kalmıştır.

   Babası Celâl Efendi, dokuz yaşında iken köyden getirmiş, o zamanın Erzurum’daki âlimi, Serçemeli Hacı Mustafa Efendi’ye vererek okumasını istemiştir.

   Hacı Mustafa Efendi’den sonra; Hacı Faruk Efendi, Sakıp Hoca Efendi, Ağrılı Nadir Hoca Efendi, Avlarlı Muhammed Lütfi Efendi, Hacı Salih Efendi ve Trabzonlu Abdurrahman Efendi, onun manevi hayatında iz bırakanlar olmuşlardır. Onun yetişmesinde, böyle büyük bir kariyer edinmesinde, bu muhterem insanların büyük tesirleri olmuştur.

   Fakat onun kişiliğinde en büyük rolü, hiç şüphesiz ki Bediüzzaman Hazretleri oynamıştır. Muhterem Hocamız,Bediüzzaman Hazretlerini tanıdıktan sonra, Bediüzzaman Hazretleri, onun bu davasını, dini ve ilmi

kişiliğini yoğurmuş ve onu mayalamıştır. O da Erzurum ve Türkiye’yi mayalamıştır. Bu maya yıllarca tutarak büyük imanî hizmetlere vesile olmuştur.

  Onun seksensekiz yıllık hayatı hep iman ve ilmi savunma savaşı ve uğraşıyla geçmiştir. İslâm’ı tam bir teslimiyet içerisinde yaşayan, İslâm’a

her zaman sahip çıkan, onu savunan ve yaşayan bir İslâm yiğitidir.

  İnandığı gibi yaşayan, dini emirlerden asla taviz vermeyen, kuralları içerisinde bütün dereceleri geçerek Esma’ya sonra da Müsemmeya ulaşmış, sağlam ahlak sahibi bir kişilik abidesidir.

  Çok güzel konuşur, çok güzel ve hakikatli cümleler kurar, konuyu keyifli anlatarak zevkli hale getirir, konuşmalarına net ve derin anlamlar katardı.

  O, ilmi ve aklı kalple birleştirmiş, hikmet diliyle konuşarak bunu ruhuna sindirmiş, vicdanını, fıtrat  diline muhatap kılarak imanın külli mertebesine ulaşmış, bütün bunları kendi şahsına yerleştirerek nebilerin varisi, hakiki alim özelliğine erişmiştir. Onun ölümü, diğer alimler gibi, âlemin ölümüdür.

İslâm Âlemi, büyük bir alimini daha kaybetmiştir.

  Kırkıncı Hocamız gerek üslubunda gerekse anlatışında büyük bir düşünce ve muhakeme kuvvetine sahip, anlattıklarında hiçbir zaman mantıken boşluk bırakmayan, anlattıklarını adeta örerek inşa eden, mütevazi, tüm mahlukata, Yunus gibi, yaratıcısından dolayı sonsuz hürmet eden, belki anlaşılması zor, kapalı, çapraşık konuları çok kolaylıkla ve anlaşılabilir bir hale getiren, felsefi  bir zekaya sahip olan, çok zeki, çok nadir bir insandı.

  Onun en üstün ve büyük özelliği, münazara ilminin bütün inceliklerine hakim olması, karşısındaki konuşmacısı ne kadar menfi konuşursa da onu dinlemesini çok iyi bilmesi, onun konuşması bittikten sonra da onu ikna edici cevapları vererek onu susturmasını bilen büyük bir alimdi.

  En güç gibi görünen konuları, bazen fıkralarla, bazen nükteler ve hikmetli sözlerle anlatarak okumamışından, okumuş en üst tabakadaki insanlara kadar, sehl-i mümteni üslubu ile izah eder, sorulan soruları hiç yorulmadan, dinler, açıklamasını yapar ve karşısındakini tatmin edici cevaplar verinceye kadar devam eder ve o konuyu zihinlere işlerdi.

  Akıl, kalp, düşünce ve diğer melekleri ile kendisinin yaptığı bir sentez adamı idi. Kapısı herkese açıktı. Turgut Özal’dan, Demirel’e, Mesut Yılmaz’dan, Erdoğan’a, Davutoğlu’na, Ergun Göze’den, Taha Akyol ve Barış Mançoya kadar, böyle yüzlerce her kesimden insanlarla buluşup konuşmuş, bunlara karşı hep birleştirici misyonunu yerine getirmiştir. İkna gücü çok kuvvetliydi. 12 Eylül’den sonra Kenan Evren’i ikna ederek Din Dersinin okullarda, mecburi ders olarak okutulmasını ve Yeni Anayasa’ya konmasını sağlamıştır.

