TBMM Eski Başkanlarından Ferruh Bozbeyli, hatıralarında bir arifin güzel bir anekdotunu anlatır. Bir bayram günü Ferruh Bey evinde arkadaşları ile siyasette seçim kanunlarının yetersizliği, seçme seçilme hakkında, seçilenlerin sorumluluğu vs. üzerine sohbet etmektedir. Misafirlerden biri halkın seçimde yanlış kişileri seçtiğini bunun da çok sakıncalı sonuçlar doğurduğundan bahseder. Bozbeyli, buna şiddetle karşı çıkar. Bunun yanlış bir düşünce olduğunu anlatmaya çalışır. Halkın iradesine her ne olursa olsun saygı duyulması gerektiğini belirtir. Tam bu sırada parkın bekçisi bayramlaşmak için kapıyı çalar. Ev sahibi ve misafirler ile bayramlaştıktan sonra oturup, muhabbete katılır. Bu sırada çocuklar yaramazlık yapıp, gürültü yapınca Bozbeyli, çocuklara çok kızar:
- Haydi çocuklar! Ya sokağa, ya odanıza… Yaramazlık yok, dedim. Bir sessizlik oldu. Yozgatlı park bekçisi:
- Efendi, dedi. Şimdi bu çocukların akılları tabanlarının altındadır. Zamanla dizine, beline, midesine çıkar. Sonra da başlarına varır. Bazen hızlı çıkar, başlarının bir karış üstünde kalır. Bazen başlarına yetişemez, midelerinde kalır. Ana-babanın vazifesi bu çocukların tabanlarının altındaki akılları- başlarına gelinceye kadar, onlara yardım etmektir. Bayramdır, çocuklara dokunma…
Bir sessizlik oldu… Biri:
- Ne güzel şeyler söylüyorsun. Kimden öğrendin bunları? dedi.
Babam rahmetli söylerdi. Ama biz aklımızı başımıza alıp da okuyamadık. Öğüdü tutmak, öğüdü vermekten daha zor oluyormuş.
Bekçinin tespitine oldukça şaşıran Bozbeyli bu konuyla ilgili düşüncelerini kısaca şu cümleler ile tamamlar: “Aklı başında adam olmak… Yetişmişlik, işte budur. Aklı midesinde kalmış olan insan, okusa da okumasa da aynıdır. Aklı midesinde kalan veya başından bir karış yukarda duran insanlarla birlikte politika yapmak, milletin derdine, ıstırabına çare aramak, havanda su dövmek gibi bir şey. Öyle ya, aklın yeri, baştadır.” (Ferruh Bozbeyli, Alaca Siyaset: Siyasî Hikâyeler, s.19,20 II. Baskı, 2000, İstanbul, Babıali Kültür Yayıncılığı.)