Kahrolası terör belası olmasa ülkemiz hangi noktalarda olurdu?…
Bir düşünsenize…
Trilyon dolar para harcamışız hainlerle mücadeleye.
İşin sadece maddi boyutu bu…
Bir de moral değerler bakımından fikr edin…
Ve bir an için böyle bir sıkıntımızın olmadığını varsayın…
Hürriyet Gazetesi Genel yayın Yönetmeninin Şemdinli’ye gidiş hikayesini okuyunca düşündüm…
Teröre rağmen…
80’li yıllarla kıyas götüremeyecek derecede mesafe alınmışsa…
Bir de olmadığını farz edin…
Berberoğlu’nun şu tesbitleri çok etkileyici…
“… Üç gidiş–üç gelişli otoyol kıvamlı seyir İstanbul TEM’i aratmadı. Hatta belki de pek trafik olmadığı için daha keyifliydi.”
Yine kayda geçtiği şu somut veriler…
“Yüksekova’ya ilk gelişim 80’li yıllardaydı.
Yine Şemdinli için...
Ama Şemdinli’de otel yoktu.
O yüzden Yüksekova’da kalırdık.
Oslo Otel’de konaklar; Şahintepesi kır gazinosunda demlenirdik.
30 yılda Yüksekova çok gelişti, değişti.
Nüfusu 60 bini aştı, otel sayısı onlarca.”
***
30 yıl…
Dile kolay…
Bir taraftan hainlerle canhıraş bir mücadele…
Öbür yandan, bölgenin kalkınması için ortaya konan hayati önemdeki gayretler…
Bunun altından kalkabilecek ikinci bir ülke yok!
İktisadi, sosyal, kültürel, askeri hangi sahada olursa olsun…
En baba diyebilecekleriniz dahi bunu başaramaz, teslim bayrağı açarlardı…
İlahi bir güçtür bu ülkeyi bu denli kavi, muhkem kılan…
Dualı bir millet oluşumuz var bu gücün altında…
Biliyorum, bazı “çok bilmişler” bıyık altı gülecekler…
Biz de hoşgörü gani…
Varsın onlar da, öyle bir hayat geçirsinler…
Gülsünler!
İnanmasınlar..
Bize göre hakikat bu…
***
Bu noktada Başbakan Erdoğan’ın da bir büyük şans, bir lütuf olduğuna inanıyoruz…
Yedi düvelin destek verdiği bölücü hainler, milletimiz arasına halen daha net bir nifak anlayışı sokamamışsa…
Bunda Başbakan’ın büyük etkisi var…
Kardeşlik iklimini yeşerten O’dur…
Geçtiğimiz gün TV’de yaptığı açıklamalar çok anlamlıydı…
En net tespiti “bu ülkede Kürt sorunu yoktur” şeklindeki açıklamasıydı…
Bir başka kayda geçtiği nokta ise…
Bizim de her fırsatta kaleme aldığımız husustu…
Basın’ın terörü beslediği yönündeki somut hal…
Bunun için bir çalışma yaptıklarının altını çizdikten sonra…
“Bir çalışmamız var. Medya kimin yanında yer alacak, başlıklara bakıyorsunuz, köşe yazarlarına bakıyorsunuz Sizin kaynağınız Roj tv midir, Mezepotamya mıdır, sosyal medya mıdır? Bunlar ademe mahkum edilecek, görmezden gelinecek. Bunları ademe mahkum etmek durumundayız. Ademe mahkum edersek çok daha hızlı yol alırız. Türk medyası teröre karşı birlikte hareket etmelidir. Amerikan medyası, Fransız, İngiliz medyası bak nasıl davranıyor. Hiç görmemek lazım. Televizyon gazetecilik bununla mı reklam yapıyor. İnsanların kanı üzerinden reyting yükselteceksek yandık o zaman.”
***
Az bir şey vicdanı olanın bu satırlara kayıtsız kalması mümkün mü?
Ademe mahkum etmek…
Yani: “yok farz etmek, yok hükmünde kabul etmek, muhatap almamak, adam yerine koymamak”
Mücadelenin esas ayağı burada…
Bunu sağlama almadıktan sonra ne yapsanız nafile…
Basın, BTÖ’nün adını yani kendi verdikleri ismi bile kullanmamalı…
Kullandıkça reklamları oluyor…
Yaptıkları eylemleri görmemeli…
Onlar adına siyaset yapanların her ağızlarını açışlarını haber olarak vermemeli…
Tam tersi…
Birbirleriyle çelişen, birbirleri aleyhine olabilecek söylemleri haberleştirilmeli…
Böyle olursa…
İşin yüzde ellilik kısmı hallolmuş olacak…
Böyle olunca da…
Az zaman sonra, terör çok marjinal seviyelere düşecek…
Harcanan trilyon dolarlar milletimizin refahı, huzuru için harcanacak…
En mühimi de, ARAKAN örneğindeki mazlumların da, çok daha güçlü himaye kapısı olacağız…
Umutluyuz…
Allah’ın izniyle tünelin ucunu görür gibiyiz…
İnşallah… inşallah!