   Felsefe okumuştu. Ogüst Komt, Aristo, Diyojen ve Sokratesi bilirdi. Yeri geldiğinde bu dil ile konuşarak insanları bilgilendirir ve ikna ederdi.

   Siyasetle uğraşmazdı. Onun hayatında, menfaat için siyaset yoktu. Fakat siyaseti yönlendirmede hep arka  planda yer alırdı. Kesinlikle dini siyasete değil, siyaseti dine alet etmiştir. Ülkemizin rahatı, birliği ve huzuru kim tarafından sağlanırsa birleştirici görüşü ile o yönü işaret eder, yol gösterir, rehberlik ederdi.

  O, Bediüzzaman Hazretlerinin has talebelerinden biriydi. Üstad Hazretlerinin, ilk talebelerinden özellikle büyükleri, Ona sonsuz bir saygı duyarlar, fikirlerini hürmetle karşılayarak onları uygularlardı.Her zaman ülkenin, devletin ve milletin selameti için, aklı ve mantığıyla fikirler üretirdi.

  Türkiyenin son elli yılında yaşanan olaylarda, O, bazen bir seyirci, bazen bir aktör, bazen de yönlendirici roller üstlendi. Her zaman Türkiye’ye, Anadolu’nun Doğusu’ndan,belki zirvesinin penceresi Erzurum’dan değişimlere hep bir mantıkla baktı.

   İlk zamanlarında, Erzurum’dan çok çıktığı bilinmezdi. Fakat Türkiye’de ve dünyada olup bitenlerden hep haberdar olur, olaylarla ve konularla ilgilenir, fikir, görüş ve düşüncelerini sevdikleriyle hep paylaşırdı. Kendi ülkemizin mukaddes bilinen değerlerinden çıkarak yabancıların anane, örf ve kültürlerine tabi olmayı hiçbir zaman kabul etmezdi.

  Anadolu’yu, Osmanlı coğrafyasını çok severdi. Bunların bütün değerlerini sahiplenir, böyle bir vatanda dünyaya geldiği için, binlerce şükürler ve hamdler ederdi. Özellikle son zamanlarda ülkemizde meydana gelen güzel değişikliklerden ve gelişmelerden dolayı Sayın Cumhurbaşkanımıza ve onun şahsında, milletimize ve hükümetimize dualar ederdi. Vatan, devlet, millet, din söz konusu olduğunda, o engin düşünce ve fikir dağarcığından gevher gibi sözler söylerdi. Devleti yıkmak için söylenen hezeyanlardan hiç

hoşlanmaz, bunlara hiç müsaade etmezdi. Anti-devlet tavır ve söylemlerine katiyetle meyletmezdi.

  İnsanların, Risale-i Nurlarla tanışmasına vesile olurdu. Fakat, hiç bu vesile olma hareketini, bir tahakküm aracı olarak kullanmazdı. Eğer ölçüyü aşanlar olurduysa onları kırıcı olmadan uyarır ve ikaz ederdi.

  Gelceğe olan umutları çok güçlüydü. Talebeleri tarafından belki umutsuz gibi görünen konularda, onlara ve herkese umut verir ve onların bu konular daki kaygılarını giderirdi.

  Kırkıncı Hocamız bir sohbet adamıydı. Sayısız sohbetleri vardır.Acaba bunlar toplanıldı mı bilemiyoruz? O, hikmetli ve akıllara hitaben eden bu sohbetleri ile büyük bir şöhret bulmuştur.

  Çok iyimserdi. Böyle olduğu içindir ki bu özelliği, çok önemli olan bu görevi yerine getirmesine neden olmuştur. İstişareye çok önem verirdi. Önemli gördüğü konuları, bir sünnet olarak dost ve arkadaşlarıyla istişare ederdi.

Zaten, Bediüzzaman’dan aldığı  “ Müsbet Hareket” metoduna bağlı ve bu metodu çok iyi kavradığı için, etrafına bunu çok iyi anlatırdı. Bu yüzden de yüzde yüz ve kesin başarılı olmuştur.

  Hocamız kendisini gıybet edenlere aldırmaz, onlarla ilgilenmez ve önem de vermezdi. Hep kendi işine bakar, kendisini hizmete verir, belki gelebilecek olumsuzlukları tahmin ederek bunlara engel olma planları yapardı.

  Bediüzzaman’dan sonra, Risale-i Nur davasındaki meseleleri çözümlemiş

ve toparlayıcı bir tutum gösteren bir zeka olarak görülmüş, gittiği günü birlik ziyaretlerinde ülkeyi dolaşmış, bu davayı gittiği yerlerde farklı bakış açıları ile yaymaya çalışarak adeta bir ekol, bir flaş isim olmuştur.

  1957 yılında, Erzurum’da bir üniversite açılacağı haberini alan Bediüzzaman Hazretleri, buna çok sevinmiş “Orası benim üniversitem olacak” demiştir. Muhterem Hocamız da bu söze çok değer vererek ve Üstadına karşı mahçup olmamak için, bu yıllardan itibaren, Erzurum’a gelen üniversite öğrencileriyle ilgilenmiş, onlarla meşgul olmuş, onlara kalacak yerler temin etmiş, hafta sonlarında ve sair zamanlarda dersten derse koşarak onlara Risale-i Nur dersleri vermiştir.

  Bu hizmete yılmadan ve ara vermeden devam etmiş. Onbinlerce talebenin Onu tanımasına vesile olmuş, onlar mezun oluncaya kadar onlara yardımcı olmuş, durumu iyi olmayanlara da burs vererek ve kitaplarını temin ederek yardımlarda bulunmuştur.

   Bitirenlere lisanüstü eğitim almalarını, üniversitede akademisyen olarak kalmalarını tavsiye etmiş ve gayret sarfetmiştir. Bu rüzgârla onbinlerce öğrenci yetiştirmiş, bunlardan yüzlercesi, bugün çeşitli üniversitelerde Prof, Doç, Yard.doç, araştırma görevlisi görev yapmaktadır.

  Onbinlercesi devletin çeşitli kademelerinde, bürokrat, amir, memur, milletvekili, müteşebbis ve çeşitli STK’larda bulunmaktadırlar. O, Erzurum’ da, bütün Türkiye’yi içerisine alan, bir dava adamı yetiştirme projesini gerçekleştirmiş, büyük bir dava adamıdır. Büyük bir aksiyon adamı olarak çalışmasıyla bu davanın gerek bölgede gerekse ülkede yayılmasını sağlamıştır.

  Geride Allah’ı, Peygamberi, Kurân’ı, devletini, milletini, Bayrağını, ezanını seven ve koruyan, devletin altını oymayan, Humeyni vari devleti ele geçirmeye çalışmayan, terör örgütleri kurmayan, terör örgütleriyle işbirliği içerisinde olmayan, devleti ve milleti yaşatan, kendilerinden olmayanları temizlemeyi düşünmeyen, devleti yıkmayı akıllarından bile geçirmeyen, devletle cebelleşmeyen, çeteleşmeyen, onbinlerce vatanperver, dinperver insanlar yetiştirdi ve bu doğrultuda onlarca eser bıraktı. İnşâAllah bunlar da bu bereketli çalışmaları herhangi bir sekteye uğratmadan devam ettireceklerdir.

  Mahşeri bir kalabalıkla ebediyete uğurlanışı, mezkûr değerleri müdafaa eden ve bunun için bir ömrü feda eden, büyük bir âlimin kaybedildiğini gösteriyordu. Bir anda otuz bin Fatiha, otuz bin dua ve okunan yüzlerce hatim,Onun ne kadar büyük bir âlim olduğunun,sevildiğinin göstergesidir.

  Muhterem,cennet-mekân Hocamız !.. Allah (C.C.), sana gani, gani rahmet eylesin. Ruhun şâd olsun. Mekanın cennet, makamın, Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.)’in yanı olsun. Allah’ın rahmeti ve mağfireti üzerinden hiç eksik olmasın. Âmin, Âmin, Âmin !..

  “ Allah’tan en çok korkan ancak âlimlerdir. (Fatır-28) “.

 

 

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 dadaşım
 2 Mart 2016 Çarşamba 08:58
Allah razı osun.Kırkıncı Hocamızı çok güzel anlatmışsınız.Kırkıncı hocamız bu memlekette çok az yetişen çok değerli bir alimdir.Gençlere çok büyük hizmet verdi.Binlerce gencin ve insanın imanını kurtarmaya sebep oldu.Gençleri ve insanları kahve köşelerinden kötü alışkanlıklardan ve devlete millete asi bir vatandaş olmaktan kurtardı.Devlete millete bağlı itaat eden insanlar haline getirdi.Allah mekanını cennet etsin.Nur içinde yatsın. Milletimiz büyük bir alimini kaybetti.Yeri doldurulmaz herhalde peşinden gelenler onun bu hizmetini devam ettirirler.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